Hukuk bir kere çiğnenince

FETHULLAH Gülen cemaatine yakın televizyon kanallarının TÜRKSAT uydusundan çıkarılması ile ilgili karar, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank’ın eseriymiş.

Haberin Devamı

Varank, bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılacağı bir televizyon programından önce, programa katılacak gazetecilere söylüyor ve kamera da bu arada bu konuşmaları kaydediyor.

Bununla ilgili haber Cumhuriyet’te yayımlandı.
Hatırlayacaksınız bu konu daha önce savcılığın Ulaştırma Bakanı’na yazdığı bir yazı ile gündeme gelmiş ama bu “sansür” talebi o vakit yerine getirilmemişti. Hatta Başbakan Ahmet Davutoğlu, katıldığı bir canlı yayında bu konuyla ilgili şunu söylemişti:
“Şu anda böyle bir şey sözkonusu değil. Ama savcılar böyle bir iddiayı araştırır, iddianame hazırlar, hukuki süreç tamamlanır, o zaman gereği yapılır.”
Başbakan’ı Saray ahalisinden kimsenin takmadığının bir başka örneği olmalı bu da.
Nitekim Varank, bunu yapmasını daha önce Ulaştırma Bakanı’ndan istemiş. Şöyle anlatıyor:
“Suç bizde ama. Ben dedim ki şunların kanalını TÜRKSAT’tan kaldıralım. Özel şirket abi. O zaman bakan dedi ki ‘Ya çok laf olur. Bilmem ne olur. Şimdi daha iyi olurdu’ diyor.”
“Gazeteci” Hilal Kaplan da kendisini onaylıyor: “Katılıyorum çok merhametli gidiliyor” diyor.
Bu arada basın özgürlüğü, görüşlerini serbestçe açıklama hakkı çiğneniyormuş, kimin umurunda!
Hukuksuzluk bir kere başladı mı, durabileceği bir sınır yok, bu olay bunu açıkça gösteriyor.

 

 

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı giderek sinirleniyor

 

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Memur-Sen’in toplantısında konuştu ve her zaman olduğu gibi AKP dışındaki herkese verip veriştirdi.

Şunu belirtmeliyim ki Cumhurbaşkanı’nın bugüne kadar yaptığı konuşmalardan daha sert bir ton ve üslup vardı bu kez.
Belli ki seçim anketlerinin gösterdiği sonuçtan memnun değil, sinirleri iyice gerilmiş ve konuştukça öfkesi artmış.
Cumhurbaşkanı o konuşmasının bir yerinde şöyle diyor:
“Bakın burada açık açık ifade ediyorum, bizim edebimize güvenip hiç kimse edepsizlik yapmaya kalkışmasın. Biz yalan söylemeyiz, biz iftira üretmeyiz, biz mahreme, aileye, kutsallara dil uzatmayız. Ama kusura bakmasınlar bu edepsizliğe ve bu edepsizlere de meydanı bırakmayız.”
Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerini acaba AKP trolleri de okudular mı?
Kendisine önerim, danışmanının yönettiği bu ekibin sağa sola attığı e–postaları, tweet’leri bir okumayı denesin.
Yüzü kızarmadan sonuna kadar okuyabileceğinden emin değilim!
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında ilginç bir bölüm de “sanatçılar” ile ilgili.
Şöyle diyor:
“Bize on yıllar boyunca küfürbazları sanatçı diye yutturmak istediler.”
Bunlar kimmiş ve kim küfürbazları sanatçı diye yutturmaya çalışmış, bilemiyoruz tabii.
Sonra şöyle devam ediyor:
“Sanatçı, yazar, gazeteci, din âlimi denildiğinde akla sadece bunlar geliyordu. Toplumu bunlar ifsat ediyordu, bunlar adeta birer virüs gibiydi. Şimdi, bu bereketli topraklardan gerçek yazarlar, gerçek sanatçılar, sorumluluk sahibi din âlimleri yetişmeye başlayınca altlarındaki zeminin kaydığını, rantın elden gittiğini gördüler, onun için feryat ediyor, onun için saldırıyorlar.”
Belli ki Cumhurbaşkanı, bunca yıllık siyasi hareketin dünyanın tanıyıp kabul ettiği bir sanatçı ve o aydın grubunu çıkaramıyor olmasına çok sinirlenmiş.
Memleketin sanatçılarına, aydınlarına ağır hakaretler yağdırmakta bir beis görmüyor.
Ama unuttuğu şu ki emir eri gibi davranan, talimatlarla hareket edenler arasından ne bir sanatçı çıkabilir, ne de gerçek bir aydın.

 

Haberin Devamı

Bakalım mahkemede ne anlatacak?

 

 HÜRRİYET binasına saldıran bindirilmiş kıtaların başındaki maganda, her gün değişik bir hikâye anlatmaya devam ediyor.

Hatırlayacaksınız yaptığı marifet kamuoyunda tepki görünce önce kıvırtmayı denemişti.
O güruhun başında olmasını, “Yatıştırmak için” diye açıklamıştı.
Sonra baktı bu utanç eylemini yaptığı halde partisi nezdinde itibar kaybetmiyor hatta tam tersine pışpışlanıyor, Mersin’de aslan kesilmişti.
Yaptığı eylemi “Bir dokunulmazlığı kaldırdık” diye övmüştü.
Dün gazetede okudum bu kez başka bir hikâye anlatıyor.
Belli ki kendi ağzıyla suçunu itiraf etmesinden sonra uyarılmış ya da tırsmış. Şöyle diyor:
“Yaptığımız tek şey gazete önünde eylem yapmaktı. Zaten var olan bir eylem varmış, teşkilatlarımıza haber verdik ve bizim organize etmemize bile gerek kalmadı.”
“Yaptığı tek şey” diye küçültmeye çalıştığı saldırıda gazetenin camı çerçevesi indirildi.
O magandalar bir yolunu bulup binadan içeri girmeyi başarmış olsalardı, nasıl bir felaket yaşayacağımızı Kırşehir ve Alanya’da olanlara bakarak tahmin etmek de mümkün.
Bir hafta sonra dokunulmazlığı kalkacak, bakalım o vakit mahkemede ne hikâyeler anlatacak.

Yazarın Tüm Yazıları