Paylaş
Nostaljiyi severim, bana güzel bakışlı bir kızı hatırlatıyorsa, hepsi o kadar!
Özellikle de mesleki konularda hiç sevmem!
Bazen rüyamda kendimi, Bodrum’da çizgili pijamalarım içinde gazetelere bakıp “O haber de böyle mi verilir” derken görür, kan ter içinde uyanırım!
Biz gazeteciler için eski günler çok daha zordu.
Diyelim ki bir haber yaptınız: “Başbakan’ın Urla’da sit alanı içinde villa inşaatı var”!
Şaka değil, eskiden böyle haberler gazetelerde yer bulabiliyordu.
Mesela Tansu Çiller’in Kuşadası’ndaki çiftliği, Amerika’daki otelleri filan gazetelerde yayınlanabilmişti.
Neyse, konuyu dağıtmayayım, böyle bir haber yaptığınızda şöyle bir açıklama geldiği zaman eliniz kolunuz bağlanır, sevgilisi tarafından evden kovulmuş erkek suratıyla yazıişleri müdürünün karşısında kalakalırdınız: “Hayır, o villalar yeni değil, otuz yıldır var!”
Ama şimdi böyle bir “açıklama” ile karşılaşırsanız Google var!
Nitekim öyle de oldu.
Başbakan’ın ve kızının, senede üç kere gittikleri bir villada tadilat yaptırmak istedikleri ortaya çıkınca, hem Başbakan, hem de evin sahibi olduğunu iddia eden kişi “Hayır, o evler 30 yıldır var” diye açıklama yaptılar.
Ertesi gün Google Earth görüntüleri gösterdi ki, 30 yıldır orada olduğu söylenen villalar, daha geçen yıl bile yokmuş!
Yani şimdi bir açıklamanın palavra mı olduğunu, bizleri uyutmak için mi söylendiğini anlamak, gazeteciler için çok daha kolay.
Tabii gazeteye “Alo Fatih hattı” bağlı değilse!
Çocuklarımızı nasıl yetiştirmeliyiz?
PEDAGOG sayılmam, ama çocuk büyütmüş olan herkes gibi azıcık da olsa fikrim var.
Diyelim ki oğlunuz size geldi ve dedi ki: “Baba müjde, bir işadamına danışman oldum!”
Bununla her baba gibi gururlanabilirsiniz, “Çocuğum kendi ayakları üzerinde durabiliyor, akıllı, herkes ona fikrini soruyor, bunun için para bile veriyorlar!”
Ama oldu ya sizi bakan yaptılarsa önce derin bir nefes almak iyidir: “Oğlum iyi de, senin mesleki geçmişin yok, başardığın bir iş yok, bu yaşında sana bu milyon dolarları neden veriyorlar acaba?”
Sakın bu paranın verilme nedeni sizin işgal ettiğiniz makamdan bazı beklentiler olmasın?
Gerçi kendinizi rahatlatabilirsiniz tabii, nasıl olsa Başbakan’ın fetvası da var: Devlet kasasına elinizi uzatmıyorsunuz, o bir işadamı, para veriyor, siz de alıyorsunuz!
Bir de çocuklara örnek olmak meselesi var tabii: Bir çocuk büyüme sürecinde büyüklerinden ne görürse, onu yapar.
Diyelim ki siz yine bakan oldunuz, oğlunuz bir işadamıyla ahbaplık ediyor ve işadamı size 700 bin liralık bir saat veriyor.
Oğlunuza iyi örnek olmak istiyorsanız yapmanız gereken şudur: “Bu saati hediye olarak kabul edemem, lütfen kaldırın onu ortadan!”
Sonra da oğlunuza dönüp demelisiniz ki “Oğlum, bu adam belli ki bir şeyler peşinde, bana 700 bin liralık saati veriyor ki bir çıkar elde etmeyi düşünüyor. Sen de artık bununla arkadaşlığı kes, bu doğru bir insan değil”.
Diyelim ki bakan oldunuz, başbakan oldunuz, çocuklarınız size gelip dediler ki: “Baba ben vakıf kuracağım, yardım toplayıp insanlara hayır işi yapacağım.”
Ona şöyle demelisiniz: “Evlatlarım, sizin işiniz yok, gücünüz yok. Hâlâ benim elime bakıyorsunuz. Hangi paraya güvenip vakıf kuruyorsunuz? İnsanlar size niye para versinler? Para vereceklerse de inanın ki bu sizin kara kaşınız gözünüz için değil, benim işgal ettiğim makam içindir. Bunu yapmayın.”
Pedagoji dersini burada keseceğim, bu sütunun eni belli, boyu belli.
Daha çok dersler çıkarmak istiyorsanız, ortalıkta dolaşıp duran tapeleri dinleyin, orada yapılanların tersini yapın, çocuğunuza iyi örnek olmuş olursunuz.
Üniversite hocalarına da sansür
BİR yandan rüşvet ve yolsuzluk soruşturması, hükümetin bunları örtmek için yargı sistemine darbe girişimi, diğer yandan internette sansür derken, çok önemli bir gelişmeyi gözden kaçırdık.
YÖK, evvelki hafta disiplin yönetmeliğinde bir değişiklik yaptı.
Buna göre üniversite öğretim üyelerinin “bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve TV kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç vermeleri” yasaklandı.
12 Eylül darbecilerinin üniversiteler için biçtiği dar gömleğin yakasına bir düğme daha takılmış oldu.
YÖK bu yasağın “üniversiteler adına resmi açıklamalar için geçerli olduğunu” iddia ediyor ama hangi öğretim üyesinin açıklaması eğer idari bir görevi yoksa üniversite adına yapılıyor?
Amaç belli: Yönetmelikteki bu madde ile görüşleri beğenilmeyen (muhalif de diyebiliriz) öğretim üyelerini susturmak.
Bunda ısrar edenleri, verilecek üst üste cezalarla, sonunda üniversiteden ayrılmak zorunda bırakmak.
Bu beylerin üniversite anlayışı bu: Öğretim üyelerini ve öğrencileri baskı altında tutmak, konuşmalarını engellemek, üniversiteleri yüksek liseler haline getirmek.
Diktatörlerin hâkim olduğu ülkelerdeki gibi suskun bir üniversite istiyorlar.
Paylaş