PaylaÅŸ
Bu iÅŸe aracılık edenleri kutluyorum. Â
Bu ortaklık, Seyrantepe Stadyumu için yazdığım yazıları bir kez daha doğruluyor.
Bu iş ilk ortaya çıktığı günden beri şunu yazdım: Galatasaray, bu işi kendi olanakları ile yapabilir; kamu imkánlarının bu iş için kullanılması yanlıştır!
Nitekim haklı çıkıyorum.     Â
Galatasaray, bu stadyum için Ali Sami Yen üzerindeki haklarını (tartışmalı haklar da olsa) devretti.
İhaleyi alan şirket stadyumu yapacak ve ücretsiz olarak Galatasaray’a devredecek.
Bu işi finanse etmek için de Ali Sami Yen’in olduğu yerde iş, alışveriş merkezleri ve rezidans yapacak, TOKİ’ye kárdan pay verecek ve üstüne de para kazanacak.
Arap sermaye grubunun bu işe giriyor olması, projenin yapanlar için kárlılığının bir başka göstergesi.
Ben bu yazıları yazarken çok küfür işittim. Fenerbahçeli olduğum için Galatasaray’ın iyi bir stadyum yapmasına karşı olduğum ileri sürüldü.
Şimdi hesap daha iyi ortaya çıkıyor: Ali Sami Yen verildi. Yerine bir iş ve alışveriş merkezi yapılacak. Galatasaray’dan başka herkes kazanacak. TOKİ, müteahhit firma ve Arap sermaye grubu, yaptıkları yatırımın karşılığını haklı olarak alacaklar.
Benim de yazdığım buydu. Galatasaray, bu işi kendi olanaklarıyla yapsaydı, TOKİ’nin, müteahhit firmanın ve Arap sermaye grubunun kazanacağı parayı kendisi kazanabilirdi.
Ama her şeyi devletten bekleme kolaycılığının sonucu, Galatasaray’ın bu kárdan mahrum kalması oldu.
Küfürbazlardan bir özür bekliyorum!
Cumhurbaşkanlığı’nın hediyelerle ilgili açıklaması
CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreter Yardımcısı M. Emin Kuz imzasıyla bu köşede yazdığım "Cumhurbaşkanı’na verilen hediyeler" konulu yazılara toplu bir açıklama yapıldı.
Açıklama, bana değil, Hürriyet Sorumlu Müdürü Necdet Tatlıcan’a hitaben yapılmış.
Belli ki bana "Seni tanımıyoruz" gibi bir mesaj verilmek isteniyor.
Ne kadar üzüldüğümü, saatlerce bu yüzden ağladığımı anlatamam!
Eski Temel fıkrasındaki gibi "Ben de seni tanımayrum" demek mümkün.
Ama defalarca yazdığım gibi, bu köşedeki yazılarım için yapılan açıklamaları yayımlamayı okuyucularıma karşı sorumluluğumun bir parçası görüyorum.
M. Emin Kuz’un açıklamasını da bu nedenle yayımlıyorum:
Açıklama bana ayrılan bu köşeyi kapladığı için de yanıtımı yarına bırakacağım.
İşte açıklama:
"Gazetenizin 17 ve 18 Kasım 2008 tarihli nüshalarında Mehmet Y. Yılmaz imzasıyla yayımlanan ’Cumhurbaşkanı hediyeleri ne yapıyor’ ve ’Cumhurbaşkanı kanunların üzerinde midir’ başlıklı yazılarda gerçeğe aykırı iddialara yer verilmesi sebebiyle aşağıdaki hususların açıklanmasında zorunluluk görülmüştür.
1. Devlet başkanları arasında milletlerarası protokol ve nezaket kuralları çerçevesinde verilen hediyeler, önceden muhatap ülkeye bildirilerek ve karşılıklı olarak hediyelerin mütenasip olması dikkate alınarak Devlet Başkanlarının huzurunda iki ülkenin resmi protokol görevlileri arasında teati edilmektedir. Dolayısıyla, karşılıklı değerleri orantısız hediyelerin sunulması da, bunların gizli tutulması da mümkün değildir.
2. Hediyelerin kayda geçirilmesi ve muhafazası konusunda ise herhangi bir yazılı düzenleme olmadığı gibi önceki sayın cumhurbaşkanlarımızın uygulamalarına ilişkin yerleşik bir teamül de yoktur.
Nitekim Cumhurbaşkanlığında, Cumhuriyetimizin kurucusu ve Birinci Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk’e gelen hediyelerin tamamı ile Onuncu Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer’e gelen hediyelerin bir bölümü dışında hediye ve bunlara ilişkin kayıt bulunmamaktadır. Bazı Cumhurbaşkanlarımızın kendileri veya mirasçıları tarafından kurulan özel müzelerde bu hediyelerin sergilendiği de bilinmektedir.
3. Sayın Cumhurbaşkanları, yazarın daha önceki yazılarında ve son yazısında atıfta bulunduğu kanun ve yönetmeliğin kapsamında yer almamaktadır. Nitekim anılan kanun ve yönetmeliğin 1990 yılında yürürlüğe girmesinden sonra görev yapan son üç Cumhurbaşkanımızın hediyelerin kayda geçirilmesi konusunda standart bir uygulamaları olmamış ve önceki iki Sayın Cumhurbaşkanımız görevlerinin sona ermesinden sonra anılan kanun ve yönetmelikte öngörülen mal bildiriminde de bulunmamıştır.
Bazı kanunların ve yönetmeliklerin yalnız Cumhurbaşkanlarını değil, vatandaşların önemli bir bölümünü kapsamaması da mümkündür. Yazarın iddiasının aksine kanunlara uyma yükümlülüğü ile kanun kapsamında olup olmama hususu tamamen farklıdır. Yazarın da, örneğin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gibi bazı kanunlara tabi olmaması, kanunların üzerinde olmasından veya dokunulmazlık ya da sorumsuzluğundan değil, bulunduğu hukuki durumdan ve bu kanunların kapsamında olmamasından kaynaklanmaktadır.
Bu sebeple, Cumhurbaşkanlarının anılan kanun ve yönetmeliğin kapsamında bulunmadığına ilişkin açıklamaların, "Cumhurbaşkanı kanunların üzerinde midir" sorusu ile karşılanması kötü niyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.
4. Hukuki durum bu olmakla birlikte, Sayın Cumhurbaşkanımıza sunulan bütün hediyelerin kayıtları titizlikle tutulmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız bu hediyelerin ileride adına kurulacak bir müzede sergilenmesini arzu ettiklerini değişik vesilelerle ifade etmişlerdir. Ancak, hediyelerin teatisinden sonra makul bir süre geçmeden kamuoyuna duyurulması milletlerarası nezaket kuralları ile bağdaşmayacağından, kayda alınan hediyelerin bu safhada kamuoyuna açıklanması uygun bulunmamaktadır.
Gazetelere yansıyan ve özellikle yazarın iddiaları başta olmak üzere gerçeklerle ilgisi olmayan hediyelere ve bunların maddi değerlerine ilişkin iddialar ise Cumhurbaşkanlığı’ndan kaynaklanmamaktadır.
Bu itibarla, daha önceki açıklamalara rağmen yazarın Cumhurbaşkanlığı Makamı ve Sayın Cumhurbaşkanımızı zan altında bırakmayı hedefleyen kasıtlı, yakışıksız ve mesnetsiz iddialarda bulunmaya devam etmesi iyi niyetle bağdaştırılamamaktadır.
Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için bu açıklamanın aynı sayfa ve sütunlarda aynen yayınlanmasını 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesi gereğince rica ederim."
PaylaÅŸ