Harekát artık kaçınılmaz

HAKKÁRİ’de çok sayıda askerimizin şehit düştüğü saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin Kuzey Irak’tan geldikleri bildiriliyor.

Tezkerenin çıkmasının hemen ardından böyle bir saldırının gerçekleştirilmiş olmasının bir tek anlamı var: PKK, Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik bir sınır ötesi askeri harekát yapmasını ve bu vesileyle bölgedeki Kürt yönetimi ve ABD ile çatışmaya girmesini istiyor.

Böylece yalnızlıktan kurtulacağını, yeni hedefler için yeni talepler ortaya koyabilecek gücü kazanacağını düşünüyor.

Ancak, bu hesabının tutmayacağını da göremiyor.

"PKK’yı o bölgeden çıkaracak gücümüz yok" diyen Talabani ve Barzani’nin, o olmayan güç ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı nasıl direnebileceğini kendisine sormuyor.

Türkiye’nin de "Kuzey Iraklı Kürtler ile çatışmayalım" endişesiyle bu harekáttan vazgeçebileceğini düşünmek için insanın aptal olması gerekiyor.

Ve en büyük hatayı da ABD’nin böyle bir harekáta izin vermeyeceğini düşünerek yapıyor.

Kuzey Irak yönetimi ile ABD’nin, o son karar günü geldiğinde Türkiye ile PKK arasında nasıl bir tercihte bulunacağını tahmin etmek zor değil.

Türkiye, elbette diplomatik yolları sonuna kadar deneyecektir.

Ama Türk halkının beklentisinin terör örgütünün başına Kandil’i yıkmak olduğu da çok açık!

Diplomasi ile Türkiye’yi bu tür bir operasyondan vazgeçirebileceğini zannedenler, bu çok önemli değişkeni de hesaba katmak zorundalar.

Bıçağın kemiğe dayandığını ve Türk halkındaki sabrın tükendiğini hesaba katmayanlar, gerçekten çok yanılıyorlar.

Talabani yanlış bir benzetme yaptı

IRAK Cumhurbaşkanı Celal Talabani, "PKK artık dünyanın değiştiğini ve Che döneminin bittiğini anlamalı" dedi.

Dünyanın değiştiği doğru! Che Guevara’nın ölümünün üzerinden tam kırk yıl geçti ve artık onun yöntemlerinin işe yaramadığını da görüyoruz.

Ama PKK ile Che Guevara’yı benzetmek için insanın Che ile ilgili çok az şey biliyor olması gerek.

Talabani’nin bu sözlerinin gazetelere yansıdığı gün Bingöl’ün Solhan ilçesine bağlı Hazarşah Köyü’nde de bir anma töreni yapılıyordu.

1992 yılında PKK’lı teröristlerin katlettiği 19 sivil ile ilgili bir anma töreni!

Aralarında çocukların, yaşlı ve hasta insanların, hamile kadınların da bulunduğu 19 yurttaşımızı anmak için düzenlenen bir törendi bu.

Köylerine su getirmek için çalışırken, bir iftar vakti PKK’lı teröristlerce katledilen 12 yurttaşımızın da daha kırkı çıkmadı.

Düşürüldükleri pusularda katledilen askerler ve polislerden başka kaç bebeğin, kaç öğretmenin, kaç mühendisin kanı var PKK’nın ellerinde, sayabilmek bile zor.

Şehirlerin sokaklarında patlatılan bombalarla, yakılan alışveriş merkezlerinde kaç masum insan öldürüldü?

Che, bunların hiçbirini yapmadı.

İnandığı dava için savaştı, ama kadınları, çocukları, kundaktaki bebekleri öldürmedi.

Che, Kandil Dağı’nın despot terör ağaları gibi ateş hattından uzakta oturup, dağlara çıkarttığı gençleri de ölüme göndermedi.

Belli ki Talabani de PKK’nın terörist kimliğinin altında romantik gerillalar hayal edenlerden farklı değil.

Ama biz biliyoruz, kim bebek katili, kim değil!

Köşk’ün ’havası’ gerçekten değişecek

ABDULLAH Gül, cumhurbaşkanı seçildiğinde, Ahmet Necdet Sezer’den hoşlanmayan bir çevreden "Artık Çankaya Köşkü’nün havası değişecek" yorumlarını duymuştuk.

Gazetelere yansıyan haberler Köşk’ün havasının yanı sıra dekorasyonunun da ciddi olarak değişeceğini ortaya koyuyor.

Cumhurbaşkanı’nın eşi Hayrünnisa Hanım’ın Köşk’te yaptırmayı planladığı tadilat için 30 küsur milyon YTL ayrılmış. (Eski parayı daha iyi anlayanlar için: 30 küsur trilyon lira.)

Hayrünnisa Hanım’ın daha önce "dekorasyonunu değiştirip, tadilatını yaptığı" Dışişleri Konutu’nun havasını hatırlayanlar için Çankaya Köşkü’nün neye benzeyeceğini tahmin etmek zor değil.

Ağır perdeler, oymalı mobilyalar, bol desenli halılar ile bir yaşam alanından çok mobilya mağazasını andıran bir yer ortaya çıkarsa hiç şaşırmam bu nedenle.

Öte yandan gazetelerde, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yüzde 64 oranında artırılacağı haberleri de var.

Sezer’in, kendisine ayrılan ödeneğin tümünü harcamadığını da dikkate alırsanız bu artışın gerçekte yüzde 70’lere vardığını da hesaplayabilirsiniz.

Yıllık enflasyonun neredeyse 10 misli üzerinde bir ödenek artışının nedenlerinin halka açıklıkla anlatılmasında yarar var.
Yazarın Tüm Yazıları