Paylaş
Kadınlar arasında da konuşuldu mu bilebilmeme olanak yok ama “erkek geyiklerine” iyi bir malzeme oldu bu haber.
Birçok kişi yatılan kadın sayısını, ergenlikte geçirilen yıl sayısına bölüp, bunun mümkün olamayacağını söylüyor. Bana da biraz palavra gibi geldi zaten. Zeki Müren’in vaktiyle Erkekçe Dergisi’nde Ahmet Kahraman’a verdiği röportajda “Bugüne kadar beş bin kadınla yattım” demesi gibi bir “övünme palavrası”!
Bir arkadaşım “Kaç kadınla yattın” sorusunu şöyle yanıtlardı: “200’den sonra saymayı bıraktım!”
Yine Erkekçe yıllarına döneceğim. Kurthan Hoca, “tavsiyeler” bölümünde cinsel “boyutlarının” küçüklüğünden yakınanlara şöyle bir öğüt verirdi: “Çekinme, sen de başkaları gibi uydur gitsin!”
Yani diyeceğim o ki birisi size “200’den sonra saymayı bıraktım” derse. Üste çıkın: “Ben 500’e kadar saydım ama sonra üşendim!” Çünkü ne kadar sallarsanız sallayın, tersini ispat edebilecek kimse olmaz karşınızda.
Öte yandan şunu da sormak gerek: İnsan nasıl sayabilir? Hayatınıza giren kadın sayısı bir-iki elin parmakları kadarsa mesele yok. İnsan onları, isimleri, yüzleri, alışkanlıkları, tatlı-acı yönleriyle kolayca hatırlayabilir.
Ama sayı bunu geçiyorsa kanaatim o ki isimleri bile hatırlayamazsınız.
Sayının artması demek, o ilişkilerin gelgeçliğinden başka bir anlama gelmez.
Ve zamanın hızı, unutma ile ilgili bir durumdur. Ağır ve yavaş ilerleyen ilişki hatırlanır, hızlı ve kısa süren ilişki aynı o hızla unutulur.
Öyle bir durumda kadının kimliğinin bir önemi de kalmaz. Charlize Theron, Angelina Jolie filan değilse tabii. Geri kalanlar isimsiz yüzlerdir, bir süre sonra o yüzler bile unutulur.
Onun için “Warren Beatty 12 küsur bin kadınla yatmış” haberini tebessümle okudum.
Bu övünülecek bir şey değil çünkü.
Bir erkek için önemli olan bu tür skorlar değil, hayatına girecek ve silinmeyecek izler bırakacak kadınların varlığıdır.
Öyle bir kadın da zaten bir erkeğin karşısına bütün yaşamı boyunca bir, bilemediniz iki, hadi çok şanslıysanız en çok üç kere çıkar.
Bulunca da kıymetini bilmek gerekir!
30’luk dullar ve ‘toplanmamış yatak’ meselesi
SHARON Stone, Meryl Streep için “toplanmamış yatak gibi” tanımını kullanmış.
Bunu daha önce Jacqueline Kennedy-Onasis, daha sonra uçak kazasında ölen oğlunun sevgilisi Darly Hannah için söylemişti.
Deyimin muhatabı olan iki kadın da aslında fiziksel olarak birbirlerinin tam zıddı olsalar da, daha “sıradan” görünüşlü kadınlar.
Sıradan görünümlü olmaları da aslında önemli silahları! Gerçi Hannah o upuzun boyu ile bu kavramın dışındaymış gibi görünüyor ama kılık-kıyafeti, saçı-başı o denli sıradan ki insanda bir tür “bizim mahallenin kızı” izlenimi yaratmayı başarıyor. Şimdi bütün bu dedikoduları neden yazıyorum diye merak etmiş olabilirsiniz. Bu aslında radyolardaki “dinleyici isteklerine” benzer bir “okuyucu isteği” yazısı. Geçen akşam bir lokantada arkadaşlarla yemek yerken kitaplarımı okuduğunu söyleyen bir genç kadından aldım bu isteği, yerine getiriyorum.
İsteği şuydu: Erken yaşta evlenip, doğurmuş ama sonra boşanmış ve 30’larını sürmekte olan kadınlar neden erkekleri korkutuyor?
Öncelikle sorun şu ki, erkekler o kadınları kolayca fark edemiyorlar.
Dışarıda acımasız bir “gençlik” rekabeti sürerken “dağınık yatak gibi” dolaşmak kalabalıkların içinde o kadınları görünmez hale getiriyor.
Dağınık yatak görüntüsünü yaratan nedenler kontrol edilebilir değil tabii. Tek başına büyütülmek durumunda olan bir küçük çocuğun sorumlulukları, kariyerine kaldığı yerden devam edebilme telaşı, ev işlerine yetişme kaygısı, muhtemelen annenin “Hâlâ birisini bulamadın, yaşın geçti” dırdırı, “iyi erkeklerin” başkaları tarafından daha önceden kapılmış olduğuna duyulan inanç gibi etkenler buna yol açıyor sanıyorum.
Ama bu dezavantaj gibi görünen durum aslına Darly Hannah ve Meryl Streep gibi bir avantaja da dönüştürülebilir.
Mutluluğun sadelikte ve sıradanlıkta olduğuna inanan o kadar çok erkek arkadaşım var ki anlatamam. Şöyle bir sorun var tabii: Artık hepsi 50’yi geçti ve çoğu ‘kapılmış’ durumda!
“Erkeklerin bu tip kadınlardan korkmaları” meselesi ise daha karmaşık!
Kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış, çocuğunun babasını bile gözünü kırpmadan sepetlemiş, her zorluğun üstesinden tek başına gelen güçlü kadın figürünün yarattığı bir korku bence bu.
Erkeklerin alıştıkları rolleri çalma gibi bir durum ve sanırım bu tip kadınlar ile karşılaşan erkeklerde bir tür “iğdiş edilme” endişesine yol açıyor. Öte yandan artık hayatının önemli zorluklarını kendi başına aşabileceğini görmüş bulunan bir kadının, yaşamının içine alacağı erkekle ilgili beklentileri de yüksek oluyor.
Günümüzün erkek nüfusunun çoğunluğu bu tür beklentileri karşılama “noktasında” zayıf sayılır!
Bir küçük izin ricası
SİZ bu yazıyı okurken ben köpeklerin çektiği bir kızağın üstünde, Kuzey Kutup Dairesi civarında olacağım. Bir süre telefonla konuşabilmem, yazı yazabilmem, e-postalarımı kontrol edebilmem mümkün olamayacak. İzninizi rica ediyor, haftaya görüşünceye dek sağlık ve mutluluk diliyorum.
Paylaş