14 devlet üniversitesinde rektör seçimi yapıldı ve YÖK bu üniversitelerden gelen listelerin 11’inde sıralamayı değiştirdi.
Üçüncüler birinci oldu, birinciler, ikinci, üçüncü! Şimdi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu listelere bakıp yeni rektörleri atayacak. YÖK’ün listesini mi dikkate alacak, üniversitelerde yapılan demokratik seçimleri mi, hep birlikte göreceğiz. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı’nın, Yargıtay Başsavcılığı seçimindeki tutumunun samimiyet derecesi de ortaya çıkacak tabii! Bu arada Giresun Üniversitesi’ndeki rektörlük krizinin aynen sürdüğünü de tekrar hatırlatmış olayım. Rektörlüğe vekaleten atanan Prof. Dr. Yılmaz Can’ın görev süresi 12 Mayıs’ta doluyor. YÖK, Haziran 2010’da yapılan rektörlük seçiminde birinci olan Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar’ı listeye hiç koymamış, üçüncü sıradaki hocayı birinci sıraya koyarak listeyi Köşk’e göndermişti. Listenin üçüncü sırasında yer alan ve seçimde sadece iki oy alarak sonuncu olan Prof. Dr. Yılmaz Can, seçimin yenilenmesi için istifa edince de seçimin yenilenmesi zorunlu olmuştu. Ankara İdare Mahkemesi, seçimin yenilenmesini durdurunca Prof. Dr. Can vekaleten rektör yapılmıştı. Şimdi görev süresi doluyor, YÖK İdare Mahkemesi’nin kararına hâlâ uymuş değil. Cumhurbaşkanı önüne gelen listelere bakarken, YÖK’ün nasıl bir partizanlık içinde bulunduğunu gösteren bu örneği de göz önünde bulundurur belki.
Din ticareti tam gaz!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın son seçim konuşmalarına bakıyorum da “Galiba seçim anketlerinde bize söylenenler palavra” diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü Başbakan seçim propagandasını açık bir din ticareti haline çevirdi. Her konuşmasında CHP’lilerin “dini bilmediğine” sözü getiriyor, o meydanlarda toplanan insanların çoğunun anlayamayacağı Arapça kelimelerle konuşmasını süslüyor. Vardığı noktada da hedef göstermekten kaçınmıyor. CHP Genel Başkanı’nı “Allah’a hakaret etmekle” suçluyor, milletvekili adayı Binnaz Toprak’ı “Allah’ın ayetini eleştirmekle” itham ediyor. Varmak istediği yer çok açık: “Bunlar dinsiz” demeye getiriyor, kendisi “dindar” ya bu nedenle de oyları istiyor! Başka anlamlara gelen sözleri eğip bükerek ve bununla insanları kandırarak nasıl “dindar” olunabiliyor, orası da ayrı mesele. Ancak Başbakan’a şunu hatırlatmak isterim: Sizin çok beğenip uçağınızdan eksik etmediğiniz bazı gazetelerin okuyucuları arasında herkesin bildiği gibi sayıları az da olsa “meczuplar” bulunabiliyor. Bu yaptığınızla onları tahrik ediyorsunuz. Tam da seçimler öncesinde ateşle oynuyorsunuz!
Başkan, internette gezemiyormuş!
BİLGİ Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun başkanı Tayfun Acuner, “internete devlet filtrelemesi”ni savunurken Faruk Bildirici’ye şöyle dedi: “Ben yanımda birileri varken internete girmeye çekiniyorum. Bir anda bir porno! Sunum yaparken kaç kişinin başına geldi bu!” Gerçekten ilginç bir durum! Benim başıma gelmedi. İnterneti kullanmayı bilenlerin de başına gelmiş olma olasılığı çok ama çok zayıf. Bence Başkan hemen bir bilgisayar kursu almalı! Ya da “porno” kelimesinin anlamını bilmiyor da olabilir tabii! Karşısına çıkan her şeyi porno gibi görüyor olması da bir başka olasılık. Eğer sorun bu ise Başkan yine bir danışmanlık hizmetinden yararlansa iyi olur!
Vatan sevgisi mi dediniz?
OY pusulalarının ihalesinde daha önce 12 milyona bu işi yapabileceğine ilişkin teklif verip, ihaleyi de kazanan matbaanın sahibi fiyatını üç gün sonra bu kadar indirmesinin nedenini şöyle açıklıyor: “Vatan millet demokrasi sevgisi! Bu millete feda olsun!” Matbaanın patronu hepimizi saf zannediyor olmalı. Bu iş sadece bir basım işi. Kâğıdını devlet veriyor. Ve bu basım işi düzgün bir ihale yapılmış olsaydı bu son fiyatın bile yarısına yapılabilirdi. Eminim Sayıştay daha sonra bu ihaleyi ciddiyetle inceleyecek, piyasadaki gerçek baskı fiyatlarıyla, ihalede ortaya çıkan fiyatı karşılaştıracak uzmanlarla da konuşacaktır. O zamanı bekleyelim!