Paylaş
O, Cumhuriyet tarihinin önemli bir kahramanıydı, Trabzon’un ilk eğitimli beden öğretmeniydi. Bağımsız, Türkiye Cumhuriyeti projesinin bir ürünüydü. 1944 yılında aramızdan ayrılmıştı, çoğumuz kim olduğunu bilmesek bile o tarihi stadyumda yaşıyordu.
Artık Trabzonspor, Akyazı Spor Kompleksi’nde oynayacak. Birilerindeki “Cumhuriyet komplekslerinin” bir sonucu olarak, adı stadyumdan siliniyor. Muhafazakar bir iktidarın döneminde, tarihinden kopuyor.
Yakında, Kamil Ocak’ı da silerler. “Bilmem ne arena” olur adı. Tevfik Sırrı Gür’ü de bekleyecek akıbet bu.
Bir maç yazısı okumak isteyen okuyucularımdan özür dilerim ama ben de insanım, böyle şeyler canımı sıkıyor.
Trabzonspor, dün Fenerbahçe’nin karşısında bir süper lig maçı oynadıysa...
Antalya, Konya, Kayseri bu ligde oynuyorsa...
Bunun gerçek olmasını sağlayan şey, böyle insanların tarihimizde yaşamış olmalarıydı. Orhan Şeref Apak, ulusal ligin ve ikinci ligin yaratıcısıydı ama adı bir stadyumda hala yok. Bunu kendinize dert etmiyorsanız, sahada oynanan oyundan da zevk alamazsınız.
Taraftarlık iyidir ama futbolu ve onun tarihini sevmiyorsanız, çekiverin kuyruğunu rahvan gitsin!
GELELİM MAÇA
- OYUN tahmin ettiğimiz gibi Trabzon’un hakimiyetiyle başladı. Beşiktaş ve Galatasaray maçlarını da çok iyi oynamışlardı.
Direkten dönen topları gol olsaydı, oyun kuşkusuz ki başka türlü gelişirdi.
Bir futbolsever olarak üzüldüğüm şey, Yusuf Erdoğan’ın saçma bir pozisyonda ancak haklı bir kırmızı kart görmesi oldu.
Bu Trabzonspor’da seyredilmeye layık üç kişi var: Onur, Mehmet Ekici ve Yusuf Erdoğan. Yusuf da oyun dışı kalınca, iş bitti.
Tipik bir istatistik maçı oldu. Heyecanlı olmasının tek nedeni Trabzonspor–Fenerbahçe maçı olmasıydı.
Lens, oynadığı zaman bu ligin durdurulması en zor karakteri, bu maçın da kahramanı oldu. Fernandao’nun son vuruşları biraz daha iyi olsaydı, Avni Aker’e, Fenerbahçe açısından rekorlu bir veda olurdu. Avni Aker, nur içinde yatsın, stadyumdan adı siliniyor ama kalplerimizde yaşayacak.
Paylaş