FEDERAL Almanya’nın başkenti Berlin’de yeni bir büyükelçilik binası inşa edeceğiz.
İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılan eski büyükelçilik binasının bulunduğu arazide yapılacak yeni binanın mimari projesi için Dışişleri Bakanlığı bir yarışma açtı.
Berlin, iki Almanya’nın birleşmesinden sonra adeta yeniden doğdu ve şu andaki görünümüyle de çağdaş mimarinin en güzel örneklerinin sergilendiği bir açık hava müzesi niteliğini taşıyor. Birçok ülke de büyükelçiliklerini Berlin’e taşırken kentin bu özelliğinden etkilendi ve büyükelçilik binaları her ülkenin mimari düzeyini gösteren bir "sanat eseri" gibi ele alınıyor.
Bu nedenle Berlin Büyükelçilik binası için bir yarışma düzenlenmesi olumlu ve doğru bir karar.
Berlin’de son derece katı olarak uygulanan bir imar planı var. Yabancı mimarlık bürolarının, bu kentte yeterliliklerini gösterebilecek projeler oluşturmaları kolayca mümkün olamıyor.
Nitekim az sayıdaki Türk mimarı bu yarışmaya katılabilme şartlarını yerine getirdi.
Yarışmaya 145 proje katıldı, ikinci elemeye 14 proje kaldı. Ve geçtiğimiz günlerde de yarışmanın sonucu açıklandı: İlk üç sırayı Alman mimari büroları alırken, dördüncü Erginoğlu ve Çalışlar isimli bir Türk bürosu oldu.
Yarışma şartnamesinde ödül alan firmanın inşaatı yapacağına ilişkin bir taahhütname olmadığını öğrendim.
Bu nedenle de önerim Büyükelçilik binasının projesinin Türk mimarlara ait olanlar arasından seçilmesi. Zaten dördüncü firma da Türk mimarlara ait!
Çünkü Berlin bugün sadece Almanya’nın değil, çağdaş mimarlığın da başkenti ve bu kentte yapılan her yeni bina dünya mimarlık medyası ve mimarlık tarihçileri tarafından dikkatle izleniyor.
Böyle bir yerde Türk mimarlığının bugün geldiği aşamayı herkese gösterebilme olanağının kaçırılmaması gerektiğine inanıyorum.
Kullanılmış bitkisel yağları dökmeyin!
ŞİŞLİ Belediyesi ile Ezici Biodizel’in ortaklaşa başlattıkları evsel bitkisel yağ atıklarının toplanması projesi geç kalmış olmakla birlikte, çok önemli bir adım.
Her gün evlerde ve lokantalarda ortaya çıkan tonlarca atık yağı kanalizasyon sistemine döküyoruz ve bir yandan çevreyi kirletiyor (1 litre bitkisel atık yağ, 1 milyon litre içme suyunu kirletiyor), diğer yandan da petrol fiyatlarının çıldırdığı bir ortamda önemli bir yakıt hammaddesini çarçur ediyoruz. Türkiye’de yıllık bitkisel atık yağ miktarının 350 bin ton olduğunu dikkate alırsanız israfın boyutları daha kolay görülebiliyor.
Şişli Belediyesi, bu konuda ilk adımı atarak önemli bir örnek oluşturdu.
Öte yandan birçok lokanta, otel ve toplu yemek pişirilen yerlerde bitkisel yağların belli bir süre kullanıldıktan sonra atılmaması ciddi bir kanser tehlikesi de yaratıyor insanlar için.
Ezici A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ezici, kendisini adeta bu işe adamış. Elindeki test cihazıyla yaptığı ölçümleri anlatıyor: "Artık dışarıda kızartma yiyemez oldum. En iyi lokantalarda bile atılması gereken bitkisel yağların defalarca kullandığına ve insanları zehirlediğine tanık oldum" diye anlatıyor.
Atık yağlar, evlere konulacak özel bidonlarda biriktirilecek ve bu konuda lisans alan şirketler bunları toplayarak biyodizele dönüştürecekler.
Çevre ve insan sağlığına önem veren tüm belediyelerin Ocak 2008’den itibaren yasal bir zorunluluk haline gelecek bu işlem için önlemlerini şimdiden almalarında yarar var.
Lösemili çocuklara kıymayın bürokrat beyler!
CUMA günü Ankara’daki Lösemili Çocuklar Vakfı’na (Lösev) küçük bir çocuk getirdiler.
Ona ilik verebilecek tam uyumlu bir kardeşi olmasına ve hayatta kalabilmesi sadece bu ilik nakline bağlı olmasına rağmen ameliyatı yaptıracak hastane bulamıyor.
Alınabilen en yakın randevu tarihi 3 ay sonrası için.
2006 yılının ilk on ayında 15 lösemili çocuk, uygun ilik bulunmasına rağmen hastane olmadığı için yaşamını kaybetti.
Bir süredir bu köşede Ankara’da Lösev tarafından kurulması planlanan bir Lösemili Çocuklar Sağlık Kenti’nden söz ediyorum.
Hastane, çocukların yakınlarının kalabileceği oteller ve tamamlayıcı sağlık tesislerinden oluşan dev bir kompleks.
Projesi hazır, yeterli kaynağı bulunmuş bir sağlık kenti bu.
Tek eksik bu inşaatın yapılabileceği büyüklükte bir arazi! Başbakan’ın verdiği söze rağmen Ankara Lodumlu’daki bu arazi vakfa tahsis edilmiyor.
Bu arazinin sahibi bakanlıklardan bu kadar yazıma rağmen ses çıkmış değil.
Başka bir konuda yazsam beni açıklama yağmuruna tutacakların hiçbiri üzerine alınmıyor.
Bu arada çocuklar ölmeye devam ediyor.
Tesisin yapılmasındaki gecikme, minicik çocukların umutla beklerken ölüp gitmelerine yol açıyor.
Belli ki Ankara’daki bazı bürokratlar ses çıkarmayıp, pusuda beklerlerse bu arazide başka bir şeyler yapabileceklerini zannediyorlar.
Ben de buradan sizlerin huzurunda söz veriyorum ki bu araziyi unutturmayacağım!