Paylaş
Ve de unutarak yaşadığımızı... Bilmiyorlar ki sadece unutmaya çalışıyoruz...
Yarayı derinlere gömüyoruz...
Bir arada yaşamaya çalıştıkça birileri eline kazma kürek almış, kendi günahlarının ve ihanetlerinin kuyularından demokrasi çıkartmaya uğraşıyor...
Kimden söz ediyoruz?
HDP’li Mithat Sancar’dan...
İstanbul’da HDP il kongresinin toplantısında milletin aklıyla alay edercesine demokrasiden, barış annelerinden ve halkların ortak iradesinden söz etmiş...
Ve ‘Bekle bizi İstanbul’ demiş...
*
Şehit annelerinden hiç söz etmiyor...
PKK’lıların terör eylemlerinden... Dağlardaki eşkıyalarından... Ve kırk yıldan beri başkalarının maşası olanlardan... Bombalardan, kurşunlardan, yakıp yıktıklarından...
Terörle mücadeleye harcanan milyarlarca dolardan, yakıp yıkılan fabrikalardan da...
*
Hiç Mehmetçiklerin mezarlarını ziyaret etmiş mi?
Yirmi yaşında ülkesi, milleti ve bayrağı için hayatını veren o insanların hikâyelerini öğrenebilmiş mi?
Bu ülkenin her yerinde kendi acısıyla baş başa kalan şehit evlerinde yaşayanları görebilmiş mi?
40 bin insanımızın ocağına düşen ateşin sorumlusu olan dağdaki eşkıyalara sözü olmayanların, hâlâ bu millete söyleyecek söz bulduklarına şaşırıyoruz... PKK’nın uyuşturucu ve kaçakçılık yaparak kendini nasıl finanse ettiğinden de hiç söz etmiyor...
Hâlâ bu ülke ve bu millet suçlu, öyle mi?
*
Bin yıldan beri bir arada yaşayan halkı birbirine düşman eden bu anlayış hâlâ İstanbul’un orta yerinde konuşabiliyor...
Ve hiç kimse bunlara bir şey diyemiyor...
Eşkıyalarını kahramanlaştırmayı gelenekselleştiren bu anlayış birkaç türkü eşliğinde hâlâ güçlü demokrasiden, barıştan, adaletten ve gençlikten söz ediyor...
*
PKK’nın katillerini ve kanlı eylemlerini anlatmıyor... PYD, YPG ve PJAK’ı da...
Silahların, bombaların nereden alındığından söz etmiyor... Ve şehirlerin ortasına kazılan hendeklerinden de...
*
Aklımızla alay ediliyor...
Stalin tarafından Gulag Takım Adaları’na sürgüne gönderilen Soljenitsin’in hikâyesini hatırlıyoruz...
Rus halkı Soljenitsin’in sürgüne gönderilmesine aşırı tepki verince Stalin bir albayını gönderir... Albay, Soljenitsin’e Stalin’in kendisini af edeceğini ama bir şartının olduğunu söyler...
Soljenitsin şartın ne olduğunu sorduğunda ise albay:
Geçmişi hatırlayanın bir gözü kör olsun!
Teklifi kabul eden Soljenitsin ise albaya diyor ki:
Lakin unutanın da iki gözü kör olsun...
*
Mithat Sancar unutmuş olabilir...
Oysa millet unutmadı...
Acısını yüreğinin derinliklerine gömdü...
Bu ülkenin başkentinde ve TBMM çatısı altında siyaset yapacaksın, bir yandan PKK’ya övgüler dizeceksin sonra da bu millete barış nutukları çekeceksin...
Unutarak yaşıyoruz dedik ama geçmişi hiç unutmuyoruz... Soljenitsin’in ‘Unutanın da iki gözü çıksın’ dediği gibiyiz...
İki gözünü kör edip dolaşanlardan değiliz...
Paylaş