YÜRÜYÜŞ Dergisi satarken gözaltına alınan ve Metris’te gördüğü işkence sonucunda ölen Engin Ceber ile ilgili soruyu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şöyle yanıtladı:
"Eskiye benzer herhangi bir olay söz konusu olursa, bunlar artık saklanamaz. Bunlarla hemen ilgilenilir."
Olayın saklanacak bir tarafı zaten yok. Bundan önce de benzeri olaylar saklanamamıştı.
Sorun bu tür olayların saklanabilmesinden daha çok, bu tür olaylara karışan kamu görevlileri ile ilgili nasıl işlem yapıldığıyla ilgili.
Ve elbette o işlemin yapılış hızı da önemli.
Ve bu, Yürüyüş Dergisi satanların başına gelen ilk olay da değil.
17 yaşındaki Ferhat Gerçek, şu anda bu nedenle felç olarak cezaevinde yatıyor!
O zaman hükümet, bu tür olaylara hoş görü göstermeyeceğini herkese anlatacak şekilde müdahale edebilseydi, Engin Ceber’in ölümüyle sonuçlanan olay gerçekleşebilir miydi?
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın, görevinden istifa eden Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’ın durumuna çok üzüldüklerini, telefon açıp teselli ettiklerini biliyoruz.
Yaşamı devletin güvencesi altında olan bir vatandaşın, o devletin gözetimi altındayken ölmesinden sonra, yakınlarına bir telefon açıldı, bir baş sağlığı dileği iletildi mi?
Hayır, çünkü Sağlam, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın gözünde "türban durumu nedeniyle bizden", Ceber ise "onlardan"!
Bir soru da savcılarımıza sormak istiyorum: Bir dergi satmak ne zamandan beri suç? Avrupa Birliği’ne girmeye çabalayan bir ülkede, böyle bir suç söz konusu olabilir mi?
Savcılar, bu tür eylemleri suçmuş gibi takip etmeseler, emniyet görevlileri o dergileri satanlara böyle muamele etmeye cesaret edebilirler mi?
20 bin 916 bin Yeni Türk Lirası!
OKUYUCULARIM, başlığı yazarken bir hata yaptığımı düşünmüşlerdir, buna eminim.Ama bir hata yok. Bu, 20 milyon 916 bin yazmanın Köşk versiyonu.
Matematikteki bu son gelişmeyiVatan’da Necati Doğru’nun köşesinde okudum.
Doğru, Cumhurbaşkanlığı bütçesinden yapılan harcamanın aşırılığını vurgulayan bir yazı yazmış.
Yazıya verilen yanıtta, Köşk’ün bu yılın ilk altı ayı için harcaması böyle açıklanıyor: "20.196 bin YTL."
Belli ki Köşk yetkilileri, yapılan harcamanın 20 milyon 196 bin YTL diye yazılmasının vatandaşlar üzerinde olumsuz bir etki yaratacağını düşünmüşler, akıllarınca rakamı küçültüyorlar!
Gerçekten tebriki hak eden bir uygulama!
Öte yandan Köşk’ün böyle uyanıkça da olsa, bir gazetede yazılan yazı için bir açıklama yapması hoşuma gitmedi de değil.
Heyecanlandığımı da belirteyim.
Malum, uzun süredir yanıtını alamadığımız bir soru var. "Açıklama mevsimi" başladığına göre belki bu sorunun da yanıtını alırız.
Unutulmuş olabileceğini düşünerek yeniden hatırlatayım:
Suudi Arabistan Kralı, Cumhurbaşkanı’nın eşine değeri yüksek mücevher vs. hediye etti mi? Ettiyse bununla ilgili olarak, beyan, değer tespiti ve Hazine’ye devir gibi yasal zorunluluklar zamanında yerine getirildi mi?
Küçük soyguncu büyük soyguncu
TATİLİN ardından yurda döndüğümde Ertuğrul Özkök’ten internette dolaşan şahane bir fıkra dinledim.
Mizahın ne kadar güçlü bir muhalefet aracı olduğunu bana bir kez daha hatırlatan bir fıkraydı bu.
Daha önce bu fıkrayı dinlemiş olanlar için belki ikinci baskı olacak ama benim gibi kaçıranlar için yazmak istiyorum.
Fıkra bir soru-yanıttan oluşuyor.
Soru: Küçük hırsız ile büyük hırsız arasında ne fark vardır?
Yanıt: Küçük hırsız soygun sırasında el feneri kullanır, büyük hırsız ise soygun sırasında deniz feneri kullanır!