Herkesin keyfi yerinde galiba

MISIR’da darbe oldu ve Türkiye’nin gündemi oraya kilitlendi.

Haberin Devamı

İlk günlerde Başbakan darbe sanki kendisine karşı yapılmış gibi bir tutum içindeydi. Bundan kendine yeni bir “mağduriyet” yaratma çabasına girişti ama tutmadı.
Bunun üzerine Mısır darbesini gündemde tutabilmek için cepheyi genişletti, Nobel’den İslam İşbirliği Teşkilatı’na, onlardan çevrecilere, sivil toplum kuruluşlarına, Avrupa Birliği’ne kadar geniş bir cepheye veryansın etmeye başladı.
Bunun oylarına nasıl bir katkı yapacağını bilemiyorum.
Ama her adımını anketlere dayanarak attığı için bir ışık görmüş olmalı.
Bir yandan Mısır’ı örnek göstererek kendisine karşı da bir darbe yapılabileceği korkusunu yerleştirmeye çalışıyor.
Böyle bir endişesi nereden kaynaklanıyor, onu da bilemiyoruz tabii.
Bize söyledikleri doğruysa askeri vesayet dönemi geride kaldı, darbe planlayanlar hapse atıldı, ordu kışlasına çekildi, siyasete karışmıyor.
Merak ediyorum, Genelkurmay Başkanı, Başbakan’ın bu “darbe” endişesini yatıştırmak için kendisine bir şeyler söyleyip güvence vermiyor mu?
Dün de Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Mısır’daki darbeyi görüşmek için toplantı yaptılar.
Öyle görünüyor ki şu anda Türkiye’nin en önemli meselesi Mısır’daki darbe!
Zaten ana muhalefet lideri de Irak’a gezmeye gitti.
Demek ki Türkiye’de her şey yolunda, herkesin keyfi yerinde!
Bu arada yeni anayasa hâlâ yapılamamış, barış sürecinin önemli adımlarından biri olan demokratikleşme yasaları sümenin altında unutulmuş, dolar iki liraya dayanmış, kimin umurunda!

Haberin Devamı

Halktan korkan işte böyle yapar!

-MISIR’da katliamlara rağmen halk gösterilerini engelleyemeyen darbeci hükümet Kahire’de ve bazı şehirlerdeki irili ufaklı bütün meydanları tel örgülerle çevirerek halka kapatmış.
Yandaş medya bunu “halk korkusu” olarak tanımlıyor.
Bizim hiç de yabancısı olmadığımız bir konu bu meydanların kapatılması meselesi.
Dünyanın bir gün içinde en çok açılıp kapanan parkı rekoruna sahip Gezi Parkı mesela böyle bir duruma örnektir.
Gerçi bizimkiler tel örgü kullanmadılar ama ondan daha etkili “silahlar” kullandılar. TOMA’lar, gaz fişekleri, çevik kuvvet ekipleri vs.
Meydan kapatmak konusunda da Mısırlı darbecilerin eline su dökebilecek yetenekte valilerimiz de var ayrıca.
1 Mayıs’ta sadece meydanı kapatmakla yetinmedi, adeta tüm şehri kapattı. Vapurları demirletti, metronun, otobüslerin kapısını kilitledi, her köşe başına barikat kurdu.
Bunu niye yaptı? Halk meydanlara çıkmasın diye!
Bir de hepimizi kandırdı, “Meydanda inşaat var, çok tehlikeli” dedi, ama sonra aynı meydana masalar kurdurup iftar daveti bile verdirdi.
Demek ki neymiş: Kendi halkından korkan iktidarlar meydanları halkına kapatmayı bir çözüm zannediyorlarmış!

Haberin Devamı

Atık yağları lavaboya dökmeyelim

ÇEVRE ve Şehircilik Bakanlığı atık yağların geri dönüşümü için bir kampanya başlattı, kamu spotunu televizyonda izlemişsinizdir.
Bu konuda bugüne kadar kaç yazı yazdım, hatırlamam zor.
Atık yağların çöpe atılması ya da lavabolara dökülmesinin yarattığı çevre sorunları üzerinde ciddiyetle durmak gerek.
Türkiye’de 1.5 milyon ton bitkisel ve hayvansal yağ kullanılıyor.
Bunun yaklaşık 300 bin tonu “atık yağ” haline geliyor.
Ancak bu miktarın sadece 15 bin tonu toplanarak geri dönüştürülebiliyor.
Lavaboya dökülen, çöpe atılan atık yağların yeraltı sularını, içme sularını ve denizi geri döndürülmesi olanaksız denilebilecek ölçüde kirlettiği de bir sır değil.
Binlerce litre suyu kirletmek için bir litre atık yağ yeterli.
Çevre Bakanlığı’nın başlattığı kampanya ile atık yağlar okul, cami, belediye, muhtarlık ve toplu konut sitelerinde bulunan toplama noktalarında toplanacak, geri dönüştürülerek dizel yakıtı da elde edilebilecek.
Geri dönüşümden elde edilecek gelirlerle engelli vatandaşlarımızın başta akülü tekerlekli sandalye olmak üzere pek çok ihtiyacı karşılanacak.
Yeni başlayan kampanya vesilesiyle ben de sizleri çevreye duyarlı davranmaya davet etmek isterim.
Atık yağlarınızı evlerde şişelerde biriktirerek geri dönüşüm noktalarına bırakabilirsiniz.
Yemek fabrikalarının, otellerin, lokantaların da bir litre atık yağı bile çöpe, lavaboya dökmeden geri dönüşüme kazandırmasının şartları da yaratılırsa, önemli bir çevre sorununda yol alabiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları