Paylaş
Halkın sarayın gerçek maliyetini öğrenmesinin ülke ekonomisine nasıl bir zarar verebileceği elbette sadece TOKİ’nin bildiği bir sır olmalı.
Bu sarayın maliyetini bilseydik Türk Lirası değer mi kaybedecekti?
Ya da maliyetin oluşturduğu panik havası, halkın bankalara hücum etmesine mi yol açacaktı?
Sanayi şirketleri batacak, insanlar kitleler halinde işsiz mi kalacaktı?
Bunu kimse çözemedi.
Mimarlar Odası, bunun üzerine TOKİ’nin Bilgi Edinme Kanunu’na aykırı davrandığı gerekçesiyle dava açmıştı.
TOKİ’nin mahkemeye gönderdiği savunma, en az ilk yanıtı kadar ilginç.
Meğerse sarayın yapımı halen devam ediyormuş, maliyet rakamlarının açıklanması “haksız kazançlara” yol açarmış!
TOKİ’nin savunmasında şöyle bir bölüm var:
“Bilgi edinme hakkının sınırları belirlenmiş ve açıklanması halinde kamunun zarar görebileceği bilgi veya belgeler ile kişilerin zarar görebileceği bilgi veya belgeler, kanun kapsamı dışında tutulmuştur.”
Kamu bundan nasıl bir zarar görebilir?
Bir tek yolla: İnşaat ve dekorasyonda kullanılan malzemeler, piyasa değerinin üzerinde alınmıştır, bundan sonra kamuya benzer malları satacak olanlar da öyle yüksek bir fiyat talep edebilirler!
Kişiler bundan nasıl bir zarar görebilir?
Yine bir tek yolla: Tedarikçilerden düşük fiyata aldıkları ürünleri, saraya fahiş fiyatla satmışlardır, bundan sonra aynı fiyatla mal satın almakta zorlanırlar.
“Madem bu kadar pahalıya satabiliyorsun, bize de daha çok ver” itirazını işitebilirler.
Bakalım, sarayın gerçek maliyetini ne zaman öğrenebileceğiz?
Kimler bu işten neler kazanmış, kimler ucuza temin ettikleri malları TOKİ’ye fahiş fiyatla satabilmiş?
Kim bal tutmuş, o parmakları kaç kişi yalamış?
Evet, bunu hesaplamanız gerekiyordu
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Kobani kentinin IŞİD’den kurtarılmasına sevinilmiş olmasını anlayamadı.
“Maşallah çiftetelli oynuyorlar” diyor.
Vurgusunda sanki bu duruma üzülüyormuş gibi bir hava var.
Ve soruyor: “O bombaladığınız yerleri kim onaracak? Oradan ayrılan o 200 bin insan acaba geri dönecek mi? Geri döndüğü zaman nereye yerleşecek? Bunun hesabını yapan yok.”
Evet, birilerinin bu hesabı yapması gerekiyor!
Suriye’de Esad’ın “altı aya kalmadan” devrileceğini hesaplayarak Suriye’deki yangının üzerine körükle gidenlerden başlayarak, birilerinin bunu hesaplaması gerekiyordu!
Bu hesap doğru yapılmadığı için bugün milyonlarca Suriyeli, Türkiye’de, Ürdün’de, Irak’ta mülteci hayat yaşıyor.
Suriye üzerine hesaplar yapanlar, bu işte çuvalladıkları için yüz binlerce Suriyeli öldü. Yüz binlerce insan yaralandı, sakat kaldı.
Çokbilmişler yanıldıkları için El Kaide, IŞİD gibi acımasız örgütler bölgede cirit atıyor.
“Kuzey Suriye’ye müsaade edemeyiz” diyenlerin bu işleri bilmedikleri ortaya çıktığı için Suriye’nin toprak bütünlüğünden artık söz edebilmek imkânsız.
Bu hesapları yapması gereken çok sayıda devletten yetkili insan var ama hepsi değil, ikisi bizi ilgilendiriyor.
Yanlış hesaplarının vebalini boyunlarında taşıyacaklar listesinde ön sırada yer alacak iki kişi!
Biri bugün Cumhurbaşkanı, diğeri bugün Başbakan!
Kişi arkadaşıyla berabermiş!
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Suudi Kralı Abdullah’ın cenaze törenine gitmesinin gerekçesini şöyle açıkladı:
“Geçmişe dayalı olan hukukumuzdan dolayı taziye ziyaretimizi yaptık, cenazeye iştirak ettik.”
Cumhurbaşkanı, Başbakan olduğu dönemde Suudi Arabistan ile “hukukumuz” şöyleydi:
“Kardeşlerim, sizlerin şahsında dünyaya sesleniyorum, Batı’ya, Körfez’e, İslam dünyasına sesleniyorum... Şu anda oradaki şehitleri terörist ilan edenler var. Ellerinde silah olmadığı halde meydanlarda ‘Ben oyumun namusunu istiyorum’ diyenler var ama onlara terörist olarak hitap edenler var. Ben de diyorum ki, şu anda Mısır’da devlet terörü icra edilmektedir. Bu devlet terörünü alkışlayanlar, onlarla aynı izi süreceklerdir.” (17 Ağustos 2013 – Bursa konuşması. Suudi Kralı Abdullah, bir gün önce Mısır’da Sisi darbesine karşı gösteri yapanları “terörist” ilan etmişti!)
“Mursi yönetimine Türkiye ve Katar’dan başka destek veren ülke olmadı. Mursi, ne Batılı ülkeler ne İslam ne de Körfez ülkelerinden destek görmedi. Bu ikiyüzlülük niye, nereye kadar? Darbe yönetimine, darbeyi yaptıktan sonra 16 milyar dolar hemen destek geldi. Şimdi soruyorum darbe yönetimine: 16 milyar dolar desteği verenler, bana sorarsanız onlar darbe yönetiminin ortaklarıdır, çünkü kişi arkadaşlarıyla beraberdir. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu.” (17 Ağustos 2013 – Bursa konuşması. Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE, Sisi hükümetine yardım kararı almışlar, bu paranın önemli bölümünü de Suudi Arabistan Kralı sağlamıştı.)
Bu sözleri, Suudiler unutmuş mudur? Hiç sanmıyorum.
Türkiye, Suudi Arabistan ile ilişkilerine gerçekten önem veriyorduysa, bu nutuk neden atıldı?
Paylaş