Bu da halt etmenin Kürtçesi

DÜN elime yeni çıkmış bir kitap geçti. Kitabın ve yazarının adını vermeyeceğim, çünkü böyle yaparsam "Hedef mi gösteriyorsun" suçlaması ile karşılaşmaktan endişe ediyorum!

Bunun da bir çeşit "terör" sayılması lazım geldiğini belirteyim ama yine de dilimi tutayım.

Yalnız şunu söyleyeyim, yazar "Kürt siyasetinin" bilinen isimlerinden biri.

Kitaptan söz etme gereğini duymamın nedeni ilk sayfasında yer alan "ithaf" cümlesi.

Şöyle diyor: "Hrant Dink'e-Halkının trajik tarihinde 1.500.001. sırayı alana."

Ermeni Tehciri
sırasında kaç Ermeni'nin öldürüldüğü ya da yollarda öldüğü ile ilgili o kadar çok sayı var ki, hangisinin doğru olduğunu kesin olarak bilmemiz için her iki tarafın da belgelerinin incelenmesini gerektiren bir çalışmaya ihtiyaç var.

Sakarya Üniversitesi'nden Haluk Sevi 55 bin rakamını veriyor. Taner Akçam'ın rakamı 800 bin. Etyen Mahçupyan "400 ile 600 bin arasında" diyor. Prof. Dr. Kemal Çiçek 10-15 bin sayısını veriyor. ASAM'dan Ömer Ergun Lütem, "1914'teki Ermeni nüfusu ile savaş sonrası nüfusu arasındaki farkın 292 bin olduğunu ama bunun sadece öldürülenleri değil, genel nüfus değişimini anlattığını" savunuyor.

"1,5 milyon Ermeni öldürüldü" rakamının kimin tarafından verildiğini de biliyorsunuz zaten. Bilmediğimiz bu sayıyı nereden bulduğu sadece.

1915'te yaşanan trajedinin bir sayılar savaşına döndürülmesinin, beni bir insan olarak rahatsız ettiğini söyleyeyim önce.

Söz konusu yazarın Hrant Dink'in öldürülmesini, 90 yıl önceki olaylarla birleştirmesindeki garipliğe dikkat çekmek istedim sadece.

Bu hastalıklı düşünceyi "rahmetli" Hrant Dink duysaydı, ne derdi diye merak ettim.

Ölümler üzerinden siyaset yapma alışkanlığının bir devamı olan bu tutumu görse, hemen bir sopaya davranırdı, buna hiç kuşkum yok!

Eski bir oyun ama işe yaramaz

MUHALİF basını devletin gücünü kullanarak sindirme ve yıldırma politikası, bizim siyasi kültürümüzde yeni bir şey değil.

Eski gazetecilerin anılarında tek parti dönemi CHP'sinin ve sonra da DP'nin muhalif basını sindirmek için neler yaptıklarını anlattığına çok tanık olmuşsunuzdur.

Gazetecilik yaşamımda da Milliyetçi Cephe hükümetlerinin benzer uygulamalarını gördüm.

Tansu Çiller'in çalıştığım gazetelere dev bir hesap uzmanları kadrosu gönderdiğinin de tanığıyım.

Turgut Özal ve Mesut Yılmaz'ın da kamu kuruluşlarının reklamları aracılığıyla basın üzerinde etkinlik kurma çabalarını birinci elden görmüşlüğüm var.

Ama ilk kez sadece kurumlara değil, o kurumlarda çalışan gazetecilere de "maliye sopası" gösterildiğine tanık oluyorum.

Kanaltürk'te program yapan gazeteciler sanıyorum ki bu konudaki ilk örnekler.

Demek ki bu icadı yapmak da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a nasipmiş!

"Vergi incelemesi" bir insana çamur atmanın en iyi yoludur aslına bakarsanız.

Bir vergi cezası kesersiniz, sonra "mükellef" uğraşır durur.

Aradan geçen aylar, yıllar boyunca "veri kaçakçısı" diye anılır, derdini de kimseye anlatamaz.

Okuduğum okul nedeniyle Maliye bürokrasisi içinde bir hayli tanıdığım oldu.

Şunu biliyorum: Namuslu denetleme elemanları bu tür oyunlara alet olmamayı da başaracaklardır.

Mavi yolculuk için torpil istemişler

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, havaalanı işletmecisi TAV'ın halka açılan hisselerine yurtdışından 5 milyar dolarlık talep gelmesi ile ilgili şunları söyledi:

"Talepte bulunanlar ne Cumhurbaşkanlığı seçimini ne de erken seçimi soruyorlar."

Başbakan, bunu Türkiye'ye duyulan güvenin artmasına bağlıyor.

Benim kişisel düşüncem ise bunun daha çok söz konusu şirkete duyulan güvenden kaynaklandığı.

Elbette, Türkiye'deki "yatırım ikliminin" iyi görünüyor olmasının da bunda payı var.

Dün TAV'ın CEO'su Sani Şener'e "Yatırımcılar gerçekten Türkiye'deki seçimlerle ilgilenmiyorlar mı" diye sordum.

"Evet" diye yanıtladı. Şirketi tanıtmak için düzenlenen "road show" boyunca neredeyse her milletten yatırımcı ile görüşmüşler, kimse seçimlerde ne olacak diye bir soru sormamış.

"Peki, ne sordular o zaman" diye ısrar ettim. "Şirketin durumu, gelecek planları, vizyonumuz ve yeni yatırım olanaklarımızı sordular" dedi.

Yatırımcılardan bazıları da "torpil" istemişler. "Bu yaz mavi yolculuk için bize Cobra King yatını ayarlayabilir misin" diye.

"Demek ki onlar da mavi yolculuk koylarının hızla yok olduğunun farkındalar, iş işten geçmeden görmek istiyorlar" diye düşündüm.
Yazarın Tüm Yazıları