Bayramlaşmaya giden Suriyeliler

DÜNKÜ Posta gazetesinin birinci sayfasında bir fotoğraf vardı. Hak ettiği gibi dokuz sütuna açılmış bu fotoğraf Kilis’teki Öncüpınar sınır kapısında çekilmişti.

Haberin Devamı

Ancak bir mitingde görülebilecek kadar büyük bir kalabalık, sınır kapısına dayanmış, bekliyorlar.

Bunlar, yaklaşan Şeker/Ramazan Bayramı nedeniyle ülkelerine dönmek üzere sınır kapısına gelmiş Suriyeliler.

Sayılarının ne kadar olacağını şu anda bilemiyoruz ama öyle görünüyor ki on binlerce Suriyeli akrabalarıyla, eski komşularıyla bayramlaşmak için memleketlerine gidecekler ve 14 Temmuz’a kadar da Türkiye’ye geri dönecekler.

Şu anda ülkemizde 3.5 milyon Suriyeli göçmen var.

Ülkelerini kasıp kavuran savaş ateşinden kaçıp ülkemize sığındılar. Başka çareleri de yoktu, onlara sınırlarımızı kapatamazdık da.

Elimizden geldiği kadar onlara barınma ve yaşam olanağı sağladık, bunun için zaten kıt olan kaynaklarımızdan 25 milyar dolar harcadık.

Ama öyle görünüyor ki sınırlarımızın IŞİD’den temizlenmesinden sonra yakın köy ve kasabalarda hayat yeniden başlamış.

Haberin Devamı

Aksi olsaydı, bu kadar insan bayramlaşmak için ülkelerine gidiyor olmazdı.

Demek ki artık akrabaları gibi onlar da kendi ülkelerinde yaşayabilme olanağına sahipler.

Geri dönmüyor olmalarının nedeni belki artık geri dönecek bir evlerinin ve çalışacak, gelir elde edecek bir işlerinin olmaması.

O zaman madem bu kadar para harcıyoruz, bu insanların kendi ülkelerinde yaşayabilmelerini sağlayamaz mıyız?

Onlara yeni evler yapmak bizim TOKİ için çocuk oyuncağı. Tarlalarını işleyebilirler, zanaatlarını kullanabilirler.

Bayram için geri dönebildiklerine göre, neden orada kendilerine bir hayat kurmalarına yardım etmiyoruz?

‘DEMOKRATİK VE ŞEFFAF YÖNETİMDEN’ VAZ GEÇTİK Mİ?

CUMHURBAŞKANI danışmanlarının sayısı ve ne kadar ücret aldıkları ile bilgi talebi Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Başkanlığı tarafından “kamuoyunu ilgilendirmediği için” reddedildi.

Daha önce Cumhurbaşkanı danışmanlarının sayısının 23 olduğu ile ilgili haberler yayınlanmıştı, ancak ücretleri bilinmiyordu.

AKP iktidarı döneminde çıkarılan (9 Ekim 2003) “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” var.

Bu kanunun 1. maddesi şöyle: “Bu Kanunun amacı; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”

Haberin Devamı

4. maddesinde de “Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir” deniliyor.

Kanunun 4. bölümü “bilgi edinme hakkının sınırları” ile ilgili ve orada sözü edilen sınırlamalar bu bilgi edinme talebiyle ilgili olmamalı.

Çünkü sonuç olarak sayıları giderek artan “başdanışmanlar” ordusu var ve halkımızın, bunların kendisine kaça mal olduğunu bilme hakkı var.

Kamuoyunu açıkça ilgilendiren bir bilgi çünkü bu.

Cumhurbaşkanlığı, bu kanuna dayanarak belki tek tek kişilerin aldığı ücreti açıklamaktan kaçınabilirdi ama toplam bir rakam vermesinde herhangi bir sakınca da olamazdı.

Çünkü kanun, ilk maddesinde bu düzenlemenin “demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkeleri” için yapıldığını söylüyor.

Haberin Devamı

“Demokratik ve şeffaf yönetimden” vazgeçtiyseniz mesele yok tabii.

O zaman da bu kanuna ihtiyaç yok, kaldırıverin gitsin.

İHTİYAÇ BAŞKA, KAFA BAMBAŞKA

TÜSİAD’ın, PwC’ye hazırlattığı bir rapora göre 2023 yılına kadar Türkiye’de 300 bin STEM elemanı açığı olacak.

STEM, fen (science), teknoloji, mühendislik (engineering) ve matematik becerilerine sahip olmak anlamına geliyor.

Rapora göre 2023 yılına kadar bu vasıflara sahip eleman gereksinimi 1 milyona yaklaşacak ve şu andaki eğitim düzenimize göre bunun en az 300 bini, yani yüzde 30’u karşılanamayacak.

Raporun ortaya koyduğu bu gerçeği görüp, eğitim sistemimizi gözden geçirmemiz ve ciddi bir reform yapmamız da gerekiyor.

Haberin Devamı

Bu yapılmazsa ne olacağı belli: Türkiye’de doğup büyüyen gençler işsiz otururlarken, sanayinin ihtiyacı olan elemanları başka ülkelerden mesela Hindistan’dan, Çin’den, Pakistan’dan istihdam etmek zorunda kalacağız.

Bu, 4. sanayi devrimi treninin ardından da ağzımız açık bakıp kalacağız anlamına geliyor.

Peki durum böyle açıkça ortadayken eğitimimizi yönetenler ne yapıyor?

Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’nun son kararlarına göre Anadolu liselerinde biyoloji haftada üç saatten iki saate indirilirken, bir saat olan din kültürü ve ahlak dersleri iki saate çıkarıldı.

Dokuzuncu sınıflarda haftada altı saat olan yabancı dil dersi yeni dönemde dört saat olarak okutulacak.

Haberin Devamı

Bakanlık böyle de okul yöneticileri farklı mı?

Konya’daki Konevi Anadolu Lisesi müdürü, kız çocukları ile erkek çocuklarını ayrı sınıflarda okutacağını açıkladı. Bunu “eşyanın yerini değiştirmek” olarak açıklıyor.

Müdür Bey’e hatırlatmak isterim ki onlar “insan” ve daha çocuk, masa–sandalye değiller!

Dertleri, eğitimin kalitesini arttırmak, çocukları geleceğin ihtiyaçlarına göre yetiştirmek değil.

Yazarın Tüm Yazıları