İNGİLTERE’de sevgilisine aşkını anlatabilmek için bir lig maçı sırasında üzerinde sadece bir şort ile sahaya girip, elindeki yay ile sağa sola güller fırlatan delikanlının öyküsünü okudunuz mu, bilmiyorum.
Çocuk "Aşkımı göstermek için Eros kılığına girdim" diyor ama sonuç felaket.
200 sterlin para cezasını ödedi. Asker olduğu için "disiplinsizlik" suçuyla mahkemeye verildi, ordudan atılması söz konusu. Ve en fecisi, kız onu terk etti!
Kızın oğlanı terk ettiğini şuradan biliyoruz ki "facebook"taki sayfasına "karmaşık" notu düşülmüş.
Benim facebook ile ilgim yok, bu nedenle facebook jargonunu da bilmiyorum.
Gazetedeki küçük kızlara sordum, meğerse herkesin sayfasında "ilişki durumunu" belirten böyle bir not oluyormuş.
Böylece sayfasına baktığınız kişinin aşk hayatının o andaki durumunu öğrenebiliyormuşsunuz.
İşte buna takıldığımı söylemeliyim.
Sabah kahvaltıda benden önce gazetelerimi karıştırdı diye sevgilimle kavgaya tutuştuysam bunu neden başkasına ilan edeyim?
Ya da bizim gazetedeki çocukların tabiriyle "kendime bir sevgili yaptıysam" bundan herkesi haberdar etmem neden gerekiyor?
Gazetedeki çocuklar bunu söylediğimde başlarını üzüntüyle salladılar.
Ve bir facebook dersi için bilgisayarın başına geçtiler.
Öyle görünüyor ki herkesin, her şeyi ortada!
Bireysel özürlükler, biraz da kişisel bilgilerin gizliliği ile ilgilidir diye düşünürüm.
Anladığım şu ki George Orwell’in "büyük biraderi", internette kendisine şahane bir ortam yaratmış.
Bunu söylediğimde "Ama eski arkadaşlarınızı burada kolayca bulabilirsiniz" yanıtını aldım.
"Bunca yıldır arama ihtiyacını bile hissetmediğim birilerini neden şimdi bulmak isteyeyim" diye sordum.
Kibar çocuklar, bir yanıt vermediler ama bakışlarından gözlerinin önünde bir dinozor olduğunu düşündüklerini fark ettiğimi söylemeliyim.
Rusya’da Türk bayrağı modası
EKONOMİST Dergisi’nin Yılın İş İnsanları ödül töreninde İzmirli işadamı Necmi Çalışkan ile tanıştım.
Necmi Bey’in iş alanlarından birisi de küçük hediyelik eşyalar üretmek.
Söylediği bir şey çok ilgimi çekti.
Necmi Bey’in şirketi, geçtiğimiz yıl Antalya’da üzerinde Türk bayrağı olan küçük hediyelik eşyalardan tam 1.5 milyon parça satmış.
Üzerinde ay-yıldız basılmış, anahtarlıklar, buzdolabı magnetleri, rozetler ve küçük likör bardaklarından oluşan bir ürün yelpazesi bu.
Bir tek şirket bu kadar sattığına göre, toplam satışın bunun kat kat üzerinde olduğunu tahmin etmek zor değil.
Necmi Bey’e bunun "milliyetçilik" ile ilgisi olup olmadığını sordum.
Hayır, ilgisi yokmuş. Müşterilerin ezici bölümü Rus turistler.
Rusların üzerinde Türk bayrağı olan hediyelik eşyalara neden bu kadar rağbet ettiğini sorunca da şu yanıtı aldım:
Bir Rus için, tatilini Antalya’da geçirmek gerçek bir statü sembolü imiş.
Memleketlerine döndüklerinde bunu herkese gösterebilmelerinin bir yolu bu tür küçük hediyelik eşyalar.
Necmi Çalışkan masa üzerine konacak küçük Türk bayrakları ile ilgili siparişler aldıklarını da söylüyor.
Bu ilginç bilgiyi sizlerle paylaşayım istedim.
Kadınlardan korkmak gerekiyor!
İSRAİL Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’ye "İsrail için birisiyle yatar mısınız" diye sorduklarını ve Livni’nin "Bilemiyorum" yanıtı verdiğini gazetelerde okumuşsunuzdur.
Bence Livni doğru bir yanıt vermiş.
İnsan, bir durum karşısında nasıl davranabileceğini ancak o durum ile yüz yüze gelince öğrenebilir. Bunun dışında söylenenler ancak "temenni" olabilir.
Hürriyet’te geçen hafta bu konuyla ilgili olarak ülkemizin tanınmış genç kadınlarına sorulmuş soruların yanıtlarını okudum.
Tuğba Özay "Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" demiş ki bu vatanseverlik duygusu karşısında insanın gözlerinin yaşarmaması mümkün değil.
Bu yanıtlar içinde iki tanesi dikkatimi çekti. Biri Güler Kazmacı’nın söyledikleri.
Kazmacı, siyasi konularda entrikacı olarak tanınan bir kadının şöyle söylediğini aktarıyor: "Ben adamlarla yatmam ama yatacakmış hissi verir, umut vererek iş yaparım."
Kazmacı’nın Madam Recamier ile tanışmış olabilmesine olanak yok. Demek ki bu "siyasi konularda entrikacı kadın" çağdaşımız birisi olmalı.
Acaba kimdi? Ve bu söylediği şeyi kimlere karşı yaptı? Gerçekten merak ediyorum.
Magazin muhabiri arkadaşlarım da benim gibi merak ettilerse yakında yanıtını alabiliriz bu soruların ve eminim ki çok eğleniriz!
İkinci yanıt Yeliz Yeşilmen’in. "Ülkem için ajanlık yaparım, yatağa girerim ama hiçbir şey vermem" diyor!
Ne isteniyor, ne verilmiyor bu konuya giremeyeceğim.
Ama o noktadan sonra böyle davranmak insan sağlığı için iyi sonuçlar doğurmayabilir, ben Yeliz Hanım’ı uyarmış olayım.