Paylaş
Görüntülerin gerçekten Baykal’a ait olup olmadığını bilmemize olanak yok.
Bunun önemi de yok. Önemli olan, böyle bir şantajın yürürlüğe sokulmuş olması.
Büyük olasılıkla bu iş de “kim vurduya gidecek”.
Yapanın yanına kâr kalacak, “korku cumhuriyeti” kurmak isteyenler bir zafer daha kazanacaklar.
Kamusal kişiliklerin özel yaşamları elbette, kamuoyunun projektörleri altındadır.
Ancak bu son olay “özel hayatın kamuoyu tarafından izlenmesi” sınıfına sokulamaz.
Bu işin sınırı, kişilik haklarının korunmasından geçer ki bu olay da Baykal’ın ve birlikte olduğu iddia edilen milletvekilinin kişilik haklarına karşı girişilmiş alçak bir saldırıdır.
Bu aynı zamanda Türkiye’de “muhalif olmanın” nasıl bedelleri olabileceğini gösteren bir örnektir.
Bir çete var ve bu çete, kendi varlığı için tehdit olarak algıladığı kişilere karşı her türlü yöntemi deniyor, kullanmaktan çekinmiyor. Telefon dinlemek, ortam dinlemek, görüntü kaydetmek ve sonra zamanının geldiğini düşündüklerinde de bunları fütursuzca kullanmak bu çete için sıradan bir iş.
Savcılık, elindeki bütün olanakları kullanarak, bu örgütlü suçu açığa çıkarmak zorundadır.
Bunu yapanlar ortaya çıkarılmalı ve şiddetle cezalandırılmalıdır ki böylesi aşağılık şantajlara teşebbüs etmeyi kimse aklından bile geçirmesin!
Bir hayal gerçekleşti ama o göremiyor!
Düsseldorf’a yakın bir dostumun en büyük hayalinin gerçekleştiğini görmek için geldim.
Ne yazık ki o bunu göremeyecek.
Çok yakınlarda kaybettiğimiz Nahit Kabakçı’dan sizlere daha önce söz etmiştim.Türk resminin en iyi koleksiyonuna sahip olmak ve bu koleksiyonu dünyanın her yerindeki sanatseverlere ulaştırmak gibi bir hayali vardı.
Birincisini sağlığında yapabildi, çok ciddi bir koleksiyonun sahibi olabildi ama hayalinin ikinci aşamasını gerçekleştirmek de kızı Hüma’ya kısmet oldu. O da zaten bunu istiyordu. Başladığı işi kızı Hüma tamamlasın diye koleksiyonuna onun ismini vermişti.
“Hüma Kabakçı Koleksiyonu Son 60 Yılın Türk sanatı” isimli sergi Düsseldorf yakınlarındaki Hagen Osthaus Müzesi’nde bugün açılıyor.
Cumhuriyet dönemi Türk resim sanatının en seçkin ve yapıldıkları dönemin öncüleri sayılabilecek bir kesitini Almanya’daki sanatseverler izleme olanağı bulacaklar.
Türkiye ve Türkler ile ilgili olumsuz algıları kırmak için atılmış ciddi bir adım olarak görüyorum bu sergiyi.
Önümüzdeki aylarda sergi başka Avrupa kentlerini de gezecek.
Nahit Kabakçı ile son çıktığımız yolculuk Selanik’e olmuştu. Sergiyi orada da açmayı düşünüyordu ve ön hazırlıklar için temaslarda bulunmak üzere Selanik’e giderken, peşine beni de takmıştı.
Şimdi sergiyi o olmadan gezeceğiz. Bu vesileyle Nahit Kabakçı’yı tekrar rahmetle anıyorum.
Hosteslik mesleği 80 yaşında
DÜN THY’nin bir uçağı ile Düsseldorf’a uçarken, elimdeki bir İngiliz dergisinde ilginç bir yazı okudum.15 Mayıs 1930 tarihinin, dünya sivil havacılık tarihinde özel bir önemi var.
O gün ilk kez bir uçak şirketi, uçağında bir hostes çalıştırmaya başlamış.
Amerikan Boeing Air Transport şirketi, (bugün United Airlines adıyla tanıyoruz) Kaliforniya’nın Oakland kentinden, Şikago’ya yaptığı tarifeli seferde Ellen Church isimli bir kadın görevli bulundurmuş.
(O tarihte bugün 5 saat civarında ancak süren uçuş 20 saat sürüyormuş ve uçak 13 kez yakıt ikmali için yere iniyormuş!)
Uçak şirketinin yöneticileri, böyle uzun bir yolculukta uçak korkusu olanları sakinleştirmek, hastalananlara yardım etmek ve yolculuğun rahat geçmesi için gerekli servisleri yapmak için Ellen Church’ü görevlendirmiş.
Church’ün, hemşire diplomasına ve pilot brövesine sahip olduğunu da belirteyim. O günlerde hosteslerde aranan özellikler bunlarmış! Bir de boy ve kilo meselesi var. Ellen 50 kilo ağırlığında ve yaklaşık 160 santimetre boyunda imiş. Uzun boylu ve kilolu hostesler işe alınmıyormuş. O tarihte uçak kabinlerinin alçak tavanlı olduğunu ve fazla ağırlık taşıyamadıklarını da hatırlayalım.
Dünya tarihinin ilk hostesinin adı memleketi olan Iowa’nın Cresco kentinin havaalanında yaşıyor. United Airlines’ın bir jumbo jeti de işe ilk kez alınan 8 hostesin anısına “Original Eight” adını taşıyor .
Başlangıçta bir “pazarlama yöntemi” olarak da düşünülen bu görevlilerin ilk adları da “gökyüzü kızı” imiş. Mesleğin hosteslik olarak tanımlanması daha sonra gerçekleşmiş. Yazıyı okuduktan sonra uçakta bana servis yapan hosteslere tekrar baktım.
Sanki sivil uçuşlar ilk başladığından beri hostesler varmış gibi gelirdi bana.
Hayatımızda varlığına alıştığımız ve varlığını sorgulama ihtiyacını da hiç duymadığımız birçok şey gibi!
Uçakta bana servis edilen kadehimi, kadınların toplum içinde her türlü işi yapabileceğini gösteren o ilk öncülerin anısına kaldırdım.
Paylaş