Paylaş
Çünkü ne kadar “akil adam” görüntüsü vermeye çalışsa da çok sık pot kırıyor, sık sık “amacını aşan sözler” söyleyebiliyor, ama hakkını vermem gerek, özür dilemesini de biliyor!
Tempo’daki arkadaşım Eyüp Erdoğan’ın yardımıyla giriştiğim bu işin ilk bölümünü sunuyorum:
Şeyini şey ettiğimin şeyi
Arınç, 2004 yılında TBMM başkanıyken, 23 Nisan resepsiyonu için bastırılan davetiyelerin eşsiz olması konusunda gazetecilerin “Geçen sene davetiyede eşinizin ismi vardı. Bu yıl neden yok” sorusuna sinirlenerek, “Bunun karşılığı şeyini, şey ettiğimin, şeyidir” cevabını vermişti.
Arınç daha sonra “Bugün biraz da sinirli olarak verdiğim cevabın maksadını aşan bir üslup olduğunu kabul ediyorum, üzüntümü belirtmek isterim” açıklaması yapmıştı.
Kastı aşan bir noktada!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer hakkında verilen gensoru tartışmaları sırasında TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın odasını bastığını söyledi.
Arınç, “Oda öyle basılmaz. Ona ‘oda basmak’ denmez. Kapı açıktı, girdim” karşılığını verdi. Daha sonra Arınç, Kanal D Ana Haber Bülteni’ne katılarak Mehmet Ali Birand’ın sorularını yanıtladı ve Meclis’te yaşananları “talihsiz bir olay” olarak niteledi.
Arınç, “Bu benimle Sayın Mumcu arasında bir konudur. Sayın Mumcu’nun üzüldüğünü biliyorum. Ben şunu yaptığım için üzgünüm: Kendisini yüksek sesle eleştirdim. Özür dilemek bir erdemdir. Sayın Mumcu’dan eleştirilerimin dışında kastını aşan bir nokta olduğunu düşünüyor özür diliyorum” dedi.
Japonlar da payını aldı
2003’te Tokyo Camii’ni ziyaretinde “Umarım Japonlar da İslâmiyet’i tanıdıkça, bu camiye gelip ibadet edenleri gördükçe, hak dinini intisap edeceklerdir” dedi. Sonra yazılı açıklama yaptı, “Cami imamı, İslamiyet üzerinde araştırma yapan bazı Japonların kendi istekleriyle Müslüman olduklarını ve sayılarının da giderek arttığını bana ifade etti. Ben de bunu ifade ettim” dedi.
Tükürmek de var!
Arınç, AKP İstanbul İl Başkanlığı’nın toplantısında, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in makam odasındaki aramayla ilgili haberleri “Adliye basıldı diyorlar. Böyle baskın mı olur. Tuuu size” diye değerlendirdi. Daha sonra CNN Türk’te “Tecrübe Konuşuyor” programına katılarak, Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’ın sorularını yanıtlarken “Tuu size” ifadesine ilişkin olarak, “Tuu, yuh yerine bunların yanlışlığını söylemek de olabilirdi. Hoş değil şüphesiz ama onların da yaptıkları da hoş değil” dedi.
En iyi komünist ölü komünist
2006 yılındaki Moskova gezisinde Kızıl Meydan’daki Lenin Mozolesi önüne gelindiğinde bir Türk muhabir-kameraman “Lenin’i mi görmek istiyorsunuz?” diye sorunca, Arınç tebessüm ederek “Lenin’i ölü olarak görmek çok güzel” dedi.
Arınç hemen ardından aynı gazetecinin yanına giderek, “Umuyorum siz Türkiye’deki gazeteciler gibi değilsinizdir, bir şeyi alıp büyütmezsiniz” dedi ve Lenin’le ilgili sözlerinin yayımlanmamasını istedi.
Bu kez özür yok!
İzmir’de partililere konuşurken, kapatılan DTP Milletvekili Emine Ayna’yı kastederek, “Çok garip bir yaratık” dedi. Bu konuda özür dilediğine ilişkin bir bilgiye rastlamadık.
Örgüt o kadar gizli ki kendileri bile bilmiyor!
MERSİN’de 16 Haziran 2010 tarihinde Devrimci Proletarya dergisine yönelik bir operasyon yapıldı ve 5 genç “örgüt üyesi” oldukları iddiasıyla tutuklandı.
Gençlerin üzerlerinde, çalıştıkları ve yaşadıkları yerde herhangi bir silah bulunmadı. Silahlı bir eylem ile ilişkileri de tespit edilmedi, Genel Bilgi Taraması’nda da kayıtlarına rastlanmadı.
Yine de “yasadışı silahlı sol örgüt” olmaktan kurtulamadılar!
Gençlerin “yasadışı silahlı örgüt” üyesi oldukları iddiasının dayanağı 1.5 yıl içinde katıldıkları 40’a yakın etkinlik. Bunların içinde resim sergileri de var, 12 Eylül’ü protesto toplantıları da, YÖK protestosu da, şair Adnan Yücel’i anmak da, Nâzım Hikmet Anıtı’nın açılışına katılmak da!
Demokratik bir ülkede, her zaman görülen türden demokratik toplantı ve gösteriler bunlar.
Radikal’in haberine göre Adana Demirspor ile İtalyan Livorno arasında oynanan maça gitmiş olmaları bile “örgütsel faaliyet” sayılmış!
Maç sırasında başka sol gruplar tarafından açılan “Güler Zere ölmesin” pankartının polis tarafından indirilmek istenmesi üzerine çıkan olayları “örgüt üyelerinden biri”, telefonda bir arkadaşına şöyle değerlendirmiş:
“Ortam gayet güzeldi vallahi. İşte bu olay çıkmasaydı iyi olacaktı. Ben üzüldüm yani, bu bir dostluk maçıydı!”
Telefondaki arkadaş soruyor: “Türkiye’de ilk herhalde!”
“Örgüt üyesi” yanıtlıyor: “Evet, evet. Görsen bütün siyasetler pankart açmış. Che bayrakları falan sallanıyor. Gerçi o olaydan sonra çekindi millet!”
Savcılık bu diyaloğu “ileri demokrasi ülkesinde” şöyle değerlendiriyor:
“Şüphelinin örgütsel ilişkisini arayarak maç sırasında yasadışı sol örgütlerce açılan pankart, posterler hakkında bilgi verdiği, örgütsel faaliyetleri açısından maçta meydana gelen olayların örgütün propagandası açısından olumlu bulunduğu!”
Hep diyorum ya: Bizim demokrasimizde polis ve yargı el ele verdi mi, gizli örgüt olduklarını kendilerinin bile bilemediği kadar gizli örgütler dahi paçayı kurtaramazlar!
Paylaş