Paylaş
Sezen dini inanışlara hakaret etmiş, inançlılara öküz demiş vs!
Sezen Aksu, ertesi gün tepkiler üzerine şöyle bir açıklama yaptı:
“Sınırsız özgürlükten yanayım. Bir yetişkinin kendi iradesiyle verdiği her kararın, inançlarının, fikir ve düşüncelerinin önünde saygıyla eğilirim ve her türlü ayrımcılığın külliyen karşısındayım. Bütün yaşamım bunun örnekleriyle doludur. Ancak henüz ilkokul çağındaki bir kız çocuğunun başını örterek, onu küçük bir kadına dönüştürmeyi öneren bu cinsiyetçi yaklaşımı sonuna kadar reddediyorum.”
Böyle dediği için de Sezen vatandaşların dini hassasiyetlerini anlamayan bir özgürlük düşmanı haline geliyormuş!
Sanıyorum artık toplumumuzun büyük çoğunluğu bu konuda hemfikir: Bir yetişkin kadın canı nasıl istiyorsa öyle giyinebilir!
İslamcılara göre, aileler İslam’a göre artık “ergen” sayılması gereken yaştaki kızlarını da tesettüre sokabilirler. Bu yaş 9 da olabilir, 10 da, 16 da!
Buna elbette kimsenin karışmaya hakkı yoktur, aileler çocuklarını istedikleri gibi yetiştirirler.
Fiziksel, ruhsal ya da cinsel olarak taciz etmedikleri sürece devlet o işe burnunu sokma hakkına sahip değildir.
Ama her şeye demokrasi çerçevesinden bakıyorsak, şu hakkı da herkesin kabul etmesi gerek:
Bir toplumsal–etnik–dini geleneği, inancı eleştirmek, o fikirle mücadele etmek de bunu yapmak isteyen herkesin hakkıdır!
Bu devirde kadınları tesettüre girmeye zorunlu tutan inançlara karşı çıkmak da bir haktır, tıpkı o inancı yaygınlaştırmaya çalışmanın da bir hak olduğu gibi!
Kadınların istedikleri gibi giyinme haklarını savunmak başkadır, kadınları toplumsal yaşama karışabilmeleri için bazı örtünme kurallarına tabi kılan inançlar ve geleneklere karşı çıkmak, eleştirmek başka şey.
Her ikisini bir arada yapabiliriz çünkü.
Bir yandan kadınların istedikleri gibi giyinme haklarını savunuruz.
Diğer yandan kadını ikinci sınıf bir cinsel kimlik olarak kodlayan, eşitsizliğinin altını kabaca çizen, toplumsal yaşama başka türlü katılmasına olanak vermeyen fikirlerle mücadele edebiliriz.
Bazı konuları “kutsal” ilan edip tartışılmasını engellemek bir demokraside kabul edilebilir bir durum değildir.
Demokrasi hamilelik gibidir, “yarımı” olmaz!
Bu memleketin ‘öküzü’ boldur!
TABİİ bir de şu var: Sezen Aksu’nun sözünü ettiği “öküzler” sadece İslamcılar arasından çıkmıyor. Bu memlekette en bol olan şeyin, “kendi nefsini terbiye edememiş öküzler” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Onların bu durumlarının cezasını kadınlar çeker, çekiyorlar. Gazetelerde her gün bununla ilgili haberleri okuyoruz.
Kurbanların siyasi–dini inançları, hayat biçimleri vs. değişebiliyor ama hepsinin cinsiyeti aynı:
Bu toplumda kadın olarak dünyaya gelmişler, suçları bu!
Mesele gerçekten inançlar mı?
MİLLİ Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ortaokuldan itibaren türbanın serbest bırakılacağını açıkladığı zaman, gazetecilerin “Peçe–çarşaf da serbest olacak mı” sorusu üzerine de şunu söylemişti:
“Yok öyle şeyler. Böyle provokasyonlar olur mu? Bugünlerde bekliyorum, olur. Evet, birileri bu tür fotoğraflar çekmek için mizansenleri kurgularlar. Geçmişte bunun örneklerini yaşadık. İşin doğal akışı içerisinde böyle şeyler olmaz.”
Bir yıl önce, 18 Ekim 2013 tarihinde, Eskişehir’de, kamuda türban serbestliği getiren düzenleme için kendisine teşekkür eden bir öğretmene yanıt olarak, “Bu yönetmelik düzenlemesinden sonra sabote etmek için birtakım mizansenler yapılacağı endişesini taşıyordum. Çarşaflı öğretmen gibi mizansen olur diye düşünüyordum. Ama öğretmenlerin sağduyusu bu tür provokasyonları da boşa çıkarır” demişti.
Gördüğünüz gibi Bakan Avcı’nın zihin dünyasında, okula çarşaf–peçe ile giden, gitmek isteyen öğretmen ya da öğrenci, olsa olsa bir provokatör olabiliyor!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da 31 Ekim 2013 tarihinde havuz medyasının haber kanalında Murat Akgün’ün programına konuk olmuş, “Meclis’te çarşaf olacak mı?” sorusuna “Bunlar yanlış şeyler, hayır” cevabını vermişti.
Şimdi biliyoruz ki inançları gereği “tesettür” için çarşaf ve peçeyi şart gören kadınlar var.
Onların inancına göre, “sıkmabaş türban” bağlayıp, bir de üzerine makyaj yapmak tesettür kurallarına ters.
Ve şimdi okullarına, işlerine giderken AKP hükümetinin “tesettür” anlayışı ile iktifa etmek zorundalar.
E hani siz bu işi inanç özgürlüğü adına yapıyordunuz?
Sizinkisi “inanç” da sizinkine benzemeyenler “inanç” değil mi?
Onun için numara yapmayı bırakın.
İnançlar filan umurunuzda değil, hedeflediğiniz tek şey herkesin sizin istediğiniz gibi yaşaması.
Paylaş