Paylaş
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, bir iftara katıldı ve seçim sonuçları ile ilgili bir değerlendirme yaptı, şöyle konuştu:
“Bize seçmen dedi ki, ‘Sizin arabanın çekişinde düşme var. Şöyle buji, platin ayarını filan bir yaptırın. Belki vantilatör kayışı gevşemiş olabilir. Karbüratörü de bir temizleyin. Araba sağa sola da çekiyor. Bir rot balans ayarı da yaptırın’ dedi. ‘Sizin egzozdan birtakım çatlak sesler geliyor. Bir egzozu da tamir ettirin.”
Şahin’in, seçim sonuçları için kullandığı benzetme herkesin anlayacağı kadar açık.
Sözlerini “Biz bu mesajları aldık” diye tamamladığına göre ikinci aşama arabayı bakıma almak olmalı.
AKP için kritik soru da bu zaten: Bu otomobili servise kim götürecek?
Normal olarak bunu yapacak olanlar partinin üyelerinden başlayarak, her düzeydeki kurulları olur. Ama AKP’nin parti içi demokrasi bakımından diğer partilerimizden bir farkının olmadığını, hatta ilçe–il kongrelerindeki aday olacak kişilerin bile merkezden belirlendiğini, bu talimata karşı çıkanların o kongreyi kazansalar bile koltuklarında oturamadıklarını da biliyoruz.
Çünkü partiyi esasen bir kişi yönetiyor ve o kişinin hırsları, endişeleri, olayları algılayış biçimi partinin politikası haline geliyor.
Şahin de tecrübeli bir politikacı, söylediği bu sözlerin nereye gideceğini biliyor olmalı.
Yani aslında o sözlerin muhatabı iftar yemeğine katılanlar değil, şu anda Anayasa gereği tarafsız ve partisiz olması gerekirken elini partinin üzerinden çekmeyen Cumhurbaşkanı’ndan başkası değil.
İşin zorluğu da burada!
AKP kişilerden bağımız olarak bir siyasi parti olmayı başarabilecek mi, başaramayacak mı?
Varlığını Erdoğan’ın varlığına armağan edecek mi?
Bu sorunun yanıtını da çok yakında alacağımızı düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı bir erken seçim istediğini saklamıyor, kurulacak bir koalisyon nedeniyle sarayında bir başına kalabileceğini görüyor.
Eğer Başbakan Ahmet Davutoğlu bu isteğe direnip işleyecek bir koalisyon kurma konusunda bir irade ortaya koyabilirse, anlayacağız ki otomobil servise çekilmiş.
Kasımda bir erken seçime ülkeyi götürmeye yönelirse anlayacağız ki AKP, geleceğini bir tek kişiye ipotek etmiş, otomobili servise götürecek kimse de yok!
Bir açık katliam çağrısı
ANKARA sokaklarına kendilerine Genç İslami Müdafaa adını veren birileri bir afiş asmış.
Afişin fotoğrafını haber sitesi www.diken.com.tr’de gördüm.
Afişte bir LGBTİ gösterisinde çekilmiş fotoğraf var: Kalabalık ellerinde gökkuşağı bayraklarla toplanmış.
Afişin üzerinde de şöyle bir yazı yer alıyor: “Lut Kavmi’nin çirkin işini yapanı görürseniz faili de mef’ulü de öldürünüz.” – (Tirmizi–Ebu Davud)
Bu açık bir katliam çağrısı: Kısaca “Eşcinselleri öldürün” diyor!
Derneğin internet sayfasında şöyle bir gezindim, böyle bir afiş hazırlamış olmalarının nedenini “İslam’ın bu konudaki hükmünü duyurmak” olarak açıklıyorlar.
IŞİD ile ilişkileri olduğu iddialarını yalanlıyorlar ve bu örgütü “tekfirci–zalim” olarak niteliyorlar.
Yani buradan anlıyoruz ki eşcinselleri IŞİD gibi damdan atarak öldürmeyecekler.
Başka hangi yöntemi tercih ettiklerini bilemiyoruz tabii, bununla ilgili bir ayrıntı yok.
Derneğin sitesinde yayınlanan bir başka haberi de okudum.
Grubun Sakarya Üniversitesi’ndeki üyeleri bir gösteri yapmışlar, ODTÜ’de var olduğunu iddia ettikleri bir “hoşgörüsüzlüğü” eleştiriyorlar. Haber şu başlıkla yayınlanmış: “Sakarya Üniversitesi’nde ODTÜ’deki Tahammülsüzlüğü Kınama Eylemi.”
Beğenmedikleri, onaylamadıkları insanların öldürülmesi için davetiye çıkarabiliyorlar ama aynı zamanda “tahammülsüzlükleri” de kınıyorlar.
Kendileri başkalarının varlığına tahammül edemiyorlar ama kendileri herkesten “tahammül” bekliyorlar.
Merak ediyorum Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu afiş ile ilgili nasıl bir işlem yaptı.
Bir soruşturma
başlattı mı?
Yoksa savcılık da bu gruba “tahammül” edilmesinden mi yana?
Siyasi rüşt ispatı için
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’a kutlama ziyareti yaptı ve gazetecilere şunu söyledi:
“Bütün parti liderleriyle görüşeceğiz. Birlikte bir çözüm bulma çabası içerisinde olacağız. Bizlere milletin verdiği görev açıktır: ‘Uzlaşın ve hükümet kurun’. Başlarken uzlaşmama düşüncesi millete saygısızlık olur.”
Gerçi aynı konuşmada HDP ile bir koalisyonun mümkün olamayacağını söyleyip, alternatiflerden birini peşin olarak eledi ama yine de bir koalisyona pozitif baktığını deklare etmiş oldu.
Cumhurbaşkanı’nın koalisyona sıcak bakmadığını, bir erken seçim istediğini de biliyoruz. Zaten üç–dört gündür kendisine bağlı medyadaki talimat yazarları aynı şeyi tekrarlayıp duruyorlar.
Şimdi Davutoğlu’nun önünde siyasi olarak rüştünü ispat etmek gibi bir durum var.
Saray’ın engellemelerini aşıp, bir koalisyon hükümeti kurarak AKP’de bir rot balans ayarı yapabilecek mi, yapamayacak mı?
Yoksa Saray’a teslim olup “maiyette parti genel başkanı” olmayı içine sindirebilecek mi?
Heyecanla bekliyorum!
Hak geçmesin
DÜN yazdığım yazıda Diyarbakır bombacısı ile ilgili haberlerin hepsini sanki bir tek arkadaşımız yazmış gibi bir anlam çıktı.
Türk kamuoyu Diyarbakır bombacısı Orhan Gönder’in bu eylemden iki gün önce Diyarbakır’da “asker kaçağı” olduğu için Diyarbakır emniyeti tarafından yakalandığını, ancak kendisi hakkında herhangi bir işlem yapılmadan bırakıldığını ilk kez Arda Akın’ın 26 Haziran tarihli “Bombadan İki Gün Önce” başlıklı haberinden öğrendi. Arda’nın hakkını teslim edeyim istedim.
İdris Emen ile Arda Akın’ı da takipçilikleri ve iyi muhabirlikleri için bu vesileyle kutlayayım.
Paylaş