Paylaş
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, “Cumhurbaşkanı hiçbir şeye karışmasın demek aslında Cumhurbaşkanı görevini yapmasın demek. Herkesin bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı var. Bu hesabı görmek Allah’a aittir, olay budur” dedi.
“Cumhurbaşkanı’nın görevleri” ile “Allah’ın göreceği hesap” nasıl aynı cümle içinde yer alabiliyor, merak etmemek mümkün değil.
Allah kuşkusuz ki kendi hesabını, görmesi gereken zamanda görecektir ama bu hesap ile uyulması gereken Anayasa arasında nasıl bir bağ var?
Cumhurbaşkanı, çok ucuz bir demagoji yapıyor aslında.
Birbiriyle alakası olmayan iki şeyi sanki aynı durumun bir sonucu gibi sunarak, kendisini dinleyenleri kandırmaya çalışıyor.
Birincisi kimsenin “Cumhurbaşkanı hiçbir şeye karışmasın” dediği yok.
Söylenen açık: Cumhurbaşkanı, Anayasa’da yazılı görevlerinin dışına çıkmasın, Anayasa’ya ve göreve başlarken namusu ve şerefi üzerine ettiği yemine uysun!
Cumhurbaşkanı kendi yerine başkası seçilene kadar görevde kalacağını söylüyor.
Evet, öyle olacak, buna kuşku yok, itiraz eden de yok.
“O zamana kadar hiç kimse kusura bakmasın, durmayacağım. Susmayacağım, çalışacağım, mücadele edeceğim” diyor.
Kendisinden beklenen susup bir kenara çekilmesi değil.
Tekrar söyleyeyim: Beklediğimiz, Anayasa’ya ve ettiği yemine uyması.
Çünkü böyle yapmadığı zaman sistemin işleyişi tıkandığında tarafsız Cumhurbaşkanı olarak sorunu çözme yeteneğini kaybediyor.
İşte tam da o zaman görevini yapmamış olacak.
Geçmişte kendisini “paralel yapı” konusunda uyardığımızda da böyle davranıyor, dinlemiyor, bildiğini okuyordu.
Sonra çıkıp “Yanıltıldım” diyen de kendisi oldu.
Bugün yine uyarıyoruz ama ısrarla dinlemek istemiyor.
Günün birinde yine “Yanıltıldım” demek zorunda kalmamak için söylenenleri anlamaya çalışsa memleket için daha hayırlı olur.
Bu işin siyasi sorumlusu sizsiniz!
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, artan terör olaylarını değerlendirirken şunu söyledi:
“Bu süreçte terör örgütünün kötü niyetlerini hayata geçirmek için istismar ettiğini gördük. Kamu görevlilerinin gelişmeleri eksik veya yanlış değerlendirmesinin, bu konuda zafiyete yol açtığı anlaşılıyor.”
Terör örgütünün, çözüm süreci sırasındaki çatışmasızlık sırasında silah ve cephane yığınağı yaptığı, adam devşirdiği, bölgedeki pozisyonunu güçlendirmek için adımlar attığı bir sır değil.
Birdenbire patlayan terör olayları nedeniyle bunu herkes öğrendi zaten.
Ama bu durum “kamu görevlilerinin gelişmeleri eksik ve yanlış değerlendirmesinden” kaynaklanmadı.
Çünkü kamu görevlileri, bir “değerlendirme” yapmak durumunda değillerdi ki bunu “eksik ve yanlış” yapsınlar!
Başında bizzat kendisinin bulunduğu hükümet, valilere bu konuda tam yetki verdi. Askerin ve polisin valinin izni olmadan terör örgütünün faaliyetlerine karşı operasyon yapmaması emrini hükümet verdi.
Nitekim sadece üç ilde askerin 290 kez operasyon izni istediğini ama bunlardan ancak 8’ine izin verildiğini artık biliyoruz.
Bugün bu yığınak yapıldıysa ve PKK barış sürecinden önceki durumuna göre daha geniş bir hareket alanına sahip olduysa, bunun sorumlusu o gün valilere bu emri veren hükümetten başkası değildir.
Öte yandan Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği kamu görevlileri de o mevkilere tepeden zembille inmedi.
Onları oraya hükümet atadı.
Yanlış değerlendirme yapan kamu görevlileri varsa bile bunun siyasi sorumlusu kendisinden başkası da değil.
Cumhurbaşkanı, kötü giden her şey nedeniyle, kendisinden ve hükümetinden başka herkesi sorumlu tutuyor!
Kötü giden işleri düzeltmek için oraya seçilmeye talip olduğunu ve milletin de kendisine işleri düzgün yönetsin diye görev verdiğini unutuyor.
Madem öyle soruşturma nerede?
CUMHURBAŞKANI’nın “Kamu görevlilerinin gelişmeleri eksik veya yanlış değerlendirmesinin, bu konuda zafiyete yol açtığı anlaşılıyor” sözleri bir başka konuyu da gündeme getirmeli.
Çünkü bu “eksik ve yanlış değerlendirmeden kaynaklanan zafiyet”in bedeli bir hayli ağır oldu.
Bu zafiyetin bedelini canları ile ödeyen gencecik insanlar var çünkü.
Yetim kalmış çocuklar, genç yaşta dul kalmış kadınlar var.
Madem ki Cumhurbaşkanı bu hatanın kendi emirlerinden değil, kamu görevlilerinin yanlış değerlendirmelerinden kaynaklandığını söylüyor, bunun gereğini de yapmak gerekir.
Ciddi bir soruşturmaya ihtiyaç var.
Kim görevini gereği gibi yapamadığı için terör örgütü silah ve cephane yığınağı yapmış?
Kim bunları bildiği halde “yanlış değerlendirme” yapıp müdahale etmemiş?
Hangi valiler, askerin üç ilde istediği 290 operasyon iznini vermemiş?
Bu izni vermeme kararını neye dayanarak almışlar?
Hükümet onlara nasıl bir emir vermiş, onlar bu emrin neresini yanlış anlamış?
Bu soruşturulup ortaya çıkarılmalı ki millet de öğrensin.
Paylaş