Paylaş
Tatilin son günü gelmiş ve yapılmayı bekleyen bir sürü ödevin başında can sıkıntısı ile kalemini kemiren bir çocuk gibiyim.
Aslında bu duyguya hiç de yabancı değilim. Bütün öğrencilik hayatım böyle geçti.
Sadece tatiller mi? Hayır, hafta sonlarını da böyle geçirdim.
Pazar akşamları saat 5 olup da mütalaa zili çaldığında ben maçtan ya da sinemadan dönüyor olurdum.
Pazar akşamlarının hüzünlü bir sessizliğe gömdüğü okulun bahçesinde, yüksek ağaçların altındaki yoldan yatakhaneye doğru yürürken, bütün hafta sonu yapılmamış ödevlerin acısı –belki de korkusu– çökerdi yüreğime.
Her defasında kendime aynı sözü verirdim: Gelecek hafta ödevleri cumartesi akşamından yapacağım! Ya da: Gelecek yıl tatilde her gün bir saatimi ödevlere ayıracağım!
Gazetede köşe yazısı yazmaya başladığımdan beri, demek ki 20 yıldır, 31 Aralık günleri eğlenceli şeylerden söz etmek istiyorum.
Birçok kereler köşemde “Önümüzdeki yıl yapacaklarımın listesi” gibi bir şey de yazdım.
Ama her seferinde, ertesi yılın sonunda o listeyi önüme aldığımda, yazımın başında sözünü ettiğim çocuğa “Otur, sıfır” diyen bir öğretmenin sesi kulağımda çınlıyor sanki. Oysa aslına bakarsanız değişen sadece takvimdeki bir yapraktan ibaret. Değişen tek şey, geçmişi kolay hatırlamamız için icat ettiğimiz bir “takvim yılı” sadece.
Dolayısıyla yapmak istediklerimi yapamadım geçtiğimiz yıl diye hayıflanmama gerek yok aslında.
Kendi takvim yılımı mesela 12 Ocak’ta da başlatabilirim ya da “Bir takvim yılı benim için 365 gün değil, 3650 gündür” gibi bir kural koyabilirim.
Kimse de bu yüzden beni “Bir yılda yapacaklarını yapmadın” diye mahkemeye de veremez.
Görüyorsunuz insan bir kere yapacaklarını erteleyebileceğini fark ettiği anda buna bin türlü gerekçe de yaratabilir. Ama ne yaparsam yapayım, bana biçilen ömrü uzatabilmeme de olanak yok.
Sadece benim değil, sizlerin de böyle bir olanağa sahip olmadığınızı dünya âlem biliyor.
Şu ya da bu nedenle ölümle burun buruna gelmiş insanların, sonra o olayı anlatırken söyledikleri bir söz var: O anda hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti!
Bu gerçekten öyle oluyor mu bilemiyorum tabii, ama bu kadar çok söylendiğine göre bir şeyler mutlaka olmalı.
Saniyelerle ölçülebilecek bir süreden de söz edildiğine göre muhtemelen kısa metrajlı bir film bu, insanların gözünün önünden geçen.
O filmin kareleri içinde nelerin olabileceğini de tahmin edebiliriz.
Çocuğunu kucağına aldığın ilk an, onun büyüyüp seninle arkadaş olmaya başladığını fark ettiğin gün, mezuniyet törenin, sevdiğin kadına ilk sarıldığın an, yakın bir arkadaşınla paylaştığın unutulmaz bir an mesela!
Böyle kareler olmalı o filmde, zannetmiyorum ki mesela “patronun ile kavga ettiğin ve işsiz kaldığın gün” o filmin kareleri arasında yer alsın.
Eminim ki “Mustafa’yı aradım, geri dönmedi” gibi bir sahne de olmaz o filmde.
Maddi olarak ölçülebilecek hiçbir şeyin de o filmde yer almayacağını tahmin edebilirim.
“Bankada ilk kez hesap açtırdığın gün” gözünün önünden bir film şeridi gibi geçiyorsa, söyleyebilirim ki ona “hayat” denmez, dense dense “yaşantı” denir!
Rahmetli Kurthan Hoca ile birlikte bindiğimiz bir taksinin sürücüsünden duymuştum bu sözü: “Bizimki hayat değil be abi, yaşantı” demişti.
Bir yıl daha bitiyor ve gelecek yıl bugünlerde her anını mutlulukla hatırlayacağınız yıl diliyorum.
İşleri, dersleri erteleyebilirsiniz ama hayatı ertelemeyin lütfen.
DÜZELTME VE CEVAP METNİ
Hürriyet Gazetesi’nin 04/09/2015 tarihli nüshasının
21. sayfasında yayımlanan Mehmet Y. YILMAZ’a ait “Bağımsız Yargıya Bak” başlıklı yazıda öne sürülen Sümeyye ERDOĞAN’a suikast planı yapıldığı iddiaları hakkındaki soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılarının, bazı basın organlarına kamu davası açarak “suikast yalanını” ortaya çıkardıkları için HSYK tarafından görev yerlerinin değiştirildiği ve HSYK’nın bu Savcılarla “uğraştığı” iddiaları tamamen gerçek dışıdır.
Bahsedilen Savcılar, 2007 ve 2011 yıllarından itibaren Bakırköy Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapmakta olup HSYK tarafından görev yerlerinde hiçbir değişiklik yapılmamıştır.
Anılan Cumhuriyet Savcılarının “suikast planını örtbas ettikleri ve suç işledikleri” yönünde basında haberler çıkması üzerine, Anayasa’nın 159. maddesi ve 6087 sayılı Yasa’nın 4. maddesi uyarınca HSYK’nın hâkim ve savcıların görevleri kapsamında suç işledikleri iddialarını araştırma, inceleme ve soruşturma görevi nedeniyle ihbar niteliğindeki suçlamaların kayda alınması için HSYK Genel Sekreterliğince dosya açılmakla birlikte, ülkemizde hâkim ve savcılar hakkındaki ihbar ve suçlamalar üzerine yılda 10.000’in üzerinde dosya açıldığı dikkate alındığında, rutin bir uygulama olan dosya açma işlemine farklı anlamlar yüklenerek HSYK’nın anılan savcılarla uğraştığının ve görev yerlerinin değiştirildiğinin öne sürülmesi “haksız ve insaf dışıdır.
Ayrıca yazıda hakaretamiz bir üslupla yer verilen Kurulumuzun hukuk dışı saiklerle hareket ettiği ve yargı bağımsızlığı için tehdit oluşturduğu anlamına gelen ifadeler, Anayasal çerçevede yargı bağımsızlığının teminatı olan Kurulumuza yönelik ağır bir iftira mahiyetindedir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 03.11.2015
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Vekili Av. İbrahim Ay
Paylaş