KASET şantajı nedeniyle MHP Genel Başkan Yardımcılığı’ndan istifa eden Mehmet Ekici’nin avukatı, video kaydındaki görüntülerde yer alan kadının, Ekici’nin imam nikâhlı eşi olduğunu açıkladı.
AKP’li Fatih ve Eyüp Belediyeleri’nin “aile danışmanı” Sibel Üresin de çokeşliliğin yasalaşmasını savundu. “Zaten çokeşlilik var, erkeklerin yüzde 85’i aldatıyor. Bu muhafazakâr kesimde imam nikâhlı eş, diğer kesimde metres adını alıyor” dedi. Üresin’e göre zaten İslam dini de dört evliliği uygun buluyormuş, bunun yasalaşması gerekiyormuş. Ortaya çıkıyor ki muhafazakâr siyasetçilerin “imam nikâhlı eş” sorunu var. Zaten bazı AKP’li milletvekillerinin imam nikâhlı ikinci bir eşlerinin olduğu da herkesin bildiği ama kimsenin söylemediği bir başka “sır”! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, söz konusu kaset ortaya çıktıktan sonra yaptığı konuşmalarda sıkça “diline, beline sahip ol” sözünü tekrarlamıştı. Sorunu böyle bir kasetin gizlice çekilmiş olmasından daha çok bir “aldatma olayı” üzerinden okumuştu. Şimdi kaset ile mağdur edilen kadının bir “imam nikâhlı eş” olduğu ortaya çıktığına göre Başbakan’ın ne diyeceğini merak ediyorum. Kendisi böyle kişilerin partisinde barınamayacağını söylemişti. Acaba partisinin milletvekillerine ve adaylarına şimdi böyle bir çağrı yapacak mı? “İmam nikâhlı ikinci eşi olanlara partimizde yer yok” diyecek mi? Ne dersiniz, bunu söyleyebilir mi?
Bir dezenformasyon örneği
Albay Dursun Çiçek’in yargılandığı davada ifade veren “gizli tanık” şöyle dedi: “İlhan Cihaner’i (eski Erzincan Başsavcısı), 2009 yılında orduevinde bir sabah kahvaltısında Albay Dursun Çiçek ve rütbeli birkaç subayla birlikte gördüm.” Bunun üzerine Albay Dursun Çiçek ile gizli tanık arasında şöyle bir diyalog gelişti: Çiçek: Beni orduevinde gördüğünü söylüyorsun, ben o gün ne giyiyordum? Gizli tanık: Üzerinde hâki resmi üniforma vardı. Çiçek: Denizciler yeşil üniforma giymez. Gizli tanık: Pardon karıştırdım, beyaz bir üniforma vardı. Çiçek: Ocak ayında beyaz üniforma mı giyiyordum. Kışın siyah giyeriz. Gizli tanık: Tam olarak hatırlamıyorum, başka renk olabilir. İlginç bir tartışma. Elbette mahkeme heyetinin bu tartışmayı ve gizli tanığın ifadesi ile savunmanın söylediklerini nasıl değerlendireceğini bilemeyiz. Bu konuda bir yorum yapmak da doğru değil, mahkemenin bileceği iş. Ancak bu haberin “yandaş medyada” veriliş biçimine dikkatinizi çekmek istiyorum: “Gizli tanık Efe, Çiçek’in yüzüne ‘oradaydın’ dedi!” Gizli tanık ile Albay Dursun Çiçek arasında gelişen ve en azından gizli tanığın hafızasının zayıflığını ortaya koyan bu diyalog haberlerinde yer almadı. Bu basit bir haber atlama ya da haberi değerlendirme hatası değil. Bu açık bir dezenformasyon! Sürmekte olan bir davanın gelişimi ile ilgili olarak kamuoyunu kasten yanlış yönlendirmeyi hedefleyen bir girişim.
Heykele bakıp çıplak kadın görmek
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Gaziantep Üniversitesi’ni ziyaret ederken yanındaki korumaların ellerindeki şemsiyeler dikkatinizi çekmiş olmalı. Gaziantep’te o gün yağmur yoktu, YÖK Başkanı’nın başına güneş geçme olasılığı da görülmüyordu, zaten şemsiyeler de açılmış ve başına tutulmuş değildi. Belli ki şemsiyeler “yumurta savar” olarak taşınıyordu ama şunu söylemeliyim: Korumalar, eğer gerçek bir koruma hizmeti vereceklerse elleri kolları boş olmalı. Ceket, çanta, şemsiye taşırken olası bir saldırıda nasıl serbestçe hareket edebilecekler? Hangisi daha önemli, yumurta yememek mi, hayati tehlikeleri önlemek mi? YÖK Başkanı ki kendisi “profesör doktor” unvanını taşıyan bir bilim adamıdır, göğsü açık bir kadın heykelini inceledikten sonra heykelin “müstehcen” olduğunu söyledi. Taş, bronz ya da tahtadan bir kadın figürüne bakıp, bundan cinsel sonuçlar çıkarmak ilginç bir durum olmalı. Ve bu müstehcenlik o kadar soyut bir kavram ki kimine göre bir kadının dizlerinin, saçlarının görünmesi bile bu tanımın içine sokulabilir. Ve ayrıca bir bilim adamının da her halde şunu biliyor olduğunu varsaymalıyız: Bir sanat eserinde, gördüğünüz şey, gördüğünüzü zannettiğiniz şey olmayabilir. Birçok heykelde kadın göğsünün bereketi simgelediğini biliyor olmalı. Binlerce yıldır Anadolu’da kadın heykellerinde bu vurgulanıyor. Türkiye’de bilim üretecek üniversiteleri yönetmek durumunda olan bir kişinin bir heykele baktığında, aklına “çıplak kadın”dan başkasının gelmemesi ne kadar acı.