Gül siyasete dönebilir mi?

ESKİ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, AKP’den milletvekili adayı olarak siyasete geri döneceği günün gözde gündem maddelerinden biri.

Haberin Devamı

Gül’ün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olumlu bir işareti olmadan bu işe kalkışmayacağını tahmin etmek zor değil.
Gül, yapısı itibariyle Erdoğan ile sert bir siyasi mücadeleye girmeyi tercih etmez, bir kenarda oturmayı tercih eder.
Bu durumda soru şu: Erdoğan, Gül’ün yeniden siyasete girmesini ister mi? Bu sorunun iki olası yanıtı var:
1– Gül, milletvekili olup, uslu uslu oturacak, Erdoğan’ın işaretlediği alanın dışına çıkmamayı baştan kabul edecek ise, Erdoğan bunu isteyebilir.
Peki, o zaman Gül, böyle bir milletvekili olmayı içine sindirebilir mi?
Doğrusunu isterseniz pek zannetmiyorum ama siyasette peşin hükümlü olmamak gerek, uzun vadeli bir siyasi beklentisi varsa Gül de başlangıç için böyle bir şeye razı olabilir.
2– Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketin siyasi nabzını büyük araştırmalar ile yakından takip ettiğini biliyoruz. Eğer o araştırmalar, bugün AKP’nin başında olan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun performansının “yetersizliğini” gösteriyorsa, Erdoğan “sıtmaya razı” olabilir!
Erdoğan’ın “öncelikli” hedefi “Türk tipi başkanlık sistemi” getirmek olsa da, “hayati” olan hedefi AKP’nin bir kez daha tek başına iktidarda olmasıdır.
Eğer araştırmalar Davutoğlu liderliğindeki AKP’de ciddi bir erimeye işaret ediyorsa, Gül’ün siyasi prestijinden yararlanmayı tercih eder, “başkanlık sistemi hevesini” seçim sonrası gelişmelerine bırakabilir.
Evet, başkanlık sistemi konusunda Erdoğan ile Gül’ün fikirleri uyuşmuyor ama unutmayalım ki siyaset böyle bir şey ve seçim sonrasında Gül’ü bu değişikliğe razı etmek de her zaman ihtimal dahilindedir.
Bugünkü AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “bu sıkletteki” siyaset oyunlarında figüranlıktan başka rol de düşmüyor, onu belirteyim!
Erdoğan ona derse ki “Git ve Abdullah Bey’i gösterişli bir şekilde partiye davet et”, Davutoğlu’na düşecek rol bunu yapmaktan ibarettir.

Haberin Devamı


O tarihte hepiniz bir aradaydınız!


ÖYLE görünüyor ki bu yalan rüzgârı hiç dinmeyecek, ısıtılıp ısıtılıp belli aralıklarla karşımıza çıkarılacak.
Yandaş medya yazarlarının aldıkları talimatı yerine getirip, hep bir ağızdan başlattıkları Kabataş yalanında yeni bir perde, bu kez tacize uğradığını iddia eden kadının kayınpederinin konuşmasıyla açıldı.
Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Sabah’ta yayımlanan demecinde şöyle diyor:
“Bu olayla ilgili tek görüntü kaydı, Kabataş İskelesi’nde İDO’ya ait kameranın 17 dakikalık kaydıdır. Bir tek savcının önünde olan bu görüntü, malum gruplara yakın basına servis ediliyor. Ama gelinimin saldırıya uğramış olabileceği anları kesip atmışlar. İşlerine geldiği gibi, hiçbir sorun yaşamıyormuş gibi göründüğü anları cımbızlamışlar. Şu anda aleyhimize kullanılan delil olan kamera görüntüsünü ben görüp detaylı şekilde inceledim. Görüntülerin tamamını izlediğinizde, gelinimin kalabalık bir grubun arasında olduğu görülüyor. İskele tarafındaki kameranın kaydettiği görüntüler, alanın tamamını görmüyor. Benim gelinim bu 17 dakikalık görüntünün tamamında görünmüyor zaten. Kameranın görmediği noktalardan da geçiyor.”
Osman Bey, “tek görüntü kaydından” ve görüntülerin montajlandığından söz ediyor.
Ama kendisi de biliyor ki “tek görüntü kaydı” diye bir şey yok.
Olayın duyulmasından sonra İstanbul Emniyeti, Kabataş İskelesi’ni merkezine alan ve çapı 7 kilometre olan bir alandaki bütün MOBESE kayıtlarını inceledi.
Olayın geçtiği saatten iki saat öncesine ve iki saat sonrasına kadar bu bölgede bulunan bütün görüntü kayıtları incelendi.
Aradıkları şey, tacize uğradığını iddia eden kadının tarif ettiği tipteki insanlardı:
Siyah deri pantolonlu, bellerinden yukarısı çıplak, ellerinde eldivenler olan, başları bandanalı, 60–70 kişilik kalabalık bir erkek grubu!
Böyle birilerine o görüntülerin hiçbirinde rastlanmadı.
Polis ayrıca olay günü ve saatinde bölgede sinyal veren cep telefonları sahiplerini Emniyet’e çağırarak sorguladı.
Bu kişilerden hiçbiri, sözü edilen türden bir kalabalık görmemiş, duymamış, cep telefonuyla fotoğraflarını çekmemiş.
Kadının vücudunda ve havaya fırlatılan bebekte, böyle bir saldırı sonucunda olması gereken travma izleri yok!
Kadına yardım etmek isterken “feci şekilde dövülen” yaşlı adam ve torunundan da bir iz bulunamadı.
Başkan Bey demecinde “paralel polislerden” de kuşkulandığını söylüyor.
Ona göre bu polisler kasten o görüntüleri yok etmişler, görüntüleri montajlamışlar!
Unuttuğu şey şu ki o tarihte bunların hepsi bir aradaydı!
Zamanın Başbakanı Erdoğan, onlara “ne istedilerse veriyordu”! Onlar da o ne isterse onu yapıyordu!
Bugün hapiste olan bir polis müdürünün, Emniyet Müdürü ve Vali kapıda beklerken, Başbakan’ın odasında saatlerce kaldığı da bir sır değil!
Bir tezgâh planladınız ama işin içine cinsel fanteziler de karıştırdığınız için yalanınız şıp diye yakalandı!

Haberin Devamı


Başbakan bunu okumalı

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, güvenlik paketinin AB ile uyumlu olduğunu söyledi.
Geçenlerde www.diken.com.tr sitesinde Federal Almanya Polis Sendikası Başkanı’nın bir söyleşisi yayınlandı.
Elmas Topçu’nun sorularını yanıtlayan Rainer Welt, “Türkiye’de olanların, yapılmak istenenlerin AB normlarıyla ve Almanya’daki emniyet standartlarıyla alakası yok” diyor.
Ve farkı anlatıyor:
“Almanya’da polisin başında hükümetlerden bağımsız üst düzey memurlar var. Evet, Almanya’da da polis, Federal Meclis ve Federal Hükümet tarafından denetlenir, ama onların hiçbirinin polise müdahale etme yetkisi yoktur. Almanya’da ne bir bakan ne üst düzey bir yetkili, polisin bir operasyonuna, çalışmasına ya da soruşturmasına müdahale edebilir.
Almanya’da başbakan ya da bir bakan gidip de bir savcının soruşturmasına karışmaz, onu etkilemeye kalkışmaz, müdahale etmesi mümkün değil. Almanya’da yasama, yürütme ve yargı çok katı biçimde birbirinden ayrılır. Ve polis de hiçbir partiye itaat etmez, orduya itaat etmez, emir almaz, sadece yasal düzenlemelerde ne yazıyorsa ona bakar, bir politikacının da komandosu değildir.”

Yazarın Tüm Yazıları