Paylaş
Çünkü büyük kalabalıkların bir arada huzur içinde yaşamasını istedik...
Birlik ve beraberliğin her şeyden önce geldiğine inandık...
Devleti ve kurumlarını da yıpratmamaya çalıştık...
*
Şiddet ve teröre bulaşmayan farklı ideolojilere, ırklara ve inançlara saygılı olduk...
Kimin neye inandığıyla ilgili değil, neyin doğru olduğuyla daha çok ilgilendikçe ikiyüzlü ve duruş bozukluğu yaşayanların rağbet gördüğüne de şahitlik ettik...
*
Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu her geçen gün kaybediyoruz...
Hangisi doğru?
Bilmiyoruz...
Düşünüyoruz ama doğruyu bulamıyoruz...
*
Sosyal medya adreslerindeki kavgaları takip ettiğimizde ise Jean Baudrillard’ın ‘Gerçekliği sanal olanla değiştirmişiz’ dediği noktaya vardığımızı anlıyoruz...
O kadar çok örneği var ki...
Yazarak bitiremeyiz...
*
İkiyüzlü davranış sergileyen bir kesim kırk yıldan beri PKK’yı kınamıyor...
Sokaklara çıkılmıyor...
Taksim’de buluşulmuyor...
Şehit haberleri dahi sadece olayın görüntüsünden ibaret hale gelmiş, getirilmiş...
*
ASALA terör örgütünün diplomatları şehit edişini lanetlemedikleri gibi...
Neden?
Anarşi, terör, darbe gibi meselelerde bile buluşamıyoruz...
Herkes kendine göre bir doğru bulmuş...
Ve düşünemiyoruz...
*
Medya terminali haline gelen insanların gerçekliğin çölüne nasıl düştüklerini ‘Batı kültürlerinin, aslında gerçekliği sanal olanla değiştirdiği’ teziyle bilinen Jean Baudrillard’ın görüşlerinden yola çıkan Tarık Fatih Ardıç’ın inceleme yazısıyla daha net anlayabiliyoruz...
* Çarşamba günkü yazımızda...
Paylaş