Laik ülkenin lideri

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Amerika’da Yahudi kuruluşlarının temsilcileriyle yaptığı toplantıda, bir konuğun "Siz Müslüman ülke liderisiniz" şeklindeki cümlesini düzeltme ihtiyacı duydu.

"Hayır, laik bir ülkenin lideriyim" dedi.

Bununla ilgili haberi okurken, Başbakan’ın bu gerçeği hatırlamış olmasının da bir tür "gelişme" olduğunu düşündüm.

Uluslararası İslami kuruluşlarda yaptığı konuşmalarda söze besmele çekerek başlayan bir siyasetçi için çarpıcı bir gelişme bu.

Bugüne kadar kaç kere söylediğini hatırlamama olanak olmayan "nüfusunun yüzde 99"u Müslüman ülke" cümlesini de kolaylıkla kurabilen aynı kişiydi, hatırlayacaksınız.

Hal böyleyken şimdi bu "laik ülkenin lideriyim" sözlerini neye borçluyuz acaba?

Hiç kuşku yok ki bu sözlerin söylenmesine neden olan süreç, seçimlerden bugüne kadar yaşadıklarımızdan kaynaklanıyor.

Birçok kişi, yapılan siyasi tartışmaları, yazılan yazıları havanda su dövmek gibi görüyor olabilir ama ortaya çıkıyor ki bu tür tartışmalardan en az etkileneceğini düşündüğümüz bir siyasetçi bile kamuoyunun hassasiyetlerine duyarsız kalamıyor.

Zaten seçimlerden sonra iyice azgınlaşan bazı dinci yazarların herkesi susturmak, konuşanı "darbeci" diye suçlamak istemelerinin nedeni de bu.

Demokrasi ve demokratik hakların kullanımında ısrarcı olmak, işte bunun için önemli.

Eski albümlerdeki solmuş fotoğraflara bakın

BİR Fransız gazetecinin Benazir Butto ile ilgili yazdığı bir kitapta, Pakistanlı kadın hakları savunucusu Faiz Ahmet’in şöyle bir sözünü okumuştum: "1950’li yıllarda Lahor’da kadınlar şortla bisiklete binebilirlerdi. Şimdi bunun hayali bile mümkün değil."

Pakistan’ın, dini siyasi bir araç olarak kullanmak isteyen sözde liberallerin elinde nereye geldiğini, bugün daha iyi görebiliyoruz.

Bazıları, Pakistan gibi ülkeler ile Türkiye’nin farklı olduğunu, oralardaki gelişmelerin burada olamayacağını söylüyor.

Şehirli ailelerin çoğunun evinde eski fotoğrafların olduğu albümler vardır.

O fotoğraflarda anneannelerinizin, babaannelerinizin, hatta annenizin gençliklerinde giydikleri kıyafetlere bir bakmanızı öneriyorum.

Milli bayramlarda düzenlenen balolara giderken giydikleri giysilere de iyice bakın.

Bugün o giysiler ile Anadolu’nun küçük kentlerinde, kasabalarında, büyük kentlerin kenar mahallelerinde sokağa çıkılabilir mi?

Bu adım adım ilerleyen ve bugün bazılarımızın "mahalle baskısı" diye tanımladığı sürecin bir sonucudur.

Türkiye’yi giderek muhafazakárlaştıran, kadınları bazı yerlerde başlarını örtmeden sokağa çıkamaz hale getiren bir baskı bu.

Onun için "Türkiye, Malezya’ya benzemiyor ki Malezyalaşsın" sözlerini ciddiye almayın.

Türkiye, Malezya olmayacaksa, bu Malezya’ya benzemediği için değil, laik düzenin savunucuları demokratik haklarından vazgeçmediği için olmayacak.

Rekorlar kitabına girecek düğün

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün kızı Kübra Gül ile Mehmet Sarımermer, en sonunda düğün gününe karar verdiler. Çift 14 Ekim’de evleniyor, Allah mesut etsin!

Gazetelerin yazdığına göre düğünün davetli sayısı 4 bin 500 kişiyi bulmuş.

Davetlilerin genel profiline ve düğün sahibinin kimliğine bakınca kişisel korumalardan oluşan yaklaşık 3 bin kişilik bir kalabalığın daha orada olacağını söyleyebiliriz.

Bu insanlar oraya metro ya da minibüsle de gelmeyecekler tabii.

Herkesin çift geleceğini varsayarsak 2250 otomobil ve neresinden baksanız en az 1000 şoför de orada olacak demektir.

Düğün, bu kadar kalabalığı alacak bir salon bulunamadığı için mecburen İstanbul Gösteri Merkezi’nin çadırında yapılacak.

Demek ki çadırda görev yapacak teknik eleman ve garsonları da kalabalığa dahil etmeliyiz. 4500 kişilik bir davetli grubuna neresinden baksanız 200 garson gerekir.

Cumhurbaşkanı için alınması gereken özel korunma önlemleri için kaç kişi gerekir bilemiyorum, ama herhalde sayıları az olmamalı.

Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu bir mekána güvenlik araması yapılmadan misafir alınamayacağı için uzun bir güvenlik araması kuyruğu da oluşacak diye hesap etmeli davetliler.

Yani kısacası, Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek bir düğün izlemeye hazırlanmalıyız.

Acaba Guinness’e bununla ilgili bir başvuru da yapılacak mı?
Yazarın Tüm Yazıları