İRLANDA Başbakanı Bertie Ahern, 6 Mayıs günü 11 yıldır sürdürdüğü bu görevden istifa ederek ayrılacağını açıkladı.
Görevde bulunduğu süre içinde İrlanda’nın ekonomik bakımdan son derece geliştiği biliniyor. Ayrıca Kuzey İrlanda sorununun çözüm sürecinde de önemli katkıları olan bir lider.
Ahern’in görevinden istifa etmek zorunda kalmasının nedeni, 90’lı yıllarda bazı yakın arkadaşlarından "borç almayı kabul etmiş olması".
Partisine yapılan bazı yardımların da kendi banka hesabı üzerinden geçirilmesi gibi bir ahlaki problemi daha var.
Bunun için hakkında açılan soruşturma sürüyor.
Ama hakkında mali yolsuzluk nedeniyle soruşturma açılmış bir başbakan olarak kalmak yerine, siyasetten çekilmeyi tercih ediyor.
Çünkü o ülkede insanlar, tuttukları, oy verdikleri bir partinin başkanının böyle açıklanamayan gelirleri olmasını "bizdendir" diye görmezden gelmiyorlar.
Yakın arkadaş bursuyla çocuk okutmak, servetlerini açıklarken eş-dosttan alınmış borçlara sığınmak o ülkede işe yaramıyor.
Nüfuslarının yüzde 99’u Müslüman değil ama iş siyasette ilkeler ve ahláki prensipler meselesine gelip dayanınca kimse, kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.
Zaman zaman Türkiye’nin gelişme modeli olarak kendisine İrlanda’yı örnek almasını söyleyenlere rastlıyoruz.
Bu küçük ülkenin her ayrıntıyı ince ince planlayarak ve yeni ekonominin sağladığı fırsatları değerlendirerek yarattığı başarı elbette bizim gibi her ülke için örnek olmalı.
Ama sanıyorum bu başarıyı sağlayabilmenin sırrı sadece bu adımları zamanında atabilmek değil.
Oradaki gibi bir siyasi ahlak anlayışı da gerekiyor ki bu, bizim ülkemizde hiç prim yapmayan bir davranış biçimine karşılık geliyor!
’Milli irade’ beklemekten ağaç oldu!
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Suudi Arabistan Kralı’nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşlerine verdiği değerli armağanlar ile ilgili bir soru önergesi verdi.
Önergenin TBMM Başkanlığı’na veriliş tarihi 25 Aralık 2007.
Ersin’in, soru önergesinde benim gündeme getirdiğim hediyeler ile ilgili ne tür bir işlem yapıldığına ilişkin sorular vardı.
TBMM İç Tüzüğü yazılı soru önergelerinin 15 gün içinde cevaplandırılmasını zorunlu kılıyor.
Başbakan bu önergeyi süresi içinde yanıtlamayınca TBMM Başkanlığı, kendisine bir "tekit" yazısı yazdı ve önergenin yanıtlanmasını istedi. Bu yazının tarihi de şu: 31 Ocak 2008.
Artık nisan ayının içindeyiz. Ziyaretin yapıldığı 10 Kasım 2007 ile 4 Nisan 2008 arasında yaklaşık beş ay geçti.
Ve bu süre içinde alabildiğimiz tek resmi yanıt Cumhurbaşkanı’nın Yolsuzluk ve Rüşvet ile Mücadele ve Mal Bildiriminde Bulunulması Kanun ve ilgili yönetmeliği ile bir bağı olmadığına ilişkin.
Ağızlarından milli irade sözü hiç düşmüyor ama "millet adına denetim yetkisini kullanan milletvekillerine" Anayasa ve TBMM İç Tüzüğü’nün açık hükümlerine rağmen aylardır yanıt verilmiyor.
Yeri gelince ayetlerle, hadislerle konuşmayı çok iyi biliyorlar ama bir Katolik İrlandalı siyasetçi kadar bile hassas olamıyorlar.
Hiçbir ileri adım yok ama başkan var!
AVRUPA Birliği’ne üye ülkelerin Ankara’da görev yapan büyükelçilerinin aylık olağan yemeğinin bu ayki konuğunun YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan olacağını gazetelerde okudum.
Haberlere göre büyükelçiler YÖK Başkanı’ndan kurum ile ilgili bilgiler alacaklarmış.
YÖK Başkanı’nın neler diyeceğini çok merak ediyorum.
Göreve gelirken işinin "üniversiteyi özgürleştirmek" olduğunu söylüyordu ama o geldiğinden beri bu konuda bir adım atılmış değil.
Türbanlı öğrencilerin üniversitede okuma hakları ile ilgili gelişmeler oldu ama o da Başkan Bey’in değil, AKP-MHP koalisyonunun hanesine yazılması gereken bir gelişme.
Onun dışında atılmış bir adım yok.
Öğretim görevlilerinin ve öğretim üyelerinin özlük hakları ve akademik özgürlükleri ile ilgili bir gelişme de yok.
Üniversitelerin birer "yüksek liseye" dönüşmesine yol açan sistemin değiştirilmesi ile ilgili kapsamlı bir reform çalışması da yok!
Üniversite öğrencilerini, dünyanın diğer medeni üniversitelerindeki yaşıtlarıyla aynı haklara sahip kılmak konusunda da bir adım atılmış değil.
Bunların hiçbiri yok.
Zamlı maaş var, yeni makam otomobili var, yeni lojman var, bir de Başkan Bey var.