TARAF Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, gazetesinin mali kaynakları ile ilgili sorulan sorulara yanıt vermek yerine şunu söylemişti: Tüm medya mali durumunu açıklasın!
Ben de yönettiğim şirketin ve Doğan Grubu’nun diğer yayın kuruluşlarının hesaplarının şeffaf olarak İMKB ve SPK kayıtlarından izlenebileceğini yazmıştım.
Bizim şirketlerimiz halka açık. Üç ayda bir bağımsız denetim kuruluşları tarafından yapılan denetimlerle hazırlanan mali tabloları sözünü ettiğim kuruluşlara teslim ediliyor ve yayımlanıyor.
Dilerim günün birinde Türkiye’deki tüm medya kuruluşları aynı şeffaflık içinde hareket ediyor olurlar.
Gelelim Ahmet Altan’ın öfkeyle yazdığı yazıya!
Dünkü gazetelerde Halk Bankası tarafından açılan bir kredi nedeniyle aralarında ilgili eski devlet bakanının da olduğu bir grup banka yöneticisinin yargılanacağına ilişkin bir haber vardı.
Aradan geçen 10 küser sene bu yargılamaya engel olamıyor.
Zaten Taraf’ın bir kamu bankasından almaya çalıştığı kredinin "takılmasının" nedeni de dürüst banka yöneticilerinin gelecekte bu tür suçlamalarla karşılaşmama isteğidir.
Ben Taraf’ın böyle bir kamu bankasından kredi talep ettiğini ama kredinin "takıldığını" yazmıştım.
Ahmet Altan da bunu doğruluyor. "Yukarıdan gelen emirler bize kredi verilmesini değil, verilmemesini sağlıyor" diye yazmış.
Öte yandan "yukarıdan gelen emirler" bankanın bir bölge müdüründe etkili oldu ve 1 milyon dolara yakın bir kredi Taraf’a açıldı. 24 ayda geri ödenmesi bekleniyor. Bununla ilgili belgeleri zamanı gelince yayınlayacağımdan kimsenin kuşkusu olmasın. Bankalar Kanunu’nu ben ondan daha iyi biliyorum, bu anlaşılıyor!
En doğrusu BDDK ya da Devlet Denetleme Kurumu’nun bu işle bir ilgilenmesi olur.
Ahmet Altan, Taraf’a verilen kamu kredileri ile Doğan Grubu’na verilen kamu kredilerinin aynı anda açıklanmasını istiyor ki bu isteğinin gerçekleşmesi mümkün değil.
Çünkü bizim kamu bankaları ile kredi ilişkimiz yok!
Yönettiğim Doğan Burda Dergi’nin kamu ya da özel hiçbir banka ile kredi ilişkisi yok.
Kredi kullanmadığım için diğer özel sektör yöneticileri beni aptal olmakla suçlayabilirler ama ben şirketimin kendi olanakları ile büyümesini hedefliyorum.
Şirketimin büyük hissedarlarına ve borsadaki küçük ortaklarına karşı sorumluluğumun borçlanmadan büyümek olduğunu düşünüyorum. Yönetici olarak yöntemim yanlış olabilir ama ben böyle yönetiyorum. Doğan Grubu ve Burda Grubu üst yöneticileri bunu yanlış buldukları gün bana da zaten "yol görünür".
Doğan Burda’nın İMKB internet sitesindeki bilançolarına bakanlar bunu görebilirler.
Öte yandan Doğan Yayın Holding bünyesindeki diğer yayın kuruluşlarının da kamu bankaları ile kredi ilişkisi yok.
Olsaydı da bir sorun olmazdı çünkü bu şirketler öz kaynakları güçlü, krediye karşılık gösterebilecek teminatlara sahip ve ödeme sıkıntısı çekmeyen şirketler. Böyle şirketlere her banka kredi vermek ister.
Sorunumuz bankalardan kredi alınması değil, yetersiz şirketlerin siyasi baskılarla kredilendirilmesi.
Bunun nelere mal olduğunu yakın geçmişteki finansal krizde hep birlikte yaşadık.
Ben Ahmet Altan’a başkalarına yaptığı çağrıyı tekrarlıyorum: Mali kaynaklarınızı açıklayınız!
Ahmet Altan, dünkü yazısında Milliyet’te kendisi ile ilgili olarak çıkan bir haber ile ilgili olarak beni yalancılıkla suçluyor.
Bu konuyla ilgili görüşümü ve duruşumu, Milliyet’te 2 Ekim 2002’de yazdığım yazıda ve 7 Ekim 2002’de Milliyet Okur Temsilcisi ile yaptığım söyleşide belirtmiştim. Dileyenler internette Milliyet arşivinden bu yazıları okuyabilirler. Burada tekrarlamaya gerek duymuyorum.
Yönettiğim gazetelerde birlikte çalıştığım arkadaşlarıma her zaman güvendim, yanıldığım da oldu. Ama sonra onun gereklerini yerine getirmekte de tereddüt etmedim.
Dilerim ki son zamanlardaki yayınları için Ahmet Altan da günün birinde sorumluluğunu bilerek benim gibi davransın.
Ahmet Altan bir çağrı yapmıştı, ben de o çağrıya yanıt verdim.
Neden bu kadar sinirlendiğini ve kendini kaybettiğini anlamak zor değil.
Haksız olmanın ağır baskısı altında ezilenlerin her zaman başvurdukları yönteme sığınarak bana saldırmasını anlayışla karşılıyorum.
Ama bu anlayış, haksız hakaretlerinin hesabını yargıda sormama engel olmayacak.
Dink cinayeti böyle çözülemez
HRANT Dink’in öldürülmesinde çok ciddi bir güvenlik-istihbarat zaafı yaşandığına kuşku yok..
Bunda yetkili makamlardaki bazı kişilerin "dersini alsın" düşüncesinin mi etkili olduğunu yoksa geleneksel bürokrat umursamazlığından mı kaynaklandığını öğrenmek zorundayız.
Bu amaçla Trabzon Jandarma Komutanı’nın da dahil olduğu askerlerle ilgili soruşturma ve yargı süreci başladı.
Ancak işin "emniyet ayağı" nasıl olduysa bu süreçten yakasını kurtarıyor.
Oysa Trabzon’daki emniyet istihbaratının cinayeti işleyen grup ile yakın temasta olduğu, bilgilerin zamanında alındığı ve gerekli yerlere zamanında iletildiği de bir gerçek.
Basit bir ihmalden kaynaklanıyorsa sorumlularının bunun bedelini mesleki açıdan ödemeleri gerekiyor.
Yok, bu eğer "dersini alsın" düşüncesinden kaynaklanan bir göz yumma ise çok daha ciddi bir sorun var demektir.
Emniyet görevlilerinin bu işteki rolünü yargı sürecinde tam olarak öğrenmeden, bu cinayet çözülmüş sayılmaz!