Paylaş
Hükümete ve yandaş medyaya da bakacak olursak, olaylar “kaos lobisinin” bir eseri. Hedefleri de “barış süreci”!
Bu koronun en büyük üyesi Cumhurbaşkanı da aynı şeyi söylüyor. Barış sürecini sabote etmek isteyenler, insanları sokağa dökmüşler, o şiddet ve vandallık görüntüleri meydana gelmiş!
Uyuyan hücreler uyandırılmış, yabancı provokatörler sahaya inmiş! Her taşın altında “paralel yapı” bulmak da günün moda akımlarından birisi ve bazılarına göre olayların arkasında da bu paralel yapı var.
Hatta “Pensilvanya” diye tanımladıkları şahıs (ki eskiden bu kişiden Hoca Efendi diye söz ederlerdi) “nifak vaazı” bile vermiş, milleti hükümete karşı kışkırtmaya çalışmış.
Kısaca bir toparlama yapacak olursak, hükümet çevrelerine ve yandaş medyaya göre olayların sorumluları şunlar:
Karanlık güçler, Kobani’yi bahane eden kaos lobisi, Gezi’de amaçlarına ulaşamayan çevreler, paralel yapı, tweet’çiler ve yabancı medyanın bir araya geldiği “kirli ittifak”!
Gördüğünüz gibi hükümet suçsuz, HDP de provokatörlerin kurbanı olmuş!
Bizim memlekette genel geçerliliği olan bir durum tabii!
Ortaya böyle bir hayali sorumlu sallarsın, huzur içinde kendini bir kenara çeker, başkalarına verip veriştirirsin!
Ama biliyoruz ki komplo teorilerini sevenlerin ve inanmaya hazır olanların sayısı ne kadar çok olsa da bazen her şey göründüğü gibidir!
HDP, sorumluluğunun bilincinde olsaydı, taraftarlarına “Sokaklara çıkın” diye bir çağrı yapmak yerine, güvenlik önlemlerini kolayca alabileceği açık hava gösterileri düzenleseydi, provokatörler ne yapacaktı?
Bu siyasi hareket ilk kez miting, toplantı, gösteri yürüyüşü vs. düzenlemiyor, hangisinde sonuç böyle oldu?
Gelelim, olayların sorumlusu olarak karanlık güçler, kaos lobisi, ‘Gezi’ciler, paralel yapı, tweet’çiler ve yabancı medyanın oluşturduğu “kirli ittifak”ı gösterenlere!
“Bizim arkadaşların ahmak Suriye politikası bunun nedeni oldu” diyecek halleri yoktu tabii.
Onun için her beceriksizlikten sonra ortaya bir yeni tür “lobi” çıkıyor, bu seferki “kaos lobisi”!
Hükümet, ilk günden itibaren açık ve net şekilde IŞİD’i terör örgütü olarak niteleseydi, IŞİD’i savunur gibi “Ortaya çıkaran nedenlere bakmak gerek” gibi saçmalıklara yüz vermeseydi, bölgedeki Kürtler, IŞİD’in arkasında Türkiye’nin olduğunu düşünür müydü?
Barış süreci dediğimiz şey, seçimlere kadar memleketi olaysız idare etmekten öteye bir şey olsaydı, Türkiye gerçek bir demokratik açılım yaşayabilseydi, böylesine “kırılgan” olabilir miydi?
Suriye sınırımızı Peşaver’e çeviren politikalarınız olmasaydı, ne IŞİD olurdu, ne de bölgedeki diğer gelişmeler yaşanırdı.
Mülki amirleri, emniyet müdürlerini, polis şeflerini ve nihayet polislerinizi seçerken yetenek ve bilgilerine göre değil de “Bizdendir, değildir” diye hareket ederseniz, nasıl bir sonuçla karşılaşacağınızı bekleyebilirsiniz?
Beceriksiz kamu yöneticisi ve beceriksiz polis şeflerinizin olayların bu hale gelmesinde hiç mi rolü yok?
Kaos lobisi arıyorsanız, dönüp aynaya bakın!
Gerçi sizin o göreceğiniz şeye ben “beceriksizlik lobisi” diyorum ama olsun, isimlerin ne önemi var?
Yani her şey göründüğü gibi!
Mezhepçi dış politikanın neden olduğu körlük, gücünün sınırlarını bilememek, olamayacağın bir şey gibi davranmaya kalkışmak, yıllardır milleti “barış süreci” diye oyalayıp, ortaya hâlâ bir şey koyamamış olmak, kamu yönetiminde partizanlık, kontrol edemeyeceğin kalabalıkları meydanlara çıkarıp, onların sırtından politika yapma isteği, gelişmeleri öngörememek!
O vandalizmin de, şiddetin de, ölüp giden insanların da sorumlusu bunlardır!
Çarpıtma var, ama kimde?
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakanlığı sırasında yardımcısı olan Emrullah İşler, Kobani protestolarının ardından Twitter’da bir mesaj yayınladı. Önce mesajı okuyalım:
“Türkiye’nin huzuruna kastedenler herhalde yaptıklarıyla övünüyorlardır. Yine canlara kıydılar, yine anaları ağlattılar. Kafası taşla ezilerek öldürülen gencin suçu neydi? Bunu yapanların eline IŞİD su dökemez. IŞİD öldürüyor ama işkence bari yapmıyor.”
Bu mesajdaki “IŞİD öldürüyor ama işkence bari yapmıyor” sözleri, sosyal medyada tepki görünce, İşler mesajı silmiş.
Ardından da şu açıklamayı yapmış:
“Mesajım ‘paralel yapı’ başta olmak üzere bazı internet siteleri ve sosyal medya kullanıcıları tarafından çarpıtıldı.”
İşte çarpıtıldığını iddia ettiği mesajı yukarıda sizlere de aktardım. Bunun neresi çarpıtılabilir?
Adam açık açık diyor ki “IŞİD öldürüyor ama hiç olmazsa işkence yapmıyor”!
“İnsanların kafalarını canlı canlı kesiyorlar ama doğrusu vicdanlı teröristler” mi demek istiyor?
Yoksa, kalbinin derinliklerinde IŞİD’çilere hak verdiği için mi böyle yazabiliyor?
Çıkıp bir açıklasa da bu mesajın neresinin çarpıtıldığını hepimiz öğrensek!
Elbette böyle bir şey yapamayacak, çünkü ne yazdığı ayan beyan ortada.
Normal olarak şöyle demesi gerekirdi: “Özür dilerim, bir hata ettim, dalgınlıkla yazdım vs.”
Medeni bir şekilde yaptığı hata için özür dileyeceğine “Paralelciler, sosyal medyacılar çarpıttı” diye sallıyor!
Aslına bakarsanız, “gerçeğin çarpıtılmasından” söz edeceksek o da bu adamın vaktiyle bu memlekette Başbakan Yardımcılığı koltuğunda oturmuş olması olmalı!
Çünkü sadece bu bile sürreel bir durum sayılır!
Paylaş