Paylaş
İngiltere örneğini vermek için taa 1860’lara kadar gitmesi gerekti. Bulabildiği en yeni örnek ise 1940’ların Japonyası’ndan.
2014 yılının mayıs ayında, 12 yıldır iktidarda olan bir politikacının asla ağzına bile almaması gereken örnekler!
Propaganda makinelerine bakarsanız “dünya lideri”, “büyük usta” filan ama yönettiği ülkeyi 1860’ların İngilteresi ile karşılaştırıyor!
Başbakan geçtiğimiz 12 yılda eğer gerçekten bu sorun ile ilgilenmiş olsaydı, Soma’daki büyük acıyı yaşamayacaktık.
AKP’nin iktidar döneminde şu maden kazaları oldu:
22 Kasım 2003: Karaman’ın Ermenek ilçesinde grizu patlaması (10 ölü).
8 Eylül 2004: Kastamonu’nun Küre ilçesinde maden yangını (19 ölü).
2 Haziran 2006: Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde grizu patlaması (17 ölü).
10 Aralık 2009: Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde grizu patlaması (19 ölü).
17 Mayıs 2010: Zonguldak’ta grizu patlaması (30 ölü).
8 Ocak 2013: Kozlu’da grizu patlaması (8 ölü).
Başbakan’ın o vakit de madencinin kaderinin ölüm olduğuna ilişkin sözlerini dinlemiştik.
“Tedbirler alınacak” da demişti.
Hiçbir önlemin alınmadığını da Soma’da bir kez daha gördük.
İlgilenmedi çünkü bunun “normal bir sonuç” olduğunu düşünüyor.
İlgilenmedi çünkü gerekli önlemlerin alınması için uluslararası sözleşmeyi imzalasa ve bununla ilgili kanunları, yönetmelikleri çıkarsaydı, maden sahiplerinin kârları azalacaktı.
İşçilerin canından çok maden sahiplerinin kârlarını düşündü!
Kozlu kazasından sonra Maden Mühendisleri Odası, dünyadaki diğer madenlerdeki güvenlik önlemlerini inceleyerek bir rapor hazırladı ve bakanlığa sundu.
Belli ki rapor okunmadı, okunduysa bile “Adam sen de” denilerek kaldırılıp bir kenara atıldı.
O raporda ne yazılı olduğunu TMMOB Yönetim Kurulu
üyesi anlatıyor:
“Kömür madenleri sürekli derinleştiği için konteynerden ziyade oyuk açarak betondan sızdırmaz odalar yapılabilir. Geçerli teçhizatı koyup, kimyasal yalıtım yaparak, temiz hava sistemiyle bu tarz yerler kurulabilir. Ancak bunun için yasal zorunluluk gerekir. Bununla ilgili çalışmalarımız oldu. Kozlu kazasından sonra dünya örneklerini inceleyerek bakanlığa bir rapor sunduk. Şu ana kadar bir adım atılmadı. Bütün kömür madenlerinde olması gereken sığınma odaları hiçbir yerde yok. Bu tip yapıların insan hayatıyla kıyaslanmayacak kadar küçük maliyeti var. Yönetmeliğin acilen değişmesi gerekiyor.”
Yönetmeliği değiştirmek kimin işiydi?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş ve Teftiş Kurulu da “Yeraltı ve Yerüstü Maden İşletmelerinde İş Sağlığı ve Güvenliği” isimli bir rehber çalışması yapmış.
Rehberde maden işletmelerine güvenlik için önerilen konular arasında Türkiye’de zorunlu olmayan “kaçış odaları” da yer alıyor.
“Kaçışlarda düz galerilerde 5 km/sa, desandrelerde 3 km/sa hız kaçış hızı olarak alınmalı ve buna uygun olarak ferdi kurtarıcı değiştirme veya bekleme odaları tesis edilmelidir” deniliyor.
Bakanlık kendine bağlı teftiş kurulunun önerilerini ciddiye almış ve bununla ilgili kanun ve yönetmelik değişikliklerini gerçekleştirmiş olsaydı, Soma’daki işçilerin hepsi yaşıyor olacaktı.
Ve şimdi istiyorlar ki kimse hükümete bir şey söylemesin, eleştirmesin, sesini çıkarmadan matemini kendi kendine tutsun!
Çalışma ve Enerji bakanlıkları kazaları önlemek için yapması gerekenleri yapmadı, uzmanları dinlemedi, uluslararası sözleşmenin imzalanması için harekete geçmedi.
Peki bir hükümetin eylem ve işlemlerinden sorumlu olan kimdir?
Başbakan’ın görevi, doğru isimleri bakan tayin etmek ve onların işlerini düzgün yapmalarını takip etmek değil midir?
Medeni ülkelerde siyasetçiler işte bu nedenle istifa ediyorlar.
Bizde ise istifa akıllarına bile gelmediği gibi polis tarafından yerde sürüklenen protestocuyu tekmeliyor, acılı vatandaşları tartaklıyorlar.
Ülkenin ve hükümetin
ulaşabildiği medeniyet düzenini
buradan ölçün!
Paylaş