Paylaş
İki ileri, bir geri demokrasimizin bir özelliği bu.
AKP sözcülerine bakılırsa, yasalarda yapılacak bu değişiklikler bazı Avrupa ülkelerindeki uygulamaların aynısıymış!
Nasıl bir ülkede yaşadığımızı unutmuş görünüyorlar.
Hangi Avrupa ülkesinde, bir pankart taşıdığı için insanlar “terörist” kuşkusu ile soruşturuluyor, gözaltına alınıyor, hapse atılıyor?
Hangi Avrupa ülkesinde bir yasal mitinge katılan kişinin bu eylemi, ileride önüne “terör örgütü üyeliğinin kanıtı” olarak sürülüyor?
Bizde oluyor ama.
Bizim polisimiz, savcılarımız, hâkimlerimiz insanları böyle kanıtlarla tutukladılar, hapislerde yıllarca süründürdüler.
Şimdi “makul şüphe” evinin, işyerinin, üzerinin aranması için yeterli olacak.
Ama sorun şu ki bizim ne polisimiz “makul” ne de yargı sistemimizin aktörleri “makul”!
Onlar her şeyden kolayca nem kapabiliyorlar ve onların bu hareketlerini dengeleyecek, frenleyecek hiçbir güç de ortada yok.
Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, İçişleri Bakanı’na, Adalet Bakanı’na bakarsanız sokaklarda hak aramak, miting yapmak, protesto gösterisi düzenlemek, hükümete darbe yapmaya kalkışmakla eşanlamlı.
Onlar her gün miting meydanlarında, televizyon ekranlarında demokratik haklarını kullanmak isteyenlere “Darbeci, hain, satılmış” diye saydıracaklar ve bizim buluttan nem kapan polisimiz, savcılarımız bu “işareti” görmezden mi gelecek?
Ne olacağı dünden belli.
Muktedir, yukarıdan işaret edecek “darbeci, hain, terörist”, aşağıda polisiyle, savcısıyla devlet gücü insanların üzerine çökecek.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, paketin “polisiye tedbirler paketi” olmadığı iddiasında.
“Yıllardır biriktirilerek alınan ev, işyerinin yok edilmesi özgürlük olarak görülebilir mi” diye demagoji bile diyemeyeceğimiz bir gerekçe sunuyor, insanların zekâlarıyla alay ediyor.
Bunlar Türkiye’de bugüne kadar serbest miydi? Bütün bu saydığınız suçların cezası zaten kanunlarda yazılı değil miydi?
Niyetleri belli, Kobani gösterilerini bahane ederek Türkiye’yi büyük bir hapishaneye çevirmek istiyorlar aslında.
İçinde insanların serbestçe gezdiği ama her hareketleri, her tutumları kontrol altına alınmış, muktedirin istediği şekilde yaşamak zorunda olan mahkûmlar ülkesi!
‘Pensilvanya’ Beyaz Saray’da!
AMERİKA’da Beyaz Saray her yıl ramazan ayında, önde gelen Müslüman toplum temsilcilerinin katıldığı bir iftar düzenliyordu.
Bu sene ilk kez Kurban Bayramı kutlaması da düzenlenmiş.
Kutlama programının organizasyonuna katkı sağlayıp katılan kurumlardan biri de Washington merkezli Rumi Forum’du.
Törende açılış konuşmalarını Rumi Forum’un başkanı Emre Çelik ve Beyaz Saray Halkla İlişkiler Ofisi Direktör Yardımcısı Ashley Allison yapmışlar.
ABD’nin başkentindeki değişik ülkelerden Müslümanların temsil edildiği yemekli toplantının kapanış konuşmasını da Beyaz Saray İnanç Temelli ve Mahalli İlişkiler Ofisi’nden Melissa Roger yapmış.
Buraya kadar okuduysanız, bu haber bizi neden ilgilendiriyor diye düşünmüş olabilirsiniz.
Hemen söyleyeyim: Rumi Forum’un “Onursal Başkanı” Fethullah Gülen’den başkası değil.
Hatırlayacaksınız, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika gezisinden dönerken, gazetecilere “Obama’dan, Fethullah Gülen’in iadesini istemesi” ile ilgili olarak şunları söylemişti:
“Türkiye’de ‘Paralel Devlet’ yapılanmasıyla ilgili konuyu da Sayın Başkan’la görüştüm ve bu konuyla ilgili olarak özellikle istihbarat örgütlerimizin de birbiriyle daha sıkı bir irtibat haline girmesi ve bu noktada bizim şu anda oluşan ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu yapıyla ilgili üzerinde durulması gereğini özellikle kendilerine hatırlattık. İstihbarat örgütlerimizin çalışmaları ve gerekse ayrıca Dışişleri Bakanlarımızın bu konuda çalışmalarıyla süreci takip edeceğiz. Ve temenni ederim ki, süreç içerisinde Türkiye’deki gelişmeler ve kendilerindeki gelişmeler çok daha farklı neticelerin doğmasını sağlayabilir.”
Bu haber yandaş medyaya da “Gülen iade edilecek, hadi bilemedin sınır dışı edilecek” gibisinden yansımıştı.
“Dünya lideri”nin Obama’dan iadesini istediği Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu kurum, Beyaz Saray ile ortaklaşa Kurban Bayramı kutlama programı düzenliyor!
Acaba Obama, Erdoğan’ın anlattıklarını hiç dinlemedi mi, yoksa dinledi ama ciddiye almadı mı?
Saruhan Ayber’e veda
GAZETECİ Saruhan Ayber ile birlikte hiç çalışmadık, yerel gazeteciliğin en önemli ustalarından biriydi. İzmir’de ve Bursa’da güçlü yerel basın geleneğinin oluşmasındaki katkıları ileride hep hatırlanacaktır.
Saruhan Ağabey ile liderlerin gezilerinde tanışmıştık, sonradan da iyi arkadaş olduk. Benden çok büyüktü, daha tecrübeliydi ve bu nedenle de en iyi eleştirmenimdi.
Onu dün tedavi gördüğü hastanede kaybettik.
Allah rahmet eylesin, yakınlarının, sevenlerinin, dostlarının
başı sağ olsun, değerli bir insanı kaybettik.
Paylaş