Yalan ve yemin

İSLAM ahlakıyla donanmış insan iki ‘Y’den sakınmalıdır: Yalan ve yemin.

İslam doğruluk dinidir, káinat doğruluk üzerine inşa edilmiştir. Yol ‘sırat-ı müstakim’ olarak gösterilmiştir. Káinatın şifresi doğruluk üzerinedir. Yaradılışın genleri doğruluk üzerine sıralanmıştır. Bu şifrelerden herhangi birine yanlışı katmak, onun düzenini kökten bozguna uğratmak demektir.

Biraz da felsefi bir mantıkla düşünelim: Şifrelenmiş düzenleriyle kendi çevrelerinde kendi değişmez doğruları üzerine dönen gezegenler, geceden doğan gündüzler, değişen mevsimler ve iklimler bir an için başına buyruk hareket etselerdi, doğrularını yanlışlarla bozsalardı, káinatın hali ne olurdu?

Dünyamızın güneşle bir anlık selamlaşmasından ve sohbetinden ne büyük felaketler doğardı? Yağmur süzdürülmeden yağdırılsaydı beyinlerimiz dağılır, hayatlarımız yok olurdu. Bahar tomurcuklarının üzerine kış soğuğunun dondurucu etkisi çökseydi küresel kıtlıktan kitlesel ölümler meydana gelirdi.

* * *

Genlerine yanlışlar katılmış bir düzen nasıl kendini yok ederse, hayatına, sosyal düzenine, alışverişine yalan karışmış bir toplumun akıbeti de böyle olur. Yalanı yeminle pekiştirmek ise en büyük aldatmadır. İnsanları Allah’ın adıyla aldatanlar, yalan yere yemin edenler, alışverişlerine hile katanlar dünyada da ahirette de kendi cehennemlerini inşa edenlerdir. Bunu doğrulayan pek çok ayet ve peygamber sözü vardır.

Allah, káinatı hak ölçüleriyle yaratmış, insanlardan hayatlarını doğrulukla donatmalarını talep etmiştir. İnsanlığın dönem dönem içine sürüklendiği buhranlar, bu esastan ayrılmalarından, nefis ve fikirlerinde yalan ve hurafelere yönelmelerinden kaynaklanmaktadır. Doğruluğa her yerde, her zaman ve her meselede sarılmak, Müslüman ahlakının en belirgin ölçüsüdür.

Hazreti Peygamber şöyle buyurmuştur:

‘Sana kuşku vereni bırak, kuşku vermeyene sarıl; doğruluk kalp huzuru, yalan ise şüphedir.’

Kuran, akıllarını hurafelerle dolduran, şüphelerin peşinde koşan insanları yermiştir:

‘(Onlar) ancak zanna ve nefislerinin sevdalarına tabi oluyorlar. Halbuki kendilerine Rableri katından doğru yolu gösteren Resul geldi.’

Satacağı malın değerini yükseltmek için yalan söyleyen ve yalanını yeminle pekiştiren satıcının haline acımak lazımdır. ‘Yalan yere yemin edenlerin vay haline!’ uyarısı onlar içindir. Dinimiz, içine yalan ve yemin karışan alışverişleri lanetleme ölçüsünde yasaklamıştır.

Resulullah buyuruyor ki:

‘Alıcı ve satıcı doğru konuşup her şeyi açık söylerlerse alışverişlerinde bereket hasıl olur. Yok eğer onlar yalan konuşup bazı şeyleri inkár ederlerse, belki muvakkat bir zaman için kár edebilirler. Fakat sonunda alışverişlerinin bereketi gider. Bereket ve kárları mahvolur. Yalan yemin, malı satmak için yardımcı olabilir; fakat tüm kazancı mahveder.’

Şahitlik hususunda yalan yeminde bulunmak ise yalanların en çirkinidir. Müslüman, en sevdiği ve en yakını aleyhinde de olsa doğruyu söylemekten çekinmemelidir. Hz. Aişe, ‘Resulullah’ın indinde yalandan daha kötü bir huy yoktu. Birinin yalan söylediğinin farkına vardığında, tövbe etmeden onun nefreti Resulullah’ın kalbinden çıkmazdı’ buyurmuştur.

* * *

Toplumu aydınlatma göreviyle yükümlü olan medya kuruluşlarımızın da doğru haber vererek insanımıza bu yönde örnek olmak gibi görevleri vardır. Basın ve yayın kuruluşlarımız, toplumda iyiliğin ve güzelliğin neşv-ü nema bulması (gelişmesi, çoğalması) için gayret göstermeli, maddi çıkarlar uğruna gerçekleri gizlemekten ve gerçek dışı yayın yapmaktan kaçınmalıdırlar.

Burada İslam’ın bir sözü de ülkeyi yönetmeye talip olanlar ve onları oylarıyla işbaşına getirenler içindir. Oy kullanmak veya propaganda yapmak bir nevi kefalet ve şahadette bulunmaktır. Seçimini yalandan ve yalancıdan yana yapanlar, bu davranışlarının husule getireceği kötü sonuçlardan da manen sorumlu olurlar.

Bugünkü yazımızı Cenab-ı Hakk’ın şu buyruğuyla sonlandırıyoruz:

‘Ey müminler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan hákimler ve Allah için doğruyu söyleyen şahitler olun. Velev ki şahitliğiniz nefsinizin yahut ana ve babanızla yakın akrabanızın aleyhinde olsun. İster üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah ikisine de, zengin ve fakire sizden daha yakındır. Onun için siz haktan yüz çevirip nefis arzusuna uymayın. Eğer adalet üzerine hüküm vermekten, şahitlik ederken doğru söylemekten dilinizi bükerseniz veya yüz çevirirseniz şüphe yok ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.’ (En-Nisa: 135)

SORALIM ÖĞRENELİM

Belli sureleri sayı üzerine okumakta yarar var mı? Mesela 70 bin tevhid çekiyorum, 12 Fatiha. Ellişer tane bildiğim bazı sureleri okuyorum. Bir de yeni vefat edenler için yedinci gece, onuncu gün, elli ikinci gece duaları var mı? Mezardan geçerken ne okumalıyım?

Naciye ERÇEVİK/İSTANBUL

Okuduklarınızı sayılara bağlamanın bir mesnedi yok. Sadece namazdan sonraki tespihlerde sayı söz konusudur. Okuyabildiğiniz sureleri bir sayıya bağlamadan istediğiniz kadar okuyabilirsiniz. Yeni vefat etmiş kişiye yedinci gününe kadar sadaka vermek fıkıh kitaplarında müstehap (sevap) sayılmıştır. Onuncu gün, elli ikinci gece, kırkıncı gece diye belirlenmiş geceler olmadığı gibi, bunlara ait dualar da yoktur. İstediğiniz zaman ölmüşleriniz için dua edebilirsiniz. Mezarlıktan geçerken ‘Ey müminler yurdu, size selam olsun. Biz de Allah’ın dilediği zaman size ulaşacağız’ şeklinde selam verilir ve onlar için dua edilir.

Rüyada cünup olan uyandığında üzerinde yaş izi bulamazsa boy abdesti gerekir mi?

Necmi SOLAK/İSTANBUL

Rüyasında cinsel ilişkide bulunup da uyandığında yaş izine rastlamayanlar için boy abdesti gerekmez.

İşlerimiz yolunda gitmediğinde şeytana lanet okuyoruz, bu doğru mu?

İsimsiz

Bazı insanlar, işleri ters gittiğinde yahut istedikleri iş olmadığında bir sorumlu ararlar ve şeytana lanet ederler. Onun yüzünden aksiliğe ve zarara uğradıklarını söylerler. Bu doğru değildir. Birinin atı bir taşa çarparak ürkmüş ve binicisini rahatsız etmiş. Binici de şeytana küfretmişti. Hz. Peygamber bu hareketi beğenmeyerek ‘Şeytana küfretmeyiniz, zira bu şekilde hareketle onun gururunu kabartırsınız. Ona yapmadığı şeyleri yapmış olmakla övünmek imkánını vermiş olursunuz. Bu gibi hallerde Allah’ın adını anın. O zaman şeytan küçülür ve bir sinek gibi kalır’ buyurmuştur.
Yazarın Tüm Yazıları