Paylaş
Ryan Reynolds’ın hayat verdiği Deadpool, komedi ve aksiyon vadediyor! Yılın merakla beklenen projesi “Danimarkalı Kız” ise ilginç konusu ve özellikle Eddie Redmayne’in muhteşem oyunculuğuna rağmen Hollywood usulü melodrama dönüşmekten kurtulamıyor.
DEADPOOL
İlk kez 2009’da “X Men Origins: Wolverine”de karşımıza çıkan Marvel karakteri Deadpool, kendi filmine kavuşmanın sevinciyle aramızda. Fazlasıyla gürültülü, kanlı ve çenebaz bir şekilde hem de. Bilmeyenler için hemen tanıştıralım: Deadpool’u çizgi roman dünyasında farklı kılan (eh, hep aynı hep aynı süper kahramanlardan Hollywood bile sıkıldı) bir dolu özelliği var. En bilineni, Deadpool’un bir çizgi romanda olduğunun gayet bilincinde olması ve böylece dördüncü duvarı yıkması! Diğerleri gibi kendini ya da eylemlerini ciddiye almadan, ölümle burun buruna geldiğinde bile (ki gerçekten Ölüm’le yüz yüze geliyor ve kendini ona hayran bırakıyor) kötü esprilerinden bir an olsun vazgeçmeden hayatta kalan biri. Saçma sapan planlarıyla ilk başta kimselerce ciddiye alınmasa da her zaman en iyi yöntemi bulan, çizgi roman dünyasının en saçma ve komik karakteri de aynı zamanda. Bruce Lee filmlerine ve bilimkurguya hayran kahramanımız, filmde göreceğiniz şekilde ölümsüzlüğü ve hızlıca iyileşebilmesiyle de meşhur. Öyle ki, Wolverine’kinden daha hızlı işliyor bu süreç ve Hulk’ın paramparça ettiği uzuvlarını çabucak bir araya getirip yaşama kaldığı yerden devam edebiliyor. Bir diğer çekici ve ayrıksı özelliği ise, bildiğimiz diğer süper kahramanlar gibi dünya barışı için değil öldürmek ve para için yaşaması... Ne iyi ne kötü anlayacağınız, gerçek bir anti kahraman! Kanser olduğu için çok kısa ömrü kaldığını öğrenip bir askeri deneye katılan Deadpool (adını da bu deneyde başarısız olan deneklerin atıldığı yerden alıyor), kontrol edilemez bir beden bozukluğu sürecine giriyor ve Spider Man’in kıyafetine çok benzer kırmızı bir kıyafetle yaşamaya mahkûm oluyor. Ve tabii, düşmanlarından intikam almaya yemin ederek aramıza katılıyor. İlk kez beyazperdede göründüğünde izlediğimiz Ryan Reynolds, rolünü bırakmıyor ve bu sinir bozucu derecede geveze ve sulu kahramana hayat vermekte eksik kalmıyor. Daha çok oğlan çocuklarına seslenen filmi, koparılan kafalar fantezisi olanlara da tavsiye ederiz.
HOLLYWOOD’A HAZIR TRAJİK HAYATLAR
DANİMARKALI KIZ
THE DANISH GIRL
David Ebershoff’un 2001’de çıkar çıkmaz yapımcıların göz koyduğu aynı adlı kitabından uyarlanan “Danimarkalı Kız”, cinsiyet geçiş operasyonunu tamamlayan ilk trans kadınlardan Danimarkalı ressam Lili Elbe ve eşi Gerda Wegener’ın hayatından esinlenen ağır bir melodram. Einer Wegenar adıyla erkek olarak geçen yıllar, üniversitede tanıştığı ve kendisi gibi ressam olan Gerda’yla evliliği, başlangıçta eğlence olarak başlayan ama zamanla Lili adlı ikinci bir kişiliğe dönüşmesine ilham olan kadın kılığında modellik, Kopenhag’daki tacizlerden bunalıp kapağı Paris’e atma, buranın marjinal sanat ortamında Lili’yi sokaklarda bile özgür bırakabilme, aktif olarak lezbiyen olan eşi Gerda’yla devam eden aşkı, cinsiyet geçiş operasyonlarının henüz deney olarak yapıldığı yıllarda dört kez ameliyat olma ve kendisine evlenme teklif eden adama çocuk verebilmek için yattığı ameliyat masasında gelen ölüm… Bundan sonrası da, ona kadın kıyafetleri giydirdiği için ölümüyle suçlanan Gerda Wegener’ın hikâyesi... Einar’la tanışıp, evlendikleri şehir olan Kopenhag’a geri dönen Gerda, burada küçük bir daireye kendini kapatıp alkole veriyor ve kariyeri çoktan silinmiş, yalnız bir kadın olarak hayata gözlerini yumuyor. Hollywood’un çok seveceği ve Oscar’a oynamak için her türlü trajediye sahip bu hayat hikâyesini anlatmak için ilk başta Tomas Alfredson, Lasse Hallström gibi yönetmenlerin isimleri geçiyordu. Ama proje, sonunda “The King’s Speech/Zoraki Kral” ile Akademi’nin radarına giren, ardından “Les Misérables/Sefiller” çeken Tom Hooper’da kaldı. “The Theory of Everything/Her Şeyin Teorisi”nde Stephen Hawking rolüyle Oscar kazanan İngiliz aktör Eddie Redmayne projenin başından beri düşünülen isimken, Gerda Wegener rolü için senaryo Charlize Theron, Gwyneth Paltrow, Uma Thurman ve hatta Marion Cotillard gibi isimlerin elinde dolaşıp sonunda, 2015’in açık ara en iyi bilimkurgusu “Ex Machina”yla aklımıza kazınan Alicia Vikander’a gitti. Oscar’larda beklediğini bulamayan, oyuncularına ve elbette sanat yönetimine adaylıklar getiren filme giderken yanınıza bolca mendil almanız konusunda özellikle uyarırız.
YILDIZ TABLOSU
Aşkın Seçimi (The Choice) **
Büyük Açık (The Big Short) ****
Carol *****
Çılgın İhtiyar (Dirty Grandpa) **
Diriliş (The Revenant) ***
Dünyanın En Güzel Kokusu **
Hesapta Aşk *
Ip Man 3 *
İftarlık Gazoz **
Kardeşim Benim *
Kötü Kedi Şerafettin **
Mel-Un *
Sessiz Çığlık (Louder Than Bombs) ***
Son Efsane (The Program) **
Spotlight ***
The Hateful Eight ****
Yalan Labirenti ***
Paylaş