Paylaş
Bu yanıttan nasıl bir sonuç çıkarmalıyız?
Ya CHP, 12 Eylül döneminden kalma Anayasa’dan memnun, hiçbir şeyin değişmesini istemiyor...
Ya da CHP, AKP’nin yapacağı Anayasa değişikliğinin ciddi rejim sorunlarına yol açacağını düşünüyor.
Eğer birinci durum geçerliyse, söyleyecek bir şeyim yok. CHP yönetimi, bununla ilgili hesabı bana değil, CHP üyelerine verecektir. İkinci durum geçerliyse, CHP’nin muhalefet anlayışını değiştirmesi gerekir.
Siyaset, sorun çözmek için yapılır. Var olan sorunları çözmemeye yönelik inatlaşma, siyaset yapmak değildir.
CHP, AKP’nin niyetinden endişe ediyorsa yapacağı şey Anayasa değişikliği çalışmalarının içinde olmak, AKP’nin varsa gizli niyetlerini açığa çıkarmak ve demokrasimizi gerçekten güçlendirecek değişikliklerin yapılması için çalışmak olmalıdır.
Bir demokraside muhalefet partileri zaten bunun için vardırlar.
"Hiçbir şey yaptırmam" türü muhalefet işe yarıyor gibi görünse de partilere esasen hiçbir şey de kazandırmaz.
CHP, gelecek seçim için bir iktidar alternatifi olmak istiyorsa, sorunları görmezden gelen ve erteleyen değil, sorunlara çözüm öneren ve arkasına toplumsal muhalefeti de alarak bu çözümleri gerçekleştirmeye çalışan bir parti olmalıdır.
Not: Mesleki bir toplantı için üç gün süreyle yurtdışında olacağım. Toplantının yoğun gündemi nedeniyle yazı yazamayacağımı okurlarıma duyururum.
Gün ’düşenlere’ vurma günüdür!
SON hükümet değişikliğinden sonra koltuklarını kaybedenler, şimdi hayatın gerçeğiyle karşılaşmaya hazır olmalılar.
Eskiden karşılarında ceketlerini ilikleyip iki büklüm eğilenleri artık göremeyecekler. Daha da kötüsü, bu tür insanların sayısının, zannettiklerinden çok çok daha fazla olduğunu da görecekler.
Kendilerine yine "sayın bakanım" diye hitap edilecek, etraflarında korumalar pervane olacak ama artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Telefonlar daha az çalacak, boyları eskisine göre sanki iki-üç santim kısalmış gibi olacak.
Ve en acısı: Geçmiş hükümetin başaramadığı her şeyden onlar sorumlu tutulacaklar. Dün bunun ilk ipucunu Yeni Şafak Gazetesi’nde yayımlanan bir köşe yazısında buldum.
Gazetenin ekonomi bölümünün yöneticisi İbrahim Kahveci, ekonomik öngörüleri bu kadar sapan bir kadronun bakanlıklarda kalamayacağını yazıyordu.
"Türbanlı yazar" Nihal Bengisu Karaca dünkü yazısında "evlat sevgisi ile ticaret sevgisinin devlet imkánları çiftliğinde çiftleştirilmesi ile elde edilen sıvı yumurtalardan", "iktidar partisinden olmayan belediye hizmeti alamaz türü akıl dışı etik dışı laflardan" ve "oğullarına alışveriş merkezlerinde bardakta mısır arabası alanlardan" söz ediyordu.
Bu giderek yaygınlaşacak ve geçmişin bütün günahı bakanlıkları ellerinden alınanların sırtından çıkarılarak, "esas oğlan" aklanacak.
İşte bu nedenle bakanlıklardan alınan siyasetçilere kendilerine yeni uğraşılar edinmelerini tavsiye ediyorum. "Nöbet değişikliği, bayrak yarışı" gibi sözlerin bizim siyaset düzenimizde geçerliliği yoktur ve gelecek seçimlerde milletvekili rozetlerini de aday bile olamadan kaybederlerse hiç şaşırmasınlar.
Koltukların büyüsüne kapılmayın
AKP hükümetinin geçmiş hatalarının "eskimiş bakanların" sırtına yüklenmesi yarışını hiç kuşku duymayın ki "kral öldü, yaşasın kral" prensibi takip edecek.
Yeni bakanların işlerine ne kadar hákim olduklarını, dosyalarını sular seller gibi ezbere bildiklerini, boylarının boslarının ne kadar göz alıcı olduğunu allayıp pullayıp yazacaklar.
Ve yeni koltuğa oturanlar her sabah aynaya baktıklarında "Ben neymişim be" diyecekler.
Küçük dağları kendilerinin, ortanca dağları Recep Tayyip Bey’in yarattığına olan inançları artacak.
Artık yaptıkları her espriye, herkesin güleceğini de görecekler.
Devlet misafirhaneleri, zengin sofraları önlerine serilecek. Yeni bakanların, taze heyecanlarına limon sıkmak istemem ama yandaş medyadan duymayacakları bir şeyi ben söyleyeyim de kulaklarının bir kenarında küpe olsun:
Mağrur olmayın. İnsan olmaya, adil olmaya çabalayın. Kendinizi Recep Tayyip Bey’in emir eri gibi görmeyin, işgal edeceğiniz makamın hakkını verin. Bu koltuklar, sizden hemen önce o koltuklardan kalkanların şimdi öğrenmiş oldukları gibi gelip geçicidir, büyüsüne kapılmayın!
Paylaş