O kadar uzun boylu değil hocam

DİYANET İşleri Başkanı Mehmet Görmez, geçen gün Minsk’e cami açılışı için gitti ve orada gazetecilerle sohbet etti.

Haberin Devamı

Konu doğal olarak yine Fetullahçılara geldi ve Başkan, FETÖ’nün yurtdışındaki faaliyetlerinin İslam kimliğine zarar verdiğini söyledi.

 

“Üzülerek belirteyim, tabii ki bizim bu coğrafyalara FETÖ’den dolayı, millet olarak özür borcumuz var” dedi!

 

Bunu okuyunca ben de kendi kendime dedim ki “Hoop hocam, orada dur!”

 

Fetullahçılar nedeniyle neden “millet olarak” özür dileyeceğimizi anlayamadım.

 

Hayır, millet olarak özür dilememiz gerekmiyor.

 

Fetullahçılar, yurtdışında okul filan açıyoruz diye rahmetli Ecevit’in bile gözünü boyamıştı.

 

Haberin Devamı

Ama en büyük siyasi destek, AKP hükümeti döneminde arkalarındaydı.

 

Soruları çalıp başkalarının haklarını gasp ederek devlette yuvalanmalarına bu hükümet göz yumdu.

 

Bir ülkede olup bitenden hükümetler sorumludur, bunlar hükümet ile el ele vererek kumpaslar kurdular, ne istedilerse aldılar vs.

 

O günlerde bizler yazıp çiziyorduk, hapse atılmayı göze alarak hem de!

 

Ama hükümet siyaseten bunların arkasında durdu.

 

Bu coğrafyalardan özür dilemesi gereken de millet değil, AKP hükümetidir.

 

Öte yandan hükümetin bu yaptığı siyasetin içinde olabilecek bir şeydir deyip geçelim.

 

Ama hocam, kusura bakmayın da siz din adamı olarak bu sapık çetenin, İslam dışı olduğunu nasıl fark edemediniz?

 

Sıradan bir din adamı da değilsiniz üstelik, adınızın önünde profesör de yazıyor.

 

Haberin Devamı

Bunların İslam ile alakaları olmadığını anlamanız için darbeye kalkışmaları mı gerekiyordu?

 

Yoksa o yıllarda Fetullahçıların, İslam’a zarar verdiğini yazıp söylediniz de ben mi duyamadım?

 

İADE EDİLMELERİNİ İSTEMİYORLAR MI?

 

BİR yandan itirafçılar, diğer yandan savcıların soruşturmaları ve aldıkları ifadelerin ortaya koyduğu çıplak gerçek, AKP ile Fetullahçı çetenin çok uzun süre iç içe, kucak kucağa olduğunu ortaya koyuyor.

 

“İtirafçı” HSYK Başkanvekili’nin sözleri, bu işbirliğinin öyle basit bir “kandırılma” olmadığını da ortaya koyuyor.

 

Ortaklaşa yaptıkları birçok işin yasa ya da ahlakdışı olduğunu biliyorlardı.

 

Mesela KPSS hırsızlığı. Hükümet gayet iyi biliyordu ki Fetullahçı çete, devlet içinde örgütlenmek için bu soruları çalıyor ve sadece mensuplarının memur olmasını sağlıyordu.

 

Haberin Devamı

Hükümet buna bilerek göz yumdu.

 

Hükümet de gayet iyi biliyordu ki Balyoz gibi kumpas davaları ordu içindeki Fetullahçı çetenin gelişip güçlenmesine hizmet etmek için tezgâhlanmıştı.

 

Hükümet, Bülent Arınç’a suikast iddiasının, kozmik odaya girmek için kurulmuş bir tezgâh olduğunu biliyordu. Ortada suikast girişiminin olmadığını bile bile çetenin yaptıklarını izlediler. Ben bu köşede senelerce her hafta sordum, o zaman bile uyanmamış olmaları mümkün mü?

 

Mesela Deniz Baykal ve MHP’lilere kurulan kaset komplosu.

 

Hükümet bunu Fetullahçı çetenin yaptığını biliyordu. Siyaseti yeniden dizayn etme hayallerinde kaset komplosu işlerine yarıyordu çünkü.

 

Yurtdışına kaçmış ya da orada yaşayan Fetullahçı çetenin elebaşları eğer yakalanıp Türkiye’ye getirilirse onların anlatacakları, bu içlidışlılığı daha iyi anlamamızı sağlayacak.

 

Haberin Devamı

Acaba bu tür suçluların iadesini zorlaştıracak uygulamaların içine girilmesinin nedeni onların Türkiye’ye iade edilmesini önlemek mi?

 

Acaba idam cezasını ısrarla geri getirmekten söz etmelerinin nedeni, idam cezası olan bir ülkeye böyle suçluların iade edilmeyeceğini biliyor olmaları mı?

 

Ağzını her açan Fetullahçı öyle şeyler anlatıyor ki bunların elebaşları kim bilir neler biliyor, neleri ortaya dökecekler.

 

Komplo teorilerine inanmam ama insan düşünmeden de edemiyor.

 

VAY YÜZSÜZLER VAY!

 

 ESKİ HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici “itirafçı” olmuş ve 2010’daki Anayasa değişikliğinin ardından yeni Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçiminde Fetullahçıların ne dümenler çevirdiğini anlatmış.

 

Haberin Devamı

Ortaya çıkıyor ki o tarihte Fetullahçılar ile AKP hükümeti arasında açık bir pazarlık yaşanmış.

 

Pazarlığı yapılan konu da Türkiye’nin yeni yüksek yargıçlarının kaçının cemaatçi olacağı.

 

Pazarlıkların sonunda Fetullahçılar 160 yeni Yargıtay üyeliğinin 140’ını isterken, 108’ine razı gelmişler.

 

Belli ki geri kalanlar da başka cemaatlere dağıtılmış.

 

Peki hükümet adına bu uygunsuz pazarlığı yapanlar kimler derseniz, birisi Adalet Bakanı, diğeri Adalet Bakanlığı Müsteşarı!

 

Hadi isimlerini de verelim ki aziz milletimiz, bu kişilerin gerçekte nasıl insanlar olduklarını görsün: Bakan olanının adı Sadullah Ergin, müsteşar olanının adı Ahmet Kahraman.

 

Bunlar yeni HSYK oluşturulup Yargıtay’ı da ele geçirme fırsatı doğunca Fetullahçıları çağırıp “Hazırlık yapın, şu kadar yeni üye alacağız” demişler.

 

Düşünebiliyor musunuz?

 

Birisi Adalet Bakanı olmuş, diğeri Adalet Bakanlığı Müsteşarı!

 

Hukukun, mahkemelerin bağımsızlığının üzerine titremesi gereken iki kişi!

 

Başkası müdahale ederek bu bağımsızlığı zedeleyecek olsa, en önce ayağa kalkması gereken iki kişi.

 

Ve o günleri hatırlıyorum, adaletteki Fetullahçı çetenin haksız uygulamalarını eleştirdiğimizde, o bakan gözümüzün içine bakarak “Yargı bağımsızdır, carttır, curttur” diyebiliyordu.

 

Anayasa değişikliği ile yeniden oluşturulan HSYK’nın yargıda gerçek bağımsızlığı sağlayacağını söylüyordu.

 

Sonra evine gittiğinde acaba aynaya nasıl bakıyordu diye merak ettim şimdi.

Yazarın Tüm Yazıları