Paylaş
“Sözler iftira, ihanet boyutunu aştı. Genelkurmay Başkanımıza akla hayale gelmedik ifadelerle saldıran bu zat önce aynaya bakmalı. Sen şu anda Genelkurmay Başkanımızın atılacak tırnağının bir paresi bile olamazsın.”
Kendisine yapıldığını düşündüğü hakaretler için son derece hassas olduğunu bildiğimiz Cumhurbaşkanı’nın bir muhalefet liderine bu sözleri bir çırpıda söyleyebiliyor olmasında bir tuhaflık yok mu?
Tersi olsaydı, aynı sözleri Cumhurbaşkanı için herhangi bir vatandaş söyleseydi, şu anda “tutuklu olarak” yargılanmak üzere kodese tıkılmıştı.
Cumhurbaşkanlığı makamı, devletin ve milletin birliğini temsil ediyor.
Bu nedenle ona yapılmış hakaretler cezalandırılıyor ki “kutsal” sayılan bu kavramlar korunabilsin.
Ama bu görev vatandaşlara olduğu kadar o makamın sahibine de düşüyor olmalı.
O da bulunduğu makamın ve ettiği yeminin anlamını biliyor olmalı ve sözlerine de dikkat etmeli ki böyle tuhaflıklar yaşanmasın.
Cumhurbaşkanı, günlük siyasetin içinde bu kadar olursa, her gün birilerine yanıt yetiştirmeye kalkışırsa sonunda varacağımız yer, o makamın halkın bir bölümünün nezdindeki değerini kaybetmesi olur.
Ondan sonra gelsin hakaret davaları!
Sonunda bu yüzden ceza verilenleri koyacak hapishane kalmayacak, ben uyarmış olayım.
Bahçeli askerden ne istiyordu?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması nedeniyle Genelkurmay Başkanı’nı da eleştirdi.
“Özel Paşa, vatan senin için nedir? Harbiye’de vatan dersi anlatılırken dersi mi kırdın, okuldan mı kaçtın” dedi.
Türbenin taşınması kuşkusuz ki siyasi bir karardır.
Yetkili olan merci hükümettir, karar siyasidir, siyasi sonuçları olur.
Genelkurmay Başkanı’na düşen görev bu aşamadan önce bir asker olarak kendi değerlendirmesini hükümete iletmektir.
Oradaki askerler ve türbe bir saldırı anında korunabilir mi? Türbeyi korumak için silahlı çatışmayı göze almak nasıl sonuçlar doğurabilir? Oradaki askerlerin IŞİD gibi bir örgütün eline geçmesinin olası sonuçları nedir? Riskler nedir?
Bunu değerlendirir, görüşünü bildirir, gerisi hükümetin kararıdır. Askere düşen, kendine verilen görevi kusursuzca yerine getirmesidir.
Onun için Devlet Bahçeli’nin bu eleştirisini anlamlandırabilmek mümkün değil.
Bahçeli ne istiyordu? Genelkurmay Başkanı, kendisine verilen siyasi direktifi yok sayıp, kendi kafasına göre mi davranacaktı?
O günleri artık geride bırakmadık mı?
Askeri, hükümetin talimatlarını dinlemediği için suçlamak bir tür darbe kışkırtıcılığı sayılmaz mı?
Başkasına talkını vermeden önce
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, Süleyman Şah Türbesi’nin kendi topraklarında başka bir yere taşınmasını savaş nedeni sayacağını açıklayan Suriye’ye “sert tepki” göstermiş, gazeteler böyle yazıyor.
Davutoğlu, “Kendi ülkesini kontrol edemeyenlerin bir kıymeti harbiyesi yoktur” diyor.
Kendi halkını katleden, ülkesinin büyük bölümünü kontrol edemeyen bir Suriye var ve elbette böyle bir ülkenin “Sana savaş açarım” demesinin elbette bir kıymeti harbiyesi yok.
Ama Davutoğlu’nun da “kendi ülkesini kontrol etmek” konusunda bazı sorunları olduğunu hatırlatayım ki yarın bir başkası da ona aynı şekilde seslenmesin!
Mesela güney sınırlarımız yolgeçen hanı.
Sınırın güneyinde bir Peşaver oluştu, elini kolunu sallayan istediği yöne geçip gidebiliyor.
Ülkenin bazı kentlerinde kanun ve polis hâkimiyeti yok, eli silahlı adamlar dağlarda geziyor, küçük kentlerde, kasabalarda yol kesip, kimlik kontrolü yapıyor, mahkemeler kurup kendince adalet dağıtıyor.
İstihbarat raporlarına göre, ülkenin içinde sayıları 2–3 bini bulan IŞİD militanı var, her an bir yerde eylem yapabilirler ve bunun mimarı Suriye’nin içsavaşına bodoslama giren bu hükümetten başkası da değil.
Başbakan hamaseti çok seviyor ama yaşadığı paralel evrenden çıkıp, memleketin haline bir baksa ve sonra konuşsa daha iyi olur.
Muktediri kızdırmaya gelmez
GEZİCİ Araştırma Şirketi, önceki gün Maliye denetçilerinin baskınına uğradı.
Şirketin suçu, son yaptığı kamuoyu araştırmasında AKP’nin oylarını yüzde 40’ın altında göstermek.
Şirketin açıklamasına göre AKP’nin oyu kararsızlar eşit dağıtılınca yüzde 39, kararsızlara “Kime oy verirsiniz” diye sorulduğunda yüzde 35 çıkıyormuş.
Şirkete Maliye baskınının, bu araştırmanın hemen ertesinde yapılması, nasıl bir ülkede yaşadığını bilenler için son derece anlamlı.
Belli ki bir gözdağı verilmek isteniyor.
Biliyorsunuz bunlar seçim araştırmalarını manipüle etmek konusunda son derece mahirler, gazete yöneticilerine bu konuda talimatlar verirken de suçüstü yakalanmışlardı.
Demek ki şimdi yeni bir aşamaya geçiliyor, araştırmalar kaynağında etkilenecek!
Ne de olsa artık “Yeni Türkiye”de yaşıyoruz, muktedirin hoşlanmadığı şeyleri yapmak bu ülkede artık yasak!
Paylaş