Bir günün hikâyesi

Lacivert bir gecenin yarısıydı...

Haberin Devamı

Mavi kuşlar gibi mavi gökyüzü de uçup gitmiş gibiydi...

Karanlıkların boşluğuna sığınmıştı sanki Güneş ve Ay...

Ve radyoda Tanju Okan’ın söylediği ‘Çocukluğum’ şarkısı alıp götürüyordu yüreğimi yaşadığım eski günlerin çok uzaklarına...

 Bir rüzgâr esti ta eskilerden

Yıkılmış evler ve depremlerden

Oyuncak yaptığım kendi kendime

*

Yarın 23 Nisan...

Yani, bu ülkenin çocuklarının bayramı kendi kendilerine kutlayacaklar...

97 yıl boyunca ilk defa sessizce uğurlayacaklar...

Ve belki de bugünün sessizliğini yarın hiç unutmayacaklar...

*

“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne” diyen Nâzım’ın, Attilâ İlhan’ın ‘Mızıkacı Çocuk’ları da artık sokaklarda yok...

Ve ilk defa bir günlüğüne de olsa kimse koltuğunu yarın veremeyecek o meçhul geleceğin çocuklarına...

Haberin Devamı

İnsanlar kendi kazdığı boşluğa düşmüş gibi şimdi dünyanın her yanında...

Kim bu karadelikleri dolduracak bilmiyoruz hâlâ...

*

Ve milyonlarca duvarların arasında kalan çocuklar kendi yalnızlıklarını yaşıyor...

Bir ömür boyu unutamayacakları sessizliğin ardındaki yığınla gizli gerçekleri de belki hiç öğrenemeyecekler...

Gökyüzünü yasak etmişlercesine...

Uçurtmaların olmadığı bir mavi gökyüzünde...

*

Bir garip derviş Kuşi diyor ki:

 Çocukları sevdiren şey masumiyetleridir! Büyüdükçe o masumiyetleri yüzlerinden bir mavi kuş gibi uçar gider, çünkü defterlere yazıldıkça günahlar yüzlerdeki masumiyet kaybolup gider...

Yüzlerdeki o masumiyet öylesine sevdiriyor ki onları...

Her istediklerini yaptırma gücünün tek sırrı bu işte...

Ve günahlarıyla birlikte büyüdükçe masumiyet gider ve herkesin birbirine düşman oluşunun belki de birinci nedeni...

Parayı, makamı, gücü, şöhreti ve koltukları kazanabilmek uğruna günah dağlarına atlarını koşturanların belirsiz yarınlara giden bu yolculuklardan büyük dersler çıkarması lazım...

Tüm koltukların yarın boş kaldığını büyükler de hiç unutmasın...

Ve bir gün herkesin boş mezarlarına gideceği günü de...

*

“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne

allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar

oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında

dünyayı çocuklara verelim

Haberin Devamı

çocuklar dünyayı alacak elimizden

ölümsüz ağaçlar dikecekler” diyen Nâzım’ın hayalini gerçekleştirebilseydik...

Ve keşke bir günlüğüne de olsa verebilseydik her şeyi onlara...

*

Küçük hayatlarını küçük evlerin odalarına sığdıran çocuklar için dertleniyor Nâzım ve diyor ki:

“Çıkar boynundan at o ipi çocuk!

Salıncaklar mı yok sana?

Kalk hadi o soğuk betondan,

Yatacak başka yer mi yok sana?

En sevdiklerimi verdim ölüme de;

Ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.

Kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün...

Görmedim ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını...”

*

“...ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden” diyen Nâzım Hikmet sanki dünyanın içine düştüğü bugünü anlatıyor...

Ve diyor ki:

Haberin Devamı

“Ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden aldıkları umut!

Dünya adaletsiz çocuk!

Dünya zorba.

Elbet eşitleneceğiz o gün kıyamda.

Bu kekeme, toz ve duman sözlerimi iyi belle,

Bahara kalmaz, gelirim yanına.”

*

Tanju Okan’ın “Çocukluğum çocukluğum / Eksik bir şey var bilemiyorum” dediği gibi her çocuğun hayatına yarın eksik bir şeyler daha girecek...

Lakin, o bir günün hikâyesini bilecekler mi bilemiyorum...

Diliyoruz ki, çocuklar güzel günler görsün...

Yazarın Tüm Yazıları