Kayınpeder, damat ile daha sık görüşmeli

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, krizin "teğet geçeceği" iddiasında ısrarlı!

Önceki gün Eskişehir’de şöyle konuştu: "Kriz, bizim kriz değil. Teğet geçecek dediğimde dalga geçildi. Bırakın geçsinler" dedi.

Gerçekler Başbakan’ı şiddetle tekzip ediyor ama dinleyen kim?

Türkiye, küresel kriz başladığından beri sanayisi en hızla küçülen ülkeler sıralamasında beşinci. Yüzde 12.3’e yükselen işsizlik oranıyla da dünya ikincisi!

Öyle görünüyor ki Başbakan, ekonomiden sorumlu bakanlarının görüşlerini hiç dinlemiyor, dinliyorsa da anlamıyor! Çalık Holding yöneticisi Berat Albayrak, biliyorsunuz Başbakan’ın damadı.

Akıllı bir genç, iyi okullarda okumuş, şimdi büyük bir holdingi yönetiyor. Berat Albayrak bir törende konuşuyor ve şöyle diyor: "Krizi öngördüm. Grup olarak planlarımızı buna göre yaptık, krize nakit pozisyonda yakalandık. Bu nedenle krizden hiç etkilenmedik diyemeyeceğim ama çok az etkilendik."

Bu sözlerden anlıyoruz ki kriz, Çalık Holding’i bile teğet geçmemiş. Ama Allah’tan Berat Bey var, krizi öngörebilmiş.

Elbette biz Türkler krizden Çalık Holding’e göre daha çok etkilendik.

Çünkü bizim yöneticimiz, krizi öngöremedi. Öngöremediği gibi "teğet geçecek" diye hem kendini, hem hepimizi kandırdı. Böyle olunca nakit paraya da dönemedik, zaten çoğumuzda o da yoktu!

Başbakan’ın aile hayatına, çocukları ile ilişkisine girmek istemem
. Zaten o da bu tür durumlardan hoşlanmıyor ama bu kez söz konusu olan koca bir memleket olduğu için bana kızmayacaktır.

Ancak damat bey ile biraz daha sık görüşse, biraz onun akıllarından, fikirlerinden, ekonomi yorumlarından yararlanmaya gayret etse iyi olacak.

Başbakan ile iddiaya girmek istiyorum

BİR siyasetçiyi bekleyen en büyük tehlike içinden çıktığı sınıfların sorunlarına yabancılaşmasıdır.

Özellikle de bizim ülkemizde. Bizde siyasetçi dediğin, bazı istisnalar dışında giderek zenginleşen bir tiptir.

Zenginleştikçe içinden çıktığı sınıflardan uzaklaşır. Yeni arkadaşlar, dostlar edinir ki onlar da zaten varlıklı kimselerdir ve o siyasetçinin hemen yanında görünmenin hesaplarını yaparlar.

Öyle görünüyor ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu durumdan kendisini kurtaramamış.

Zengin arkadaşlar ile gezerken, bir zamanlar aynı mahallelerde, aynı şartlarda birlikte yaşadığı insanların sorunlarını unutmuş.

Başbakan kimlerden söz ettiğimi hatırlamayabilir.

Hani aydan aya maaş alan, kirada oturan, iki çocuğunu okutmaya çabalayan, bu arada hastalıktan ölmeyecek kadar beslenmeye gayret eden insanlar var ya, onlardan söz ediyorum.

Ya da küçücük bir dükkánda on liralık alışveriş olsun diye bütün gün kapıya bakan insanlardan!

Normal tabii. Ramsey’in, Cihan Kamer’in, büyük bir holdingde yöneticilik yapan damadın, gemi işleten oğlanın, kuyumcu açan gelinin böyle sorunları olur mu?

Başbakan diyor ki: "Kredi kartıyla borçlananlara dürüst gözüyle bakmam."

Belli ki kredi kartı ile borçlanmak zorunda kalanların bunu zevk ve sefa için yaptıklarını zannediyor.

Başbakan’a önerim, kredi kartları merkezinden bu borçların yapısı ile ilgili bir bilgi alması.

Kredi kartı borçlarını ödeyemeyenler ne tür alışverişler yapmışlar? Borç ekstrelerinde görülen en büyük harcama kalemi nedir? Harcama kalemleri içinde "sağlık-gıda" harcamaları toplamının, "eğlence-seyahat" harcamalarına oranı nedir?

Ben gazeteci olarak bu bilgilere ulaşamam, bana "gizli bilgi" derler, vermezler.

Onun için bu bilgileri kamuoyu adına Başbakan alsın ve sağıyla soluyla oynamadan dürüstçe açıklasın.

O zaman görelim, kredi kartı borçluları dürüst insanlar mı, değiller mi?

Borçlarını hayatta kalmak için mi yapıyorlar, "dünyaya bir defa geldik" diye eğlencelere dalmak için mi?

İddiaya girerim ki Başbakan ulaşabilme olanağına sahip olmasına rağmen, o bilgileri alıp kamuoyuna açıklayamaz.

Halkı kandırdılar mı yoksa?

ANKARA-Eskişehir arasını 1.5 saate indiren hızlı tren seferlerine başladı. Gazetelerdeki haberlere göre kısa bir süre içinde bu süre 1.5 saatin de bir hayli altına inmiş olacak.

Emeği geçenleri kutluyorum, gerçekten çok önemli bir iş başardıklarını da söylemeliyim.

Hızlı trenin sefere başladığı günün ertesinde gazetelerde yayımlanan haberlerde ve fotoğraflarda Başbakan’ın hızlı treni "bir süre kullandığı" yazılıydı. Başbakanlık basın bürosu da bunun doğru olmadığını belirten bir açıklamayı dün öğlen saatlerine kadar yapmamıştı.

Saatte 250 kilometreye ulaşan sürat yapan bir araçtan söz ediyoruz. Makinistleri uzun süre özel olarak eğitilmiş olmalı.

Dün de Devlet Demiryolları Genel Müdürü ve eşi, Kütahya-Eskişehir arasında çalışan otorayda görüntülenmişler. Müdür Bey treni "sürüyor", türbanlı bir hanım da onu gülümseyen gözlerle izliyor.

O aracın hızı da saatte 140 kilometre imiş. Onun da makinistleri özel olarak eğitilmiş olmalı.

Şimdi iki olasılık var:

1- Başbakan ve DDY Müdürü kullanmaya ehil olmadıkları araçları kullanmışlar. Hem kendilerinin hem de o sırada trende olanların yaşamlarını tehlikeye atmışlar. Medeni ülkelerde bunun bir cezası olmalı değil mi?

2- Bu olasılık bence siyaseten daha da kötü. Başbakan da, DDY Müdürü de araçları gerçekte kullanmamışlar, kullanır gibi yapmışlar. Bu yaptıkları açıkça halkı kandırmak ve enayi yerine koymak değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları