Paylaş
Bir adam sigara yakıp yolun karşısındaki kırmızılı fahişeyi izlemektedir.
Kanser olduğunu ve yakın zamanda öleceğini öğrenen Hamdi’nin aklından iki şey geçer:
Buralardan uzağa, mesela Brezilya’ya gitme isteği ama külüstür de olsa arabasını bırakamayacağı gerçeği ve boyunun gün geçtikçe kısaldığı...
Bu düşünceleri dağıtan Meryem girer içeriye sonra.
Paraya ihtiyacı vardır, saçlarını satacaktır.
Hamdi kesmek için uzandığı bu saçlara tutulur birden.
Meryem’in gözünden bir damla yaş düşerken Hamdi tutkusunun girdabına doğru yola koyulmuştur.
Hem erotik ve hem kutsal bir imge
Türkiye sinemasının en özgün yönetmenlerinden Tayfun Pirselimoğlu’nun Rıza’yla başladığı ve Pus’la devam ettiği “Vicdan Üçlemesi”nin son filmi Saç bu hikayeyle başlıyor.
Pirselimoğlu bir kez daha yalnız ve iletişimsiz, sürekli izleyen ve seyirci kalan, yanı başımızdan geçen ama dokunmayan insanların dünyasına çeviriyor kamerasını.
Verdiği söyleşilerde Saç’ın hem erotik ve hem de kutsal bir imge olduğunu vurgulayan yönetmen, hikayesini de, giyindiğimiz, süslediğimiz, gösterdiğimiz ya da gizlediğimiz saçtan doğan tutkunun üzerine kuruyor.
Sona doğru mekan ve zamanın iyice belirsizleştiği bir karabasanın da yaratıcısı oluyor saç.
Ayberk Pekcan başta olmak üzere bütün oyuncuların etkileyici yüzlerinden izlediğimiz bu hikayeye de müzik yerine yalnızca şehrin, sokakların, nesnelerin sesleri eşlik ediyor.
Saç yılın en iyi filmlerinden
Geçtiğimiz hafta sona eren İstanbul Film Festivali’nde Yılın En İyi Türkiye Filmi, Yönetmeni ve Kadın Oyuncusu dallarında Altın Lale Ödülü’nü kazanan film gösterim tarihi sürekli ertelendiği için sinemalara henüz uğramadı.
Bu gidişle gösterime girmeyecek diye de korkuyorum.
Son haftalarda peş peşe gösterime giren birbirinden kötü Türkiye yapımı filmleri düşününce seyircinin yılın en iyi filmlerinden birisinden mahrum kalması çok büyük haksızlık.
Dilerim Saç en kısa sürede gösterime girer ve Pirselimoğlu’nun başyapıtının tanıkları da çoğalır.
Ünlü şair Yavuz’a 75’inci doğum günü kutlaması
MODERN Türk şairlerinden Hilmi Yavuz’un 75. doğum günü TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde (ETÜ) düzenlenen etkinlikle kutlandı.
Üniversitenin sosyal tesislerindeki konferans salonunda düzenlenen etkinlikte konuşan Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı Prof. Dr. Talat Halman, “75 yaşında olduğunu söylüyor ama tekzip ediyorum. Türkiye’de yaşayan en genç insanlardan biridir Hilmi Yavuz” diye konuştu. Halman, “yaşayan en büyük şairlerden biri ve dahi” olarak tanımladığı Yavuz’un aynı zamanda iyi bir gazeteci, çevirmen, öğretmen olduğunu da belirtti.
Hilmi Yavuz da, etkinliği düzenleyenlere teşekkür ederek başladığı konuşmasında, sıradan bir hayat yaşadığını dile getirdi. Küçük acılar, küçük mutluluklarla ömrünün tutarını çıkardığın ifade eden Yavuz, “Fena bir ömür sürdüğüm söylenemez. Kendi kendime zaman zaman bunun hesabını da yapıyorum. Dostlarım oldu. Dostlarım kadar da düşmanlarım oldu. Hiçbir grubun, topluluğun mensubu olmadım. Sempatilerim olmuştur ama mensubu olmadım. O yüzden daima yalnız olmuşumdur” şeklinde konuştu.
Kargaşa ve kaosa bağışıklığımız mı var?
DAHA İYİ BİR DÜNYADA IN A BETTER WORLD
Yönetmen: Susanne Bier
Oyuncular: Ulrich Thomsen, Trine Dyrholm, Mikael Persbrandt
Danimarka / 2010 / 119’
Kendi “ileri” dünyamız daha iyi bir dünya için model oluşturuyor mu yoksa aynı yasasızlıkta bulunan kargaşa toplumumuzun altını mı kazıyor? Kaosa bağışıklığımız mı var yoksa belirgin şekilde kargaşanın etrafında mı dönüyoruz?
Danimarka sinemasının en önemli yönetmenlerinden Susanne Bier’in son filmi Daha İyi Bir Dünyada işte bu soruları soruyor ve seyirciyi Afrika’daki bir mülteci kampından Danimarka’daki bir taşra kasabasının monoton günlük yaşamına sokuyor.
Bu yıl Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar ve Altın Küre ödüllerini alan filmin konusu ise kısaca şöyle:
Anton, Afrika göçmen kampında çalışan bir doktordur. Büyük oğlu on yaşındaki Elias, okulda serserilerce rahatsız edilmektedir ancak bu durum, Christian’ın Elias’ı korumasıyla sona erer. Elias, annesi kanserden vefat etmiş olan Christian ile kısa zamanda sıkı bağ kurar ve arkadaş olur. Christian, Elias’ı bir intikam olayına karıştırınca hayatları tehlikeye girer.
Paylaş