TAHA Akyol dün Milliyet’teki köşesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile TÜSİAD arasındaki tartışmanın bitirilişiyle ilgili bir yorum yazdı.
Yazısının bir yerinde şöyle diyor: ‘Başbakan, sanıyorum, ‘Bir kuşatma varsa sessizce boyun eğmem, mücadele ederim’ mesajını vermek için bu çıkışı yaptı, mesajı verdikten sonra da tansiyonun düşürülmesini istedi.’
Taha Akyol çok tecrübeli bir gazeteci. Beş yıl da aynı gazetede birlikte çalıştık. Dolayısıyla yazısındaki ‘sanıyorum’ kelimesine bağladığı yorumu yapabilmek için ne kadar çok kişiyle konuştuğunu ve bu sözlerin dolaylı da olsa teyidini aldığını tahmin etmem zor değil.
Başbakan’ın çıkışına temel olan düşünce, öyle görünüyor ki ‘bir kuşatma varsa’ kuşkusu.
Ve bu bizim siyaset düzenimiz içinde sadece Başbakan’a özgü bir tutum da değil.
‘Kuşatma kuşkusu’ndan mustarip, iktidarda ya da muhalefette olsun çok sayıda politikacımız ve hatta ciddi kurumlarımız var.
Bunlar gazetelerde yayınlanan herhangi bir haberin ya da yorumun arkasında ‘mutlaka’ kendilerine karşı kurulmuş bir komplo olduğu düşüncesiyle hareket ederler. Hareketlerine hákim olan ‘kuşku’, varsayılan bir düşmanlığa karşı tepki biçiminde yansıtılır.
Yakın siyasi tarihimizde, gündemi günlerce meşgul eden olayları şöyle bir hatırlayacak olursanız sorunun derinliğini de kolayca görebilirsiniz.
Bu sadece bizde değil, dünyanın başka ülkelerindeki politikacılar arasında da yaygın bir tutumdur. Mesela İsrail’de Şimon Peres, eski başbakanlardan İzak Rabin ile olan ilişkisine hákim olan güvensizliği şöyle ifade ediyor: ‘Kuşkunun çekiciliği vardır. Kendinizi adil ve doğru hissetmenizi sağlar.’
‘Kendinizi kötü niyetli düşmanlarca çevrilmiş bir masum’ olarak tanımlarsanız bu durum gerçekten de insana bir ferahlık verebilir. Ama bunun adı da ne yazık ki ‘paranoya’dır ve tedavisi gerekir.
Başbakan ya da bir başka siyasetçi, kendilerine yönelik bir eleştirinin ‘düşmanca kötülükten’ değil de sadece ‘o yorumu yapan insanlar öyle düşündükleri için’ yapıldığını kabul etseler, zihnimizi günlerce meşgul eden tartışmaların çoğunu yaşamazdık.
Gereksiz gerilimler yaratmaz, enerjimizi daha iyi bir ülke yaratmak için harcayabilir, eleştirilere de ‘demokrasinin bir gereği’ olarak bakabilirdik. Ve hiç kuşkusuz, ülkenin yöneticisi olarak herkesin yöneticisi olduğumuzu bilerek eleştirilerden bundan sonraki davranışlarımız için olumlu dersler çıkarabilirdik.
Yeni Gine Dobuları tanıdık geliyor?
HAZIR yeri gelmişken sizlere bugün Yeni Gine’nin güney sahilleri açığındaki volkanik adalarda yaşayan bir halktan söz etmek istiyorum.
Antropolog Ruth Benedict, araştırmaları sırasında büyüye inanan, zehirlemeyi ádet haline getirmiş bir toplumu tespit etmiş.
‘Yeni Gine Dobuları’ için kuşkuculuk en önde giden duygudur, başlarına gelen talihsizliklerin nedeni ‘kötü niyetli insanlar’dır ve düşmanlık evrensel bir durumdur.
Dobular, verimsiz topraklarda yaşarlar, hastalıklar yaygındır ve hastalıkların nedeni kötü büyüdür. Büyüyü yapan en yakınınızdaki kişi bile olabilir: Eşiniz, çocuklarınız, en yakın av arkadaşlarınız. Her eş kendi yom bahçesini eker. Yomların bile kıskanç olduğuna inanılır. Yom ekili bir tarhın yanında gülmek bile yasaktır; çünkü kıskanç yomlar başınıza olmadık felaketler açabilirler. Her türlü servet ve mutluluk saklanır; çünkü mutluluğunuzu gösterdiğinizde çevrenin bütün lanetini üzerinize çekebilirsiniz. Bütün kin ve nefret ortadadır, mutluluklar ise gizlenir. Dobuların temel ahlak görüşü bir kurban seçmek ve olanca kötülüğü onun üzerine salmaktan ibarettir. Benedict’in tespitiyle ‘Dobularda kuşkuculuk paranoya derecesine ulaşır’.
Ne dersiniz, Dobular size de tanıdık geliyor mu?
İstiklal Caddesi’nde yılbaşı kutlanacak
BEYOĞLU Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, İstiklal Caddesi’ndeki inşaatla ilgili yazım için bir açıklama yolladı. Demircan, inşaatın sonbahar ve kış aylarında yapılmasını bölge esnafının istediğini, yılbaşı kutlamalarının ertelenmesinin söz konusu olmadığını belirtiyor. Yılbaşı için Beyoğlu Belediyesi 29-30 ve 31 Aralık geceleri Beyoğlu’nun altı ayrı noktasında konserler düzenleyecekmiş. Taksim, Galatasaray ve Tünel meydanları da ağaçlar ve ışıklarla süslenecek. Ben yazımda inşaatın bu döneme denk gelmesinin kutlamalarla ilgisi olmadığını düşündüğümü belirtmiştim; ama yanıt hakkına saygının bir gereği olarak tekrarlayayım: Demircan, yılbaşı kutlamalarına karşı olmadığını ve her vatandaşımızın inancına saygı duyulduğunu özel olarak belirtiyor.
Kanada’daki Ermeni konferansı
GEÇEN hafta Kanada’daki Ermeni konferansı ile ilgili bir yazı yazmıştım. Yazıda bir diplomatımıza atfen gazetelerde yayınlanan bir sözle ilgili itirazım olduğunu söylemiştim. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Murat Özçelik dün aradı ve Türk diplomatın benim itiraz ettiğim anlamda bir söz söylemediğini belirtti.
Özçelik özetle şöyle dedi: ‘Konferansta işlenen ana konu, Türklerin zaman içinde sözde soykırımı kabul edeceği olmuştur. Tarafımızdan yapılan müdahalede bu beklenti ve hesabın yanlış olduğu, sahte belgelere dayanarak ecdadımızın soykırımcı olarak tanımlanmasını asla kabul edemeyeceğimiz belirtilmiştir.’
Özçelik konunun bilimsel platformlarda daha iyi tartışılması için Ermenistan’ın ve öteki ülkelerin ellerindeki arşivleri, Türkiye gibi araştırmacılara açmayı kabul etmeleri gerektiğini vurguluyor.