Baykal’a düşen görev

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, medyanın ve işadamlarının hükümet tarafından "korkutulup pıstırıldığını" söyledi.

Baykal, bu korku yenilebilir ve "Cumhurbaşkanı olamazsın" denilirse, her şeyin iki ay içinde düzeleceğini ve Erdoğan’ın engellenebileceğini iddia ediyor.

Dün internette kaba bir arama yaptım, bu konuda verilen demeçler, yazılan yazılar ve haberlerin toplamı 250 bin 826 adet çıkıyor.

"Tesadüfi örnekleme" yöntemiyle 200’den fazla sonucu tıkladım, neredeyse yüzde doksanına yakını Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasının yanlışlığına işaret eden yorum, demeç ve haberler bunlar.

Sadece Hürriyet’te bu konuyla ilgili karşıt yorumların sayısı bin adedi geçiyor. Daha fazlasını saymaya sabrım yetmedi!

Demek ki medya bu konuda "pısmamış".

İşadamlarının görüşlerini de biliyoruz. Daha dün Güler Sabancı’nın bu konudaki görüşünü tekrarladığı bir demeci gazetelerde vardı.

Baykal ya gazete okumuyor, televizyon izlemiyor, ya da "sorumluluğu" peşinen üzerinden atmaya çalışıyor.

Baykal’ın unuttuğu bir şey daha var: Bu ülkede anamuhalefet partisinin lideri kendisi.

Kendi yapamadığı muhalefeti başkalarından beklediği anlaşılıyor.

Bu durumda, koltuğu bıraksa da o işi daha iyi yapabilecek birisi o koltuğa otursa daha doğru olacaktır.


Türküm doğruyum çalışkanım

TÜRK Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu da Hrant Dink’in cenazesindeki "Hepimiz Ermeni’yiz. Hepimiz Hrant Dink’iz" sloganı üzerinden siyaset yapma heveslilerinden çıktı.

Hatta bugüne kadar bu görüşü seslendirenlerden bir adım daha öne çıkıp, "Dink’in cenazesine kimler katıldı, bir araştırmak lazım" da diyor.

Sözleri şöyle: "Türkiye’de yaklaşık 50 bin Ermeni var. Kadın, erkek, çocuk hepsi 50 bin. O zaman bunlardan katılan en fazla 20 bindir. Onun dışında katılan kimdir? Hadi bunların içinde 10 bini de samimi olarak Dink’in öldürülmesini protesto için katılanlardır. Geriye kalan kimdir, bunu araştırmak gerekir."

Prof. Dr. Halaçoğlu’nun hiçbir bilimsel düşünceye, akla ve mantığa sığmayan bu hesaplamasındaki garipliğe dikkatinizi çekmek istedim.

Eğer, Türkiye’nin Ermeni sorunuyla ilgili tezlerini de böyle savunuyorsa vay başımıza geleceklere!

Halaçoğlu konuşmasında şunu da soruyor: "Neden kimse ’Hepimiz Türküz’ sloganı atmadı?"

Merak ediyorum, Halaçoğlu yaşamı boyunca bir ilkokulun bahçesinin önünden bir sabah vakti hiç geçmemiş mi?

Geçtiyse, "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye, azınlık topluluklarının çocukları da dahil hep bir ağızdan söylenen andı duymamış mı?

Ş.Urfa’ya bunu yapmaya hakkınız yoktu

ŞANLIURFA Ticaret ve Sanayi Odası’nın "Yaralı Yürek" dizisiyle ilgili eleştirilerinin mürekkebi kurumamıştı ki çekimlerin yapıldığı set basıldı ve oyuncular ile yönetmene meydan dayağı atıldı.

Şanlıurfa’daki bir grup insanın diziye karşı çıkmalarının nedeni, dizide anlatılan "töre öyküsünün" kentin imajını olumsuz etkilemesiydi.

Kent halkı adına bildiri yayımlayanlar ile "dayakçılar" dizilerde "Peygamberler şehrine yakışan" bir öykünün anlatılmasını savunuyorlar.

Şanlıurfa, mimarisi, binlerce yıllık tarihi geçmişi, yemekleri ve kent kültürüyle değerini hiç bilmediğimiz bir kentimiz.

Ama öyle görünüyor ki bunun değerini en çok bilmeyenler de kendinde Şanlıurfa halkı adına konuşma yetkisi bulanlar.

Şanlıurfa’da bu diziye karşı çıkanların farkında olmadıkları bir konu var ki o da bu tür diziler ve filmlerin kente olan ilgiyi artıracağı.

Zaten dizinin bu kentte çekiliyor olmasının da en önemli nedenlerinden biri, kentin olağanüstü bir görsel zenginlik sunabiliyor olmasından kaynaklanıyor.

Yoksa aynı öyküyü, Türkiye’nin her yerinde, hatta İstanbul’da bile çekebilmek mümkündü.

Bir filmde anlatılan öyküyü gerçekmiş gibi algılamak ve bunun sonucunda da kalkıp filmi çeken ekibe meydan dayağı atmak, "peygamberler kentine" daha iyi bir imaj mı kazandırdı?

Şimdi Şanlıurfa ile ilgili "gerçekçi" bir film çekmek isteyenler, hoşgörüsüz, bir dizi filmi bile gerçek sanan, şiddete başvurmaktan çekinmeyen insanların öyküsünü anlatırlarsa, verilecek bir yanıtımız var mı?


Anadolu’nun kentsel kültürü en çok gelişmiş bir kentine bunu yapmaya, o kenti savunduklarını söyleyenlerin hakkı yoktu.
Yazarın Tüm Yazıları