Paylaş
MURSİ’nin, Mısır’da idama mahkûm edilmesinden beri bir kefen edebiyatıdır gidiyor.
Kefenlerini giymişler de bu yola çıkmışlar, göğüslerini siper ederlermiş filan.
Kimsenin kefen filan giydiği de yok, giyeceği de yok, bunu gerektiren bir durum da yok!
Zaten, biliyorsunuz kefenin cebi olmadığı için tercih edecekleri bir giysi de olamaz.
Allah gecinden versin diyelim, geçelim.
Meydanlarda atılan nutuklara bakılacak olursa Mursi için canlarını da vermeye hazırlar.
Ama nedense, Mursi’yi kurtarabilmek için Mısır diktatörü Sisi’yi ikna edebilecek tek güce ağızlarını açıp da bir tek söz söylemiyorlar.
“Ey Suudi Arabistan Kralı, bu desteklediğin diktatör Sisi, Mursi’yi asacak olursa sen de artık bizim düşmanımız olursun, bu işi hemen önle” demiyorlar.
“Ey Katar Emiri, Sisi’ye söyle, Mursi’yi serbest bıraksın” da diyemiyorlar.
Ama Mursi’nin mahkûmiyeti de dillerinden düşmüyor.
Öyle görünüyor ki kendi siyasi çıkarları için “hapisteki Mursi’yi”, dışarıdaki Mursi’ye tercih ediyorlar.
Mursi’nin mağduriyetinden siyasi çıkar ve propaganda malzemesi elde etmek peşindeler. Kendileri burada artık “mağrur” oldukları için mağdur edebiyatı yapamıyorlar, Mursi’nin mağduriyetinden medet umuyorlar.
Bu nedenle Mursi’yi kurtarmak için etkili bir girişimde bulunmak yerine, nutuk atmayı tercih ediyorlar.
Olan da bir diktatörün elinde idam mahkûmiyetine çarptırılmış Mursi’ye oluyor tabii.
Tek tip gençlik hevesi
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, 19 Mayıs vesilesiyle birçok vecizeye imza attı.
İşte bunlardan bir tanesi daha:
“30’lu yıllarda gençlerin önünü kestiler, tek bir ideolojiye zorladılar.”
Başbakan Davutoğlu’nun bu sözlerini gazetede okuyunca, aklıma zamanın başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP İstanbul Gençlik Kolları Genel Kurulu’ndaki konuşması geldi.
Erdoğan o konuşmasında nasıl bir gençlik yaratmak istediklerini önce “Modern, dindar bir gençlikten söz ediyorum” diye açıklamıştı.
Biliyorsunuz sesini yükselttikçe kendisi de ajite oluyor, bu sözlerinin ardından hızını alamayıp şöyle demişti:
“Dilinin, dininin, kininin davasına sahip çıkan bir gençlik!”
İstediği gibi bir gençlik yaratmak için de doğrusu elinden geleni ardına koymuyor.
Eğitim sistemi tamamen buna yönelik olarak yeniden dizayn edildi, yakında normal lise kalmayacak, herkes imam hatibe gitmek zorunda kalacak.
Oğlunun il il gezip valiler ve imam hatip liselerinin müdürleriyle toplantılar yapması da “dinine ve kinine sahip bir gençlik yaratma” hevesinden başka bir şey değil.
AKP iktidarındaki uygulamaların, tek parti dönemi uygulamaları olduğunu söylediğimizde bize kızıyorlar ama bakın işte Başbakan Davutoğlu da aynı şeyi söylüyor:
“30’lu yıllarda gençlerin önünü kestiler, tek bir ideolojiye zorladılar.”
Şimdi yapmak istedikleri de aynen budur!
Başbakan’ı dikkatli dinleyin
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, “gençliğe hitabesinde” şöyle dedi:
“İnsan onurunu zedeleyen bir davranış varsa kim yaparsa yapsın karşı çıkın.”
Gerektiğinde ne yapılabileceğini de şöyle açıkladı: “İsyan duygusuyla harekete geçmelerinden daha doğal bir durum yoktur.”
Tabii gençler bunu okuyunca, dinleyince heyecanlanmışlardır.
O kadar heyecanlanmayın derim.
Çünkü Başbakan bunu hangi durumlarda yapabileceğinizi de söylüyor:
“Dünyanın neresinde olursa olsun birine zulüm yapıldığında mutlaka ayağa kalkın ve tarihi yaşayın.”
Yani yanlış anlamayın.
Kendi ülkenizdeki haksızlıklar için değil, dünyanın başka yerlerindeki haksızlıklar için ayağa kalkabilirsiniz.
Bunun bir riski yoktur.
Burada ayağa kalkarsınız, oralardaki zalimler size dokunamaz, mitingler, dört parmak Rabialar filan serbest!
Ama bunu Türkiye’deki haksızlıklar için yapmak isterseniz, orada durun, Başbakan ona izin vermiyor.
Polise verilen yetkiler, bir şehrin bütün suyunu tüketebilecek sayıda TOMA siparişleri, bütün bir Avrupa kıtasının bir yılda tükettiğini bir ayda tüketecek şekilde hesaplanmış biber gazı mübayaaları sizin için yapıldı!
Polise elektrikli coplar alındı, dışı kauçuk, içi demir coplar yaptırıldı.
Bakın kaç genç şimdi toprak altında!
Tek suçları vardı, ülkelerindeki bir haksızlığa direnmeye çalışmak.
Tek yanılgıları vardı, Türkiye’yi insanların haklarını arayabilecekleri, haksızlıklara isyan edebilecekleri bir ülke zannetmek.
Bu işler böyle yürüyor bizim memlekette, haberiniz olsun.
Paylaş