Paylaş
Bakın bakalım “terör örgütünün ve liderinin propagandasını” kimler yapmış!
“İdeolojik olarak gerçekten bir rehber. Öcalan’ın çok geniş bir prestij alanı var, oluştu. O dünya çapında bir problemin taşıyıcısı, lideri ve bu sorunu çözerse tarihe geçecek bir insan. Abdullah Öcalan’a bir şey verilmesine gerek yok, o alıyor zaten. Kendisini karizmatik hale getiriyor.” (Etyen Mahçupyan – Başbakan danışmanı, 3 Aralık 2014)
“Yol kesmeler vs bunları açıklamakta zorlanıyoruz. Güvenlik birimlerimiz sürecin hassasiyeti nedeniyle çok temkinli, dikkatli çünkü bizim talimatımızdır. Ama bu hassasiyetin dikkate alınması, sabrın istismar edilmemesi gerekir.” (Beşir Atalay – eski Başbakan Yardımcısı, 7 Haziran 2014)
“Abdullah Öcalan, Ortadoğu’da Türkiye’nin önünü açıyor.” (Yiğit Bulut – Cumhurbaşkanı danışmanı, 18 Temmuz 2013)
“Bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz.” (Mehmet Metiner – AKP Milletvekili, 17 Nisan 2014)
“Bu katılımların (PKK’ya katılmak için dağa çıkanlardan söz ediyor) bugünkü amacının geçmişte olduğu gibi silahlı eylem yapacak, ölecek veya öldürecek nitelikte değil başka amaçlarla olduğunu düşünüyoruz. Dağa çıkışlar eskiye oranla daha nitelikli hal aldı.” (Bülent Arınç – eski Başbakan Yardımcısı, 25 Temmuz 2013)
Nerelerde operasyon yapılmasına izin verilmedi?
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, 10 gün önce havuz televizyonunda çıktığı programda şöyle konuşmuştu:
“Burada, bu süreç içerisinde, güvenlik güçlerimiz tabii ‘herhangi bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim’ dediler ama daha sonra anladık ki bu süreç içerisinde bunlar, bunu yaptılar.”
Ben de bu sözleri üzerine bu köşede şöyle sormuştum:
Bu bir siyasi emir değil miydi, güvenlik güçlerinin vesayeti altında mıydınız?
Cumhurbaşkanı’nın TRT’deki programda önceki gece söyledikleri de dün gazetelerde yayımlandı.
Aynı konuda bu kez şöyle dedi:
“Çözüm Süreci içerisinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı. Belki kendilerine çekidüzen verirler, belki bu şekilde devam etmezler, ama maalesef kendilerine çekidüzen vermediler. Tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki bir hazırlık safhasının içerisine girdiler değerlendirmesinde bulunduk.”
Yani Cumhurbaşkanı 10 gün gecikmeyle de olsa, PKK’nın “barış sürecinde” silah ve bomba depolamasına göz yumulması emrinin kendisi tarafından verildiğini kabul etmiş oldu.
Bunu zaten biliyorduk, kendi ağzından da teyit etmiş olduk.
Hükümet valilere, PKK’nın faaliyetlerine göz yumulmasını emretti, güvenlik güçlerine de valilerden izin almadan operasyon yapılmaması talimatını verdi.
Şimdi bazı şeyleri merak ediyorum ve sormak istiyorum:
1– Asker ve polis, bu süre içinde valilerden kaç kez operasyon izni istedi ve verilmedi?
2– Operasyon izni verilmeyen bölgeler, PKK’nın büyük saldırılarını gerçekleştirdiği bölgeler midir?
3– PKK’nın yığınak yapmasına göz yumulan bölgeler arasında Cizre gibi yerleşim merkezleri de var mıdır?
Genelkurmay ve Emniyet Genel Müdürlüğü eminim ki bu kayıtları tutuyor. Bunları açıklarlarsa hepimiz öğrenmiş oluruz.
Savcı algı yaratmaya çalışıyor
ŞEMS Ethem’in paçavrasında masa başında uydurulan haberi “ihbar” kabul edip soruşturma açan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Selami Hatipoğlu, Şems’in bir başka paçavrasına demeç verdi.
Dün yayınlanan habere göre Başsavcı “Basın özgürlüğüne müdahale var diyenler soruşturmamızı manipüle etmeye çalışıyor. Basın özgürlüğüne müdahale olsaydı bunları yazamazlardı” diyor.
Belli ki Başsavcı’nın AİHM kararları ile ilgili olarak ciddi bir eğitime ihtiyacı var.
Uydurma haberlerle bir yayın grubuna toptan bir soruşturma açmasının, Türkiye için bir üst hukuk metni olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin açık ihlali olduğundan haberdar bile değil.
Başsavcı soruşturmanın Bakırköy Başsavcıvekili İdris Kurt’un başında olduğu Terörle Mücadele Bürosu tarafından yürütüldüğünü de belirtiyor.
“Soruşturma kapsamında PKK ve DHKP-C terör örgütleri lehine Doğan Grubu’na bağlı TV ve gazetelerde yayınlanan tüm haberler ve köşe yazıları mercek altına alındı. Tek tek tespit edilen yayınlarda eser sahiplerinin yanı sıra sorumlu üst düzey isimler de ifadeye çağırılacak” diyor.
“Tek tek” neleri tespit ettiğini merak ettim.
Bu grubun yayınlarında böyle bir tane bile haber de bulamazsınız, köşe yazısı da!
İşin ilginci Bakırköy’deki savcı, bu demecini paçavranın Ankara’daki muhabirine vermiş.
Neden acaba? İstanbul’da muhabir mi kalmamış? Yoksa Ankara’da birileri mi savcıya konuşmasını söylemiş? Merak ettim gerçekten.
Normal olarak savcılar, yürüttükleri soruşturmalar ile ilgili olarak böyle açıklamalarda bulunmazlar.
Bunca yıllık deneyimimden sonra söyleyebilirim ki bir savcı yürüttüğü soruşturma ile ilgili olarak gazetelere böyle üst perdeden konuşuyorsa, bir tek gerçek vardır:
Dosyasına güvenmiyordur, basında böyle konuşmalar yaparak davanın haklılığı üzerine algı yaratmaya, peşin hüküm oluşturmaya çalışıyordur.
Soruşturma ilerlesin, neyin ne olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Paylaş