Paylaş
TBMM’de oylama yapıldığı günün gecesi, televizyonlardaki tartışma programlarını izledim.
Havuz televizyonlarında, davetli konuşmacılar zaten bütünüyle yandaşlardan seçiliyor, aykırı bir ses duyamıyorsunuz.
Onların dışında kalan iki haber kanalında ise tartışmacılar şöyle seçiliyor olmalı:
AKP’nin itiraz etmeyeceği isimler, az AKP’liler, AKP’den post bekleyenler ve Erdoğan müritleri!
Bunların dışında bir görüş sahibinin televizyonlara çağırıldığını uzun süredir görmüyor, duymuyorum.
Halkın olup biteni iyice anlaması için tartışma programları filan düzenliyorlar ama can sıkacak sözleri ve fikirleri savunacak isimleri asla çağırmıyorlar.
“Taşlar bağlı” diye başlayan atasözünü hatırlatacak bir durum bu.
Bu konu canımı sıkıyor, değinip geçmiş olayım.
Programlara katılanlardan CHP’yi “terörist” olarak suçlayacak kadar ileri gitmek istemeyen, nispeten ılımlı tiplerinin önerisi şu:
CHP akıllılık etsin, ikinci turda referanduma gerek kalmayacak şekilde oy kullansın, çünkü referandum olursa memleket karışır, Kürtlerin önemli bölümü
duygusal bir kopuş yaşar, demokratik siyaset bundan zarar görür vs.
Gerçekten ilginç bir durum.
Terörü önlemek için hiçbir işe yaramayacak bu fikir Saray’dan çıktı.
Azledilmiş Başbakan Davutoğlu’nun “Hodri meydan” diyerek Saray’ın gözüne girme çabasıyla bu hale geldi ve şimdi bunu temizlemek CHP’ye düşüyor!
Tabii Kemal Kılıçdaroğlu’nun politikadan zerre anlamıyor olmasının da bunda katkısı oldu ama bu işi icat eden AKP’den başkası da değil.
Madem dokunulmazlık konusu referandum sorusu olursa ciddi bir sorun çıkması bekleniyor, niye AKP önerisini geri çekmiyor ya da bu tasarıyı TBMM’de öldürüp yok etmiyor?
Gerçekten ilginç bir ülkede yaşıyoruz.
Niye AKP’nin kuyuya attığı taşı çıkarma görevi CHP’ye düşüyor?
BEKİR -THE LİON HEART- BOZDAĞ
EMİNİM ki hâlâ öyledir. Ortaokul, lise yıllarımızda sınıftaki her çocuğun bir lakabı olurdu. Gündüzlüler de böyle miydi, bilmiyorum ama yatılı okuyan çocukların bir lakabı mutlaka vardır.
Eminim ki imam hatip okullarında da böyledir. Sonuçta çocuk çocuktur, hangi okulda okursa okusun, sonuç değişmez.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a, imam hatipteki sınıf arkadaşları nasıl bir lakap takmışlardı acaba?
Çocuklar bazen çok acımasız ve kırıcı olabiliyorlar, umarım ki böyle kırıcı bir lakabı olmamıştır.
Ancak ben şimdi izninizle ona bir lakap takmak istiyorum: Aslan Yürekli!
King - The Lion Heart - Richard gibi yani!
Bu lakabı ona uygun gördüm çünkü gerçekten öyle olduğunu düşünüyorum.
Malatya Valiliği, Elazığspor ile oynayacağı play-off maçı için Malatya’da kampa giren Adana Demirspor’un –ki Adana’da tuttuğum takım da Demirspor’dur,
ama bu yazının bununla bir ilgisi yok– güvenlik nedeniyle şehirde kalamayacağını bildirmiş.
Bunun üzerine Demirspor, apar topar şehri terk edip Elazığ’a gitmiş.
Çünkü geçmişteki bazı taraftar gerginlikleri nedeniyle Malatya Valisi, Demirspor’un şehirde güvenliğini sağlayamayacağını düşünüyormuş.
Bu konu kendisine sorulunca Adalet Bakanı Bekir Bozdağ şöyle bir yanıt verdi:
“Güvenliği sağlamak, faaliyetlerin güvenlik içinde yapılmasını sağlamak hükümetimizin de, valilerimizin de görevidir. Devletin asli vazifesi budur.”
Duydunuz mu ey valiler!
“Güvenlik gerekçesiyle” toplantıları, gösterileri iptal etmekten vazgeçin, asıl işiniz güvenliği sağlamak çünkü.
Duydunuz mu ey rektörler!
“Güvenlik gerekçesiyle” çocukların bahar eğlencelerini iptal etmeyin, hükümetin ve devletin asli vazifesi bu etkinliklerin güven içinde yapılmasını sağlamaktır çünkü.
Bana inanmıyorsanız, Adalet Bakanı’na sorun.
HOCA’YA AYIP OLUYOR BEYLER
BAŞBAKAN Yardımcısı Yalçın Akdoğan, AKP’deki “temayül yoklamasının” ardından konuştu.
Temayül yoklaması dedikleri şey, şöyle işliyor: Recep Tayyip Erdoğan, AKP’nin milletvekillerini, il ve ilçe başkanlarını, belediye başkanlarını filan topluyor ve soruyor: Partinin başına kim geçsin, kim başbakan olsun?
Onlar da kendilerince bazı isimleri beyaz kâğıtlara yazıp veriyorlar.
Cumhurbaşkanı bu kâğıtları toplayıp, şöminede yaktıktan sonra zaten aklında olan birisini işaret ediyor ve o genel başkan ve başbakan oluyor.
Ahmet Davutoğlu böyle seçilmişti mesela. Herkes Abdullah Gül’ü istiyordu, Recep Tayyip Bey, Davutoğlu’nu seçti ve sonra da ondan sıkılınca değiştirmeye karar verdi.
“Temayül yoklaması” denen olayı böylece açıklığa kavuşturduktan sonra, yeni bıyık bırakan (bence hiç yakışmamış, bu konuyu yeniden düşünmeli)
Akdoğan’ın konuşmasına dönelim. Şöyle diyor:
“Ülkemizi inşallah yeni kongreyle birlikte, kurulacak hükümetle birlikte ‘take-off’ pozisyonuna getireceğiz ve hep birlikte ülkemizi ayağa kaldıracağız.”
Davutoğlu’nun, başbakan yardımcılığını yapan bir kişinin söylediği söze bakın!
Yeni hükümet kurulacak ve ülke uçup gidecek!
E peki eskisi ne yapıyordu? Yerlerde mi süründürüyordu? Eskisiyle uçamadığımıza göre, bundan Akdoğan Bey de müteselsilen sorumlu değil mi?
Benim üzerime vazife değil ama böyle konuşarak Ahmet Hoca’ya en azından ayıp ettiklerini söylemek zorundayım.
Paylaş