Paylaş
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın önem verdiği bir bürokratın öyküsü bu.
Babacan, Kalkınma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı iken MHP’den milletvekili adayı olmak için istifa eden Erhan Usta’yı, önce Hazine Müsteşarı yapmak istemiş.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da imzaladığı kararname Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan dönmüş.
Cumhurbaşkanı, bir süredir Hazine Müsteşarlığı’na vekâlet eden Cavit Dağdaş’ın da asaleten atanması kararnamesini kabul etmiyormuş.
Daha sonra Kalkınma Bakanlığı Müsteşarlığı boşalınca, Babacan Erhan Usta’yı bu göreve atamak istemiş ama bu kez Kalkınma Bakanı kabul etmemiş.
Enerji Bakanlığı Müsteşarlığı boşalınca Erhan Usta’nın kararnamesi hazırlanıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönderilmiş, kararname iki aydır imzalanmamış.
Meclis’ten güvenoyu almış bir hükümetin aktif görevlere atamak istediği bir bürokrat, Cumhurbaşkanı tarafından engelleniyor yani!
Zamanda yolculuğa çıkalım ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı olduğu günlere gidelim.
Sezer’in onaylamadığı atamalar için, geri çevirdiği kararnameler için neler neler söylerdi, hatırlayalım.
Hep diyorum ya, bizim siyaset düzenimizde “tutarlılık aramak” boş bir işle iştigal etmektir.
Biliyoruz ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şu anda iki meselesi var. Biri “başkanlık sistemi” getirmek, diğeri “paralel yapı” ile mücadele!
Büyük olasılıkla Usta’nın kararnamelerini imzalamamakta direnmesi, onunla ilgili bir “paralel yapıcı” fikrine kapılmış olması.
Yoksa, yıllardır birlikte çalıştığı bir bürokratı atamamak konusunda niye ayak diresin.
Erhan Usta’yı tanımam, kiminle ilişkisi vardır bilemem.
Ama belli ki böyle bir “fısıltının” kurbanı olmuş, şu anda kamu kesiminde birçok memurun başına gelen, onun başına da gelmiş.
Tabii bu Cumhurbaşkanı’nın “Tek başıma bile kalsam mücadele edeceğim” sözünün nerelerden kaynaklandığını da ortaya koyuyor.
Bu konuda kimselere güvenemiyor, Saray’da tek başına kaldığını düşünüyor.
Biz onu MİT Müsteşarı zannediyorduk
HERKES Hakan Fidan’ı MİT Müsteşarı zannediyordu ama sonunda ortaya çıktı ki o Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “sır küpü” imiş!
Yani kimseye açamadığı dertlerini ona açıyor, kimsenin bilmediği sırlarını onunla paylaşıyormuş.
Tabii tersi de doğru olmalı.
“Sırdaşlık” böyle bir şeydir, birisi en gizli sırlarını sizinle paylaşıyorsa sizin de onunla bazı şeyleri paylaşmanızı bekler ki size güvenebilsin.
Yani o da sizin kimseye açamadığınız dertlerinizi biliyor olmalı, kimseyle paylaşamadığınız sırlarınızı öğrenmiş olmalı.
Bu “demir perdenin” yıkılmasından önceki eski moda tabirle “dehşet dengesi”ne benzer.
İki taraf da elindeki bilgileri kullanamaz, çünkü bilirler ki sen o sırları ifşa edersen, o da senin sırlarını ifşa eder!
Onun için Erdoğan’ın, Fidan’ın siyasete girmesinden çok hoşlanmaması anlaşılabilir bir şey.
Siyasette, kimin ne zaman nasıl davranacağını kestirebilmek mümkün değildir. Siyasetçi içgüdüsü ayakta kalmak ister, bir üst makam için en yakınındakinden bile kolayca vazgeçebilir.
Erdoğan bunu gayet iyi biliyor.
Tek adam olacağım hırsıyla, “üç dönem kuralından” yararlanarak partisinin kuruluşundan çok önceden beri yol arkadaşlığı yaptığı isimleri diskalifiye etti, “kardeşim” dediği Abdullah Gül’ü, Huber Köşkü’nden çıkamaz hale getirdi.
Biliyorsunuz, insanlar başkalarının da kendileri gibi olduğunu düşünürler.
Erdoğan’ın, Fidan’ın adaylığından huzursuzlanmasının nedeni bence bu.
Eskiden üzerine söz söylenmezdi
RECEP Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olmadan önce Başbakan ve Genel Başkan olarak partisinin başındayken böyle şeyler olmazdı.
O bir söz söyleyecek ve sonra çıkıp birileri onun sözünün tersine bir açıklama yapacak!
Rüyalarında görseler terleyerek uyanırlardı.
Bunu en iyi Bülent Arınç bilir, kim bilir bu nedenle kaç kere “ofsaytta” kaldı.
Ama bakın şimdi ne oluyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı’nı eleştiriyor, bir kere değil, iki–üç kere ısrarla bunu yapıyor ve arkasından açıklamalar geliyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan tutun, hükümet sözcüsü Bülent Arınç’a ve parti sözcüsü Beşir Atalay’a kadar herkes Merkez Bankası Başkanı’nı destekler mahiyette açıklamalar yapabiliyorlar.
Cumhurbaşkanı’nın giderek kendini “yalnızlaşmış” hissetmesinin bir nedeni de bu galiba.
Bakalım Cumhurbaşkanı Latin Amerika gezisinden döndüğünde bu konuda söyleyecek bir sözü olacak mı?
Eski görüşünde ısrar ederek, parti yöneticilerine bir ayar verecek mi, yoksa susup bu karşı çıkışları görmezden gelmeyi mi tercih edecek?
Bir maçın sonucunu beklediğim heyecanla bekleyeceğim.
Paylaş