Paylaş
“Eğer bu kardeşiniz seçilirse tarafsız Cumhurbaşkanı olmayacağım. İki taraf var bir devlet, bir millet. Ben milletin tarafında olacağım.”
“Bu kardeşimizin tarafsızlığı” konusunda kimin bir beklentisi vardı, ben bilemiyorum.
Bütün siyasetini, toplumun bir bölümünü ötekileştirmek, kamplaştırmak üzerine kurmuş bir politikacı kendisi.
Cumhurbaşkanı seçildi diye aniden bir zihin açıklığına uğrayacağını ve “tarafsızlaşabileceğini” düşünecek kadar onu tanımıyor olabilen kalmış mıdır?
Hiç sanmıyorum. Erdoğan’dan tarafsız bir Cumhurbaşkanı çıkabileceğini kimse düşünmüyor ama işin garibi de şu ki Anayasa, onun tarafsız olmasını bekliyor!
Erdoğan, politik varlığını toplumun bir kesimini ötekileştirmek üzerine kuran her siyasi demagog gibi konuşuyor.
Tarafsız olmayacakmış, çünkü devlete karşı milletin yanında yer alacakmış!
Yani “devlet” diye bir kesim var. Bunlar kimlerden oluşuyor olabilir? Kısaca sivil–asker bürokratlar diyebiliriz.
Millet vergisini veriyor, bir devlet mekanizması oluşuyor, milletin savunma, eğitim, sağlık, ulaşım, enerji gibi ihtiyaçlarını bu mekanizma karşılıyor.
Onlarla, millet karşı karşıya gelecek ve Erdoğan da burada milletin yanında yer alacak, onu devlete yedirmeyecek!
Kendisi 12 yıldır iktidarda.
“Devlet” diye tanımlayabileceğimiz mekanizma elinde, istediğini tayin ediyor, istediğini sürüyor, istediğini terfi ettiriyor, istediğini devlet memuru yapıyor.
Kendisi milleti temsil ettiğine göre, bu devlet mekanizması demokratikleşmiş de olmalı ama hâlâ “devlet–millet” diye ayırdığına göre bunu başaramamış. Bu nasıl bir ustalık, anlamak zor!
Eğer gerçekten “büyük usta” idiyse, bugüne kadar bu sorunu çoktan aşmış olmalıydı.
Devlet aygıtını demokratikleştirmiş, şeffaf ve hesap verebilir hale getirmiş olması gerekirdi, ama demek ki yapmamış.
Bunu yapmak gibi de bir isteği yok aslında.
Erdoğan döneminde hangi devlet görevlisi yaptığının hesabını verdi, hangi devlet kurumu şeffaflığı sağlayabildi?
Roboski’den başlayın, maden kazalarına, işkencecilere kadar kimse hesap vermedi. Hesap sormaya çalışanlara, hükümet engel oldu.
İşkenceciler, görevlerini ihmal edenler, rüşvetçiler bizzat bu hükümet tarafından korundu.
Erdoğan döneminde, kamu görevlilerinin dokunulmazlık zırhları daha da güçlendi, yaygınlaştı. Devlet aygıtını demokratikleştirmedi ve şimdi de kalkmış “Devlete karşı milletin yanında olacağım” diyor!
Kitlelerin böyle demagojilerden hoşlandığını, bugün devlet diye tanımladığı şeyin aslında ta kendisi olduğu gerçeğinin görülmeyeceğini biliyor.
Medya Erdoğan’ın emrinde
MEDYADA çıkan haberleri izleyip tasnif eden medya takip şirketleri var. Bir konuyla ya da kendisiyle ilgili olarak medyada çıkan haberleri takip etmek isteyenler bu kuruluşlara abone oluyorlar.
Bu takip merkezleri, iyi bir iş de yapıyor, zaman zaman genel bir medya değerlendirmesi de sunuyorlar.
Böyle bir değerlendirme Cumhurbaşkanı adayları Recep Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş için de yapılmış.16 Haziran ile 3 Temmuz tarihleri arasında geçen sürede, medyada Erdoğan ile ilgili 151 bin 965 haber yayınlanmış. İhsanoğlu için 4 bin 389, Demirtaş için ise 476!
Televizyon kanallarında aynı tarih aralığında Erdoğan 3 bin 277, İhsanoğlu 2 bin 273, Demirtaş ise 870 kez görüntülü haber olmuş.
Ne kadar “adil” bir seçim yapacağız, değil mi?
Komisyon işte bunları soruşturacak
DÖRT bakan hakkında “yolsuzyuk ve rüşvet iddiaları” ile ilgili soruşturmayı yapacak komisyonun en sonunda bugün TBMM Genel Kurulu’nun bilgisine sunulacağı bildiriliyor.
Komisyonun kurulmasının bu kadar geciktirilmesinin bir tek anlamı vardı, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde rüşvet ve yolsuzluk konularını halkın gözünden kaçırmak.
Çünkü Başbakan, 17 ve 25 Aralık 2013 tarihlerinde ortaya çıkan rezilliklerin bir “darbe girişimi” olduğu iddiasında ısrarlı, o bu nutukları atarken ortaya rezillikler ile ilgili belgelerin dökülmesini istemiyor.
17 ve 25 Aralık tarihlerinde neler öğrendiğimizi kısaca hatırlatmak istiyorum ki kurulacak komisyonun hangi iddiaları araştıracağını bilelim.
-Halkbank Genel Müdürü’nün evinde, ayakkabı kutularına doldurulmuş 4.5 milyon dolar çıktı.
-Müstafi İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlunun evinde 1 milyon 200 bin lira nakit para ve boyum büyüklüğünde yedi çelik kasa ele geçirildi.
-Müstafi Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın adı 52 milyon dolarlık rüşvet verilen listede yer alıyor. Aynı bakana, Reza Zarrab, 700 bin lira değerinde kol saati hediye etmiş. Özel uçağıyla ailesiyle birlikte umreye yollamış.
-Müstafi İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, Reza Zarrab’dan özel koruma hizmetleri ve bazı kişilerin TC vatandaşlığına geçirilmesi için 10 milyon dolar aldığı belirtiliyor.
-Müstafi AB Bakanı Egemen Bağış’ın aynı işadamından elbise, ayakkabı torbaları ve gümüş tepsi içinde 1.5 milyon dolar aldığı iddiası var.
-Başbakan’ın emriyle, eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın koordinatörlüğünde, ballı ihaleler verilen işadamlarına salma salınarak havuz kurdurtuldu, bu havuzda toplanan para ile gazete ve televizyonlar satın alındı.
-Operasyon gecesi Başbakan’ın oğluna “Evdeki paraları sıfırlayın” talimatı verdiğine ilişkin telefon kayıtları ortaya çıktı. Paralar o kadar çoktu ki dağıta dağıta bitiremediler, evde en son 30 milyon Euro para kaldığı anlaşıldı.
-Başbakan’a Urla’da iki villa hediye edildiği, kızının villaların inşaatıyla bizzat ilgilendiği ortaya çıktı. Başbakan “O villalar 30 yıldır var” dedi, ama geçen yıl bile villaların olmadığı uydu fotoğraflarından anlaşıldı.
-Başbakan’ın oğlunun bazı telefon konuşmalarından anlaşılıyor ki biriken para emlak yatırımlarında da kullanılmış.
Paylaş