Paylaş
En son olarak koroya Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da katıldı, Yunanistan’ı örnek göstererek “bol keseden dağıtanın halinin ne olacağını” anlattı.
Benim de kafam karıştı haliyle.
Bugüne kadar bize anlatıldığına göre Türkiye ekonomisi şahlanmış gidiyordu.
AKP’nin uyguladığı muazzam ekonomi politikası ile zenginleşmiş, dev ekonomiler arasına girmiş, bölgesel liderlikten de vazgeçip dünya lideri olmaya soyunmuştuk. Zaten başımızda da bir “dünya lideri” vardı.
Ve şimdi böyle iddialı bir ülke, sırf emeklisine iki maaş ikramiye verecek ve çiftçinin mazotunun vergisini almayacak diye batma noktasına gelecekmiş!
Bu hesaplardan biri yanlış ama acaba hangisi?
Ya AKP 12 yıldır iddia ettiği gibi ekonomiyi uçurmuş değil ya da aslında bu ülkenin emeklisine ve çiftçisine verebileceği para var ama parayı onlara vermek istemiyor!
Bugün tutuklananların sıralı tam listesi!
TAŞUCU’nda yaşayan bir vatandaş, AKP’nin Nevruz nedeniyle hazırlatıp yayınlattığı reklam filmini Facebook hesabına koymuş ve altına da bazı yorumlar yazmış.
Bir şikâyet üzerine vatandaş tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edilmiş ve tutuklanmış.
Bu köşede “Tutuklama en son başvurulacak yoldur” diye kaç kez yazdığımı hatırlamıyorum.
1 ile 4 yıl arasında hapis ile cezalandırılacak bir suç bu ve vatandaşın beraat etmese bile hükmün açıklanmasının ertelenmesi yoluyla hapis yatması söz konusu değil.
Ama artık hâkimler, böyle suçlardan önlerine gelen her dosyada tutuklama kararını şak diye veriyorlar. Belli ki bir yerlerden talimat verilmiş olmalı, yoksa ülkenin dört bir yanındaki hâkimlerin hepsinin birden böyle hafif suçlarda “tutuksuz yargılamanın esas olduğu” ilkesini unutabileceklerine ihtimal vermiyorum.
Bu talimat verildi ki muhalefet korksun, sinsin, kimse ağzını açıp bir şey söyleyemesin.
Yurdun her köşesinden böyle haberler, her gün geliyor. Bazı günler birden de fazla!
Cumhuriyet tarihimizin “en çok hakarete uğradığı düşünülen Cumhurbaşkanı” olma unvanı artık Erdoğan’ın eline geçti ve bu rekorun bir daha kolayca kırılması da söz konusu değil.
Öyle görünüyor ki yakında gazeteler “Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla bugün tutuklananların sıralı tam listesi” diye bir başlık altında bir sütun açmak zorunda kalacaklar.
Bindik bir alamete
SULH Ceza hâkimlerinin verdiği tutuklama kararlarını, Asliye Ceza Mahkemesi’nin kaldırması üzerine garip bir hukuk kargaşası yaşıyoruz.
“Paralelci” diye suçlanan gazeteci ve polis şeflerinin avukatları, tutuklama kararı veren Sulh Ceza hâkimlerini reddetmişler.
Sulh Ceza hâkimlikleri bir yargıçtan oluştuğu için, bu ret kararını Asliye Ceza Mahkemesi inceledi ve haklı buldu, sonra da sanıkların tahliyesine karar verdi.
Mahkemenin kararının uygulanması, savcılar tarafından engellendi.
Sonra da bir alt derece hâkimi olan Sulh Ceza hâkimi, bir üst mahkeme olan Asliye Ceza’nın kararını kaldırdı.
Böylece, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının ardından bir kez daha bir “hukuk darbesine” tanık olduk.
O tarihte de savcıların verdiği emirler, bizzat İçişleri Bakanı ve emniyet müdürleri marifetiyle uygulanmamıştı.
Bu son kararla da benzeri bir “darbe” süreci yaşıyoruz: Alt derece hâkimi, bir üst mahkemenin kararını kaldırabiliyor, mahkemenin verdiği kararı savcılar uygulatmıyor.
Artık hukuk düzenimiz, adli sistemimiz geriye nasıl döneceğini bilmediğimiz bir şekilde tahrip edilmiş bulunuyor.
Hukuk devleti, daha önce de yazmıştım, kendi koyduğu kurallar ile bağlı olan devlettir.
Sürprize yer yoktur, kanunlar ortadadır, yargılama usulleri bellidir, kararların hangi süreçlerden geçilerek alınacağı biliniyordur.
Şimdi görüyoruz ki meğerse öyle değilmiş!
Öyle olmamasına karar verecek olan merci, bazı savcılar ve yargıçlar değil, TBMM’dir.
Meclis, bu yol ve yöntemleri yanlış ve hukuk dışı buluyorsa kanunları ona göre yeniden düzenler, yeni kanunlar çıkarır, savcılar ve yargıçlar da onu uygularlar.
Savcıların ve yargıçların var olan kanunları kafalarına göre değiştirmeleri, kanunlardan bağımsız olarak yorumlamaları keyfiliktir.
Hukuk devleti keyfiliği kaldırmaz.
12 yıllık AKP iktidarı, Türkiye’nin adalet sistemini altüst etti, dağılma noktasına getirdi.
Önce yol arkadaşlarıyla el ele verdiler, özel yetkili mahkemeler ve özel yetkili savcılar marifetiyle bunu yaptılar, şimdi de birbirleriyle hesaplaşma uğruna aynı şeyi yapıyorlar.
Devletleri ayakta tutan şey sağlam kurumlarıdır.
Kurumlar yıkılıp dağılırlarsa günün birinde o devletin de ortadan kalkacağını görürüz.
Ama AKP iktidarının bununla ilgilendiği, bunu kendisine dert edindiği filan yok.
Durumumuz tam da bu sözdeki gibidir: Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!
Paylaş