Hukuk devletinde keyfilik olmaz

MERKEZ Bankası Başkanı için hazırlanan "boş kararname" geçtiğimiz hafta sonunda bakanlar tarafından imzalanarak Başbakanlığa gönderildi.

Böylece "boş kararnameye imza atmak" tartışmasında sadece bir arpa boyu yol alabildiğimizi bir kez daha görmüş olduk.

Başbakan, hatırlayacaksınız, Cumhurbaşkanı atama kararnamesini onaylamadığı takdirde görevin bugünkü vekil tarafından sürdürülebileceğini açıklamıştı.

Hanefi İslam hukukunun "medeni kanunu" olarak tanımlayabileceğimiz Mecelle’ye atıfta bulunarak "Vekil, asılın yerini tutar" demişti.

Başbakan ya kasıtlı olarak durumu çarpıtıyor ya da yanlış biliyor.

Mecelle, özel hukuk alanını düzenliyor ve özel hukuk söz konusu olduğunda vekillik, vekáleti verenin isteğine bağlı olarak yıllarca sürebilir, süresiz de olabilir.

Ancak, kamu yönetiminde "vekálet"i veren özel bir kişilik değil, devlet.

Ve devlet, görevdeki bürokratının herhangi bir nedenle görevinden ayrılması halinde (ölüm, emeklilik, görevden alma gibi) yenisini atayana kadar söz konusu görevi vekáletle yürütebilir. Bu "geçici" bir görevlendirmedir, vekáletin süresi sınırsız değildir. Kamu yönetimi yürürlükteki yasalara uymak ve hukuk devleti olmanın gereklerini yerine getirmek zorundadır.

Kamu görevlerine atamaların nasıl yapılacağı, göreve getirileceklerin hangi vasıflara sahip olacakları yasalarca tarif edilmiştir.

Bu "engelleri aşmak" için vekálet kurumunu uzun süreli olarak kullanmak her şeyden önce yasadışı bir tavırdır.

AKP hükümetinin şu anda yıllardır "vekáleten" görev yapan yüzlerce bürokratı var.

Bu kişiler asaleten atanamıyorlar, çünkü yasal olarak atamaları gerçekleştirilemiyor.

Bunun adına "keyfi yönetim" deniliyor ki bir hukuk devletinde bunun yeri olamaz!

Bir Zihni Sinir projesi daha!

BOĞAZİÇİ ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri’nde "trafik yoğunluğunu azaltmak için" alınan önlemler dün gece yarısından itibaren uygulanmaya başlandı.

Bu yazının yazıldığı saatte uygulamanın nasıl bir sonuç verdiği belli olmamıştı. Ama yıllardır İstanbul’da yaşayan bir otomobil kullanıcısı olarak şunu hiç çekinmeden söyleyebiliyorum:

Bugün akşam saatlerinde köprülerden birini kullanmak isteyenlere Allah kolaylık versin!

Bunu nasıl bilebiliyorum, anlatayım:

Her şeyden önce alınan önlemler yeteri kadar duyurulmadı ve vatandaşların bilgilendirilmesi sağlanamadı. Çevre yollarına konulacak uyarı tabelaları bile ancak gelecek hafta hazır olabilecekmiş. Cumartesi günü itibarıyla OGS ve KGS satışları beklenen düzeyde değildi. Bu da gösteriyor ki bugün "paralı geçişin kaldırıldığını bilmeyenler" Boğaziçi Köprüsü’nü, gişe sayısının dörde indirildiğini bilmeyenler de Fatih Köprüsü’nü geçilemez hale getirecekler.

İkincisi, köprü geçişlerinin bedava olduğu günlerde bile sağlanamayan rahatlığın, durduk yerde nasıl sağlanabileceği sorusu. Köprüler üzerindeki yükü hafifletecek yeni yollar yapıldı da haberimiz mi yok?

Üçüncüsü, Fatih Köprüsü’nde trafiğin gişe geçişlerinden sonra daha çok tıkandığını hiçbir yetkilinin bugüne kadar fark edememiş olmasındaki ilginçlik. Belki bugün bu durum ortadan kalkabilecek, çünkü öyle görünüyor ki zaten gişeleri geçmeyi çok az kişi başarabilecek!

Bir "Prof. Zihni Sinir Projesi" daha uygulamaya giriyor. Bakalım kaç gün sürecek?

Mehmet Ali Birand ve Kanal D Haber

BİZİM mesleğimizin ilginç bir özelliği var. Bunu da kısaca şöyle tanımlayabilirim: Bir gazetecinin başarısızlığından en çok başka gazeteciler mutlu olur! Ve yeni bir göreve atanan gazetecinin başarısız olmasını da en çok başka gazeteciler ister.

Mehmet Ali Birand
, Kanal D Haber’in başına getirildiğinde de benzer bir durum yaşanmıştı.

Daha üzerinden iki üç gün geçmeden gazetelerde "Mehmet Ali Birand başarılı olamadı" şeklindeki haber ve yorumlar okumuştuk.

Öte yandan bizim mesleğimizde zaman, kimin haklı kimin haksız, kimin başarılı kimin başarısız olduğunu gösteren en iyi yargıçtır.

Birand, Kanal D Haber’i geçtiğimiz ocak ayından bu yana büyük oranda değiştirdi.

Bültenin yüzde 35’i siyasi iç dış haberlerden, yüzde 30’u yaşam haberlerinden, yüzde 15’i sağlık, yüzde 10’u güzellik, yüzde 10 magazin haberlerinden oluşmaya başladı. Özel haberler arttı. Yorum, inceleme dosyaları, iç ve dış bağlantılarla özlediğimiz televizyon haberleri formatını getirdi.

Sonuç reytinglere kısa sürede yansıdı: Aralık ayında 1 kez ikinci, 5 kez üçüncü, 25 kez dördüncü olan Kanal D Haber, geçtiğimiz mart ayında 4 gün birinci, 7 gün ikinci, 12 gün üçüncü oldu.

Televizyon haberciliğinin kan ve gözyaşı ticareti olmadığını hepimize gösterdi
.

Başarısızlıkları herkes yazdığı için haberiniz oluyor. Ben de bir başarı öyküsünden haberiniz olsun istedim.
Yazarın Tüm Yazıları