Paylaş
Cinsiyetçi değilim, onun için “birisine” dedim. “Kadın” demiş olmam gerekirdi, kendi cinsel eğilimlerim nedeniyle!
Geri kalanlara da itirazım olmaz, bana ne, kime ne?
Rahmetli anneanem böyle söylediğimi duymuş olsaydı, kızardı.
“Ne demek birisi” derdi, “onun bir ismi yok mu?”
Evet, her zaman bir isim gerekir.
“Filancaya âşığım, onun için ölüyorum, hatta sağ kolumu bile onun için verebilirim” demek uygun olandır.
Ama artık beni tanıyorsunuz, dedikoduyu sevmem, bu nedenle isme gerek yok.
Çünkü o isim, sadece size bir şey ifade eder.
Başkası için öylesine bir isimdir, telefon rehberinde öyle binlercesi vardır.
Ama siz, o şu kadar harften oluşan ismi duyduğunuzda heyecanlanırsınız, kalbiniz çarpar.
Denizden gelen tatlı bir esinti gibi, yüzünüzde hissedersiniz.
Yasemin, portakal çiçeği, ya da krizantem kokar.
Ama sadece size kokar, başkası anlayamaz.
Zaten başkasının da o kokuyu alması doğru olmaz.
Çünkü siz onu kendi gözünüzden bile kıskanırsınız.
Herkesin onu sizin gördüğünüz gibi gördüğünü düşünür, sinirlenirsiniz.
Kimse öyle görmesin istersiniz.
O sizindir, o kendisinin kimseye ait olduğunu düşünmese bile.
Ama aşk böyle bir şeydir, kendinle ilgilidir.
Elma gibi.
Elmanın seni sevmesi gerekmez, sen elmayı seviyorsan, dünya elmadan ibarettir.
Böyle yazıyorum diye şimdi arkamdan dedikodu yapmayın.
“Bizim yazar bir kıza âşık olmuş, ama kız galiba ona pek yüz vermiyor” diye düşünebilirsiniz.
Düşünmek ayıp değildir ama bu yazıyı o nedenle yazıyor değilim.
Bunları yazıyorum, biliyorum ki yalnız değilim, dünya bunun üzerinde dönüyor.
Çünkü bir tek hayatımız var ve onu anlamdıramıyorsak, o bizim hayatımız olmaz.
Epeyce uzun bir giriş oldu, farkındayım.
Geçen gün Instagramda bir fotoğrafın altında Özdemir Asaf’ın bir dörtlüğü vardı.
“Senin içine girdiğim zaman
dışımda kalıyorsun.
Senin dışından sana bakınca
içime sığmıyorsun.”
Bu fotoğrafı gördüğümde, Londra’da bir parkta yürüyordum.
Sararıp dökülmüş yaprakların ezilirken çıkardığı çıtırtılara kendimi kaptırmıştım.
O huzurlu sessizliği bozan tek şey bir bankta oturmuş, tartışan çok genç bir çiftti.
Sesleri bazen yükseliyordu ama sonra hemen yeniden İngiliz olduklarını hatırlayıp seslerini alçaltıyorlardı.
Ne konuştuklarına, neyi tartıştıklarına biraz kulak kabartayım dedim.
Dedikoducu apartman yöneticileri gibi davranmam gerekmiyor diye düşündüm hemen bu fikri kafamdan kovdum.
Onlara tartışmalarını bitirmeleri için Özdemir Asaf’ın az önce okuduğum dörtlüğünü söylemek isterdim.
Ama yapamadım tabii.
‘Genç Werther’in Acıları’ndan hiç unutamadığım bir cümle var, ezberimde duruyor:
“Yokluğunun yazgılarında yaratacağı boşluğu dostların duyarlar mıydı?”
Evrende her şeyin birbiriyle etkileşim içinde olduğunu biliyorum.
Ekvator’da kanat çırpan bir kelebeğin, yarattığı rüzgârın dünyanın bir başka ucunda fırtınalara dönüşme olasılığı ile ilgili sözü de.
Şu ya da bu şekilde bir insanın hayatından çıkıp gittiğiniz zaman, bunun onun ya da sizin yazgısında ne tür değişikliklere yol açacağını elbette bilebilmemize olanak yok.
Aynı şey, ayrılan âşıklar için de çok daha derinden geçerli olmalı.
Evet, o tartışan kız ile oğlan belki ayrılacaklardı, belki de aralarındaki tartışmayı barışçı bir şekilde sonlandırıp o parktan el ele tutuşarak çıkacaklardı.
Kim bilir, belki de o bankta tartışmayı noktalayacak küçük bir öpücük de vereceklerdi birbirlerine.
Bunu bilebilmeme olanak yoktu, dilerim ki öyle yapmışlardır.
Ama bildiğim bir şey var ki oradan el ele tutuşup çıkmayı başaramadılarsa, hayatlarındaki boşluğu doldurabilmeleri çok uzun süre mümkün olmayabilir.
Bir daha o parktan geçmek de istemezlerdi, buna da eminim.
Birisini seviyorsan, birisine âşıksan bunun değerini bilmen gerekir.
Bunun değerini bilmiyor, kolayca yeniden âşık olabileceğine inanıyorsan hak edeceğin şey hayatının her anında kaybettiğin şeyin ne olduğunu sana hatırlatacak bir şeylerle karşılaşmandır.
Bu parkta tartışan bir çift de olabilir, birbirlerinden güç alarak el ele yürümeye çalışan yaşlı bir çift de!
Birincide yaptığın hatayı anlarsın, ikincisinde elinden neyi kaçırdığını!
İyi bayramlar
Sevdiklerinizle birlikte mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmenizi diliyorum.
Paylaş