Kaosu, ‘yararlanacak olan’ mı çıkardı?

HAVUZ gazetesi, kerameti kendinden menkul bir tip bulmuş, konuşturmuş.

Haberin Devamı

Adamın şöhreti, AKP’ye hizmet etmek ile ilgili.
Şöyle şeyler söylüyor: DHKP–C, Almanya, paralel örgüt ve medya ittifak yapmışlar, Türkiye’yi yönetilemez hale getirecekler ve yarattıkları kaos ile AKP iktidarını devirmeyi planlıyorlar!
Sonra da ekliyor: Ama başarılı olamazlar, çünkü kaos, AKP’yi güçlendirir!
Ben de tam aynı şeyi söyleyecektim, düşüncelerime tercüman oldu.
Sakın, kaos nedeniyle güçleneceğini bilen iktidar, bütün bunları planlamış olmasın?
DHKP–C ismiyle bilinen terör örgütü, Emniyet ve MİT’in en iyi tanıdığı, bildiği örgüt olmalı.
Neredeyse isim isim herkesi biliyorlar, takip ediyor olmalılar.
Nitekim, savcının şehit edilmesinden sonra operasyonlara girişip herkesi armut gibi topladılar!
Böylesine tanınan bir örgüt, Adliye Sarayı gibi bir yerde terör estirebiliyorsa, bunu devletin göz yumması ile yapmış olmasın?
Almanya’ya gelince, bir dünya liderinin başında olduğu ülke ile çatışmaya nasıl cesaret edebiliyor diye de sormak gerek.
Lider bir kükrer, Almanya pısıp oturur. Eğer dünya lideri Almanya’yı korkutmuyor ve böyle hareketler içine girmesine göz yumuyorsa orası başka tabii!
Öte yandan dünya liderinin, aynı zamanda ülkedeki gazete ve televizyonların en genel yayın müdürü olduğu da bir sır değil.
Arka sayfaya konan mayolu kadın resmine bile karışan en genel yayın müdürü, şimdi medyanın böyle ittifaklar içine girmesine göz yumuyorsa bunda da bir iş olmalı.
Paralel örgüt dediği Fethullahçıları saymıyorum bile! Onların “inlerine girdi”, artık tamamen kontrolü altına da almış olmalı zaten!
Gördüğünüz gibi mesele komplo teorisi uydurmak ise aynı gerekçeyle yola çıkıp bambaşka bir senaryoya ulaşmak da mümkün.
Ben böyle komplo teorilerine inanmam.
Ama doğrusunu isterseniz, adam “Kaos AKP’ye yarar” diyorsa kuşkulanmak için de iyi bir sebebimiz var demektir!

Haberin Devamı

Liglerin ertelenmesi doğru karar

Haberin Devamı

FENERBAHÇE takımını taşıyan otobüse yapılan silahlı saldırıdan sonra tam beklendiği gibi oldu; her kafadan bir ses çıkıyor.
Olayın üzerinden daha saatler bile geçmeden, televizyonlarda yorumlar yapıldı, “uzman” görüşleri alındı.
Hiçbirisi de kendisine sorulan soruya şu yanıtı veremedi: “Daha olay ile ilgili bir bilgimiz yok, bir yorum yapmamız doğru olmaz, şu aşamada sadece bu saldırıyı kınamak gerekir!”
Bir av tüfeği ile ateş edildiği için, olayın sorumlusunun “profesyonel olmadığını” söyleyenler var. Peki ya böyle “amatör görüntü” vermek istediyse?
Bilmiyoruz.
Trabzon’da, özellikle yöneticileri tarafından kışkırtılan bir Fenerbahçe düşmanlığı olduğu sır değil. Bunu yaparak, sportif başarısızlıklarını örtmek istediler ve belki de bu nedenle aşırı gaza gelen bir fanatik bu eylemi yaptı.
Hayır, bunu da bilmiyoruz.
Trabzonspor Başkanı, saldırının “bir üst akıl işi” olduğunu söyledi.
Tabii şimdi bu kelimeyi kullanmak “moda”, içinden çıkılamayan bir durum olunca “Üst akıl yaptırdı” deniliyor.
Bunu da bilmiyoruz.
Bunca bilinmeyen varken sadece Fenerbahçe’nin oynayacağı iki maçı ertelemek yanlış olacaktı, dün Federasyon bu yanlıştan döndü, doğru da yaptı.
Şimdi iş Trabzon Emniyeti’ne düşüyor.
Bu saldırganın bir an önce yakalanıp olayın nedenleri açığa çıkarılmalı. Ligleri sonsuza kadar ertelemek mümkün olmadığına göre!

Haberin Devamı


30 milyon yardıma muhtaç!

TÜRKİYE’de son iki yılda 7 milyon kişi daha yoksullaştı.
Olcay Büyüktaş
’ın Cumhuriyet’te yayımlanan haberine göre 2012’de 23 milyon 668 bin kişi olan “yardıma muhtaç insan” sayısı, 2014’te 30 milyon 500 bine yükselmiş bulunuyor.
Nüfusun yüzde 39’unun aylık geliri 270 liranın altında!
Aile ve Sosyal Yardım Bakanlığı, yardıma muhtaç vatandaşlara, bütçeden 20 milyar 393 milyon lira dağıtmış.
Böylece bir yandan vatandaş yoksullaştırılıp yardıma muhtaç hale sokulmuş, diğer yandan yardımlara bağımlı hale getirilmiş.
Seçim kazanmak için gelir dağılımında adaleti sağlamaktan daha kolay bir yöntem bu tabii.
Bir yandan nutuklar dinliyoruz, “Ekonomi şöyle gelmişti, istikrar böyle yararlı oldu” diye, öte yandan her yıl yardıma muhtaç hale düşenlerin sayısı hızla artıyor.
Ve o çaresiz insanlar da “yardımlar kesilir” korkusuyla, kendilerini bu hale düşüren iktidarın oy deposu haline geliyorlar.
Bakalım bu hesap, bu seçimde de tutacak mı?
Yoksa fakirler, kendilerini bu hale düşüren şeyin ne olduğunu fark ederek mi oylarını kullanacaklar?

Yazarın Tüm Yazıları