Paylaş
Bunun için Başbakanlık ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) yazılı olarak başvurular yapıldı.
Kendisine gerekli izinlerin AFAD Hatay İl Müdürlüğü’ne yollandığı bildirildi.
Güneş ve beraberindeki heyete Yayladağ ve Reyhanlı’daki kampları ziyaret etmesi önerildi. Ancak Güneş, Apaydın Köyü’ndeki “konaklama tesislerini” gezmek istedi.
AFAD ve Hatay Valiliği bu ziyaretin gerçekleşemeyeceğini, hatta olanaksız olduğunu belirtince Güneş, “milletvekili” olduğunu hatırlattı ve AFAD Başkanı Fuat Oktay kendisini arayarak kampın özel nitelikte olduğu ve kimsenin giremeyeceğini, buna milletvekillerinin de dahil olduğunu belirtti.
Apaydın, “konaklama tesislerinin” kapısında da Suriye uyruklu bir kişi kamp sorumlusu olduğunu söyleyerek, kampta 200 silahlı adamı bulunduğunu belirtti.
Gerçekten çok ilginç bir durum bu!
Türkiye sınırları içinde bir göçmen kampı var ve bu ülkenin bir milletvekili bile o kamptan içeriye adımını atamıyor!
Milletvekillerinin bile giremediği, içinde silahlı 200 kişinin bulunduğu bildirilen bir kamp bu!
Güneş, bu durumu TBMM Başkanlığı’na verdiği bir yazılı soru önergesiyle Başbakan’a da sordu ama yanıt verileceğini hiç zannetmiyorum.
Belli ki orada halktan saklanan bir şeyler var ve saklamaya da devam edecekler.
Dünkü Vatan’da Suriyeli bir “özgürlük savaşçısının” ailesi ile birlikte kaçıp yerleştiği Antakya’daki bir evden her gün düzenli olarak çıkıp, Suriye’ye geçtiği çatışmalara katıldıktan sonra tekrar evine döndüğü ile ilgili ilginç bir haber vardı.
Belli ki sınır da kevgire dönmüş durumda!
Dün Hürriyet’te de sığınmacılar nedeniyle Hatay’ın köylerinde de asayişten eser kalmadığını anlatan bir haber vardı.
Milletvekillerinin giremediği kamplardakiler ellerini kollarını sallayarak dışarı çıkabiliyorlar demek ki.
Öyle görünüyor ki hükümetin Suriye politikası, uzun yıllar içinden çıkamayacağımız bir bataklığa saplanmış durumda.
Beslenelim derken zehirleniyoruz!
ÇEVRECİ bir sivil toplum kuruluşu olan Greenpeace, Almanya’da satılan ithal üzümleri tahlil etti ve bir kez daha Türkiye’den gelen üzümlerde normal sınırların çok üzerinde böcek ilacı kalıntısı bulunduğunu tespit etti.
Hamburg’daki bazı marketlerden satın alınan ve Türkiye, İspanya, Mısır, Yunanistan ve İtalya’dan gelen üzümler içinde en çok böcek ilacı kalıntısı Türkiye’den gelenlerde bulundu.
Vatan’ın haberine göre, Türkiye’den gelen bazı üzümlerin 1 kilogramında yaklaşık 0,87 miligram böcek ilacı bulundu.
Mısır’dan gelen üzümlerde böcek ilacı kalıntısı 0,55 miligram, İtalyan üzümünde 0,22 miligram, İspanyol üzümünde ise 0,20 miligram olarak tespit edilmiş.
Türkiye’de üretilen üzümlerdeki kimyasal oranı normalin 11 kat üzerinde imiş.
Raporda Türkiye’den ithal edilen üzümler için “tarım ilacı kokteyli” tanımlaması kullanılıyor.
Bu sorun bugün ortaya çıkmış değil. Daha önce de Türkiye’den Avrupa’nın değişik ülkelerine ve Rusya’ya gönderilen tarım ürünlerinde de aynı sorun yaşanmıştı.
Türkiye’de bu işin sıkı denetlenmediği de bir sır değil. Tarım Bakanlığı üzerine düşen görevi tam olarak yerine getirmediği için bizler burada aynı zehirli ürünleri yiyoruz. Evlerimizde bunların hepsi mutlaka iyice yıkanıyordur ama yıkama ile ne kadar temizleyebildiğimiz bir muamma.
İşin garibi bunu kendimize dert de etmiyoruz. Resmi görevlileri bir yana bıraktım, bu tür konularla uğraşan sivil toplum kuruluşlarımız bile sanki bu durumu kabullenmiş gibi.
Hep birlikte zehirleniyoruz ve bu durum umurumuzda bile olmuyor!
Pazartesi soruları hâlâ yanıtsız
BU hafta sizler için seçtiğim şarkı, The Cure grubunun neşeli bir parçası. “Friday, i’m in love” rock müzikten hoşlanmayanların bile melodisini mırıldanabileceği bir şarkı. Haftanın günleriyle ilgili olduğu için, pazartesi sorularımıza eşlik etmesinde de bir sakınca yok. Şimdi sorularımıza geçebiliriz:
1– KPSS sorularını çalıp, Türkiye çapında belirlenmiş kişilere dağıtan suç örgütü neden ortaya çıkarılamıyor? Başbakan Erdoğan, bu rezalet ortaya çıktığında MİT Müsteşarı’nı ve Emniyet Genel Müdürü’nü özel olarak görevlendirmiş, “Suçluları bulun, dosyayı da önce bana getirin” demişti, hâlâ ortada yakalanan kimse yok. Savcılık soruşturma yürütüyordu, kopya çektikleri tespit edilenlerin ifadelerinin tamamlandığını bile duymadık. Bu suç örgütünü kim koruyor?
KPSS rezaleti bununla sınırlı değil tabii. 2012 sınavı le ilgili olarak ortaya atılmış ciddi iddialar var ve bunlara da doğru dürüst, tatmin edici bir yanıt alamadık. Bu işlere “iyi saatte olsunlar” mı bakıyor?
2– Bülent Arınç’a suikast iddiası doğru değil miydi? Memleketin Başbakan Yardımcısı’na suikast düzenleneceği haberi patladığında Türkiye ayağa kalkmıştı ama ne açılmış bir dava var, ne de tutuklu ya da tutuksuz bir sanık. Bu iddia bir palavradan mı ibaretti? Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bile soruşturmanın ne aşamada olduğunu bilemiyor. Bu nasıl bir iş?
3– Suudi Arabistan Kralı’nın hediyeleri neden beyan edilmedi, nerede saklanıyor? Suudi Arabistan Kralı, ziyaret ettiği ülkelerin liderlerinin eşlerine pahalı mücevherler armağan etmesiyle de tanınıyor. Kral, Türkiye’ye de geldi, izzet-i ikram ile ağırlandı ama verdiği armağanlar ile ilgili bir beyanname verilmediğini, yasalara uyularak armağanların ilgili kuruluşa devredilmediğini artık biliyor sayılırız. Bunca kez sordum, beyan edilmiş olsaydı burnuma belgenin bir örneğini dayarlardı, yapamadılar. Hediyeler neden beyan edilmedi ve şu anda neredeler?
Paylaş